Geçtiğimiz günlerde Girne'de UVECD (Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği) tarafından düzenlenen 18. Ulusal Vasküler & Endovasküler Cerrahi Kongresi ve 9. Ulusal Fleboloji Kongresi, alanında uzman hekimleri ağırladı. Damar sağlığı ile ilgili önemli bilgilerin paylaşıldığı kongre kapsamındaki toplantıda ise önemli bilgiler verildi ve hareketli yaşamın önemi vurgulandı.

Kongre kapsamındaki toplantıda konuşma yapan Kongre Sekreteri ve UVECD Sekreteri Prof. Dr. H. Tankut Akay, sozcu.com.tr'ye özel açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. H. Tankut Akay'a kirli kan diye bir şey olup olmadığını, damarların gıdalarla temizlenip temizlenemeyeceğini ve damar sağlığını koruma anlamında neler yapılabileceğini sorduk.

Prof. Dr. H. Tankut Akay: Bir uygulamanın bilimsel olması için, herkeste aynı ve tekrarlayabilen bir etki sağlaması gerekiyor. Prof. Dr. H. Tankut Akay: Bir uygulamanın bilimsel olması için, herkeste aynı ve tekrarlayabilen bir etki sağlaması gerekiyor.


HACAMAT, VARİSİ TEDAVİ EDER Mİ?

Kirli kanı temizlemediği iddia edilen beslenme önerilerini ve hacamat ve sülük gibi uygulamaların yapıldığını sıkça duyuyoruz. Öncelikle kirli kan nedir? Kirli kan, sülük ve hacamatla temizlenebilir mi? 
Kirli kan diye bir şey var, eğer toplardamarlardaki kandan bahsediyorsanız. Her insanda kalp, kanı vücuda pompalar. Vücut o kanı kullanır ve buna kirli kan denir. Sonra bu kirli kan akciğerlerde temizlenerek tekrar kalbe döner ve döngü bu şekilde devam eder. Yani kirli kan dediğimiz şey, zaten vücudun sisteminde kullanılan kandır. Ama bunun haricinde kanın kirlenmesi diye bir şey yok.

Hacamat uygulamasına gelirsek; bu uygulama, küçük kesilerle kanın boşaltılmasına yöneliktir. Eski Mısır uygarlıklarından itibaren kullanılan hacamat uygulamasının bilimsel olarak sunulan bir yöntem olmadığını söyleyebilirim. Bunun eski çağlardan beri kullanılıyor olması, onun etkili bir uygulama olduğu anlamına gelmiyor. Bilimsel açıklaması için yeterli bir söylem değil. Bilimsel olarak bir tedavi şeklini önerebilmek için, o yöntemin binlerce hasta üzerinde denenmesi, denemenin uzun süreçlerde takibi ve herkeste aynı şekilde tekrar edebilen sonuçların elde elde edilmesi gerekiyor.

Hacamat sayesinde bir varis hastasının bacaklarına küçük bir kesi açıp, kanın akmasını sağlayabilirsiniz. Evet bir miktar kan akar. Ama bu şekilde varisi tedavi etmiş olmazsınız; ana sorun ortadan kalkmaz. Hele ki kesilen o noktadan bir mikrop bulaşması durumu olursa, sağlıktan çok zarar vermiş olursunuz. Zaten bu tip bir tedaviyi, hastalara umut vererek, hele ki para karşılığında yapılıyorsa, düşünmek gerekiyor.

HACAMATIN TIPTAKİ HALİ: FLEBOTOMİ

Peki tıpta buna benzer uygulamalar yok mu? Evet var. Örneğin flebotomi dediğimiz bir tedavi yöntemi var. Burada kan miktarı belli bir derecenin üzerindeyse, doktor gözetiminde bir kısmı çekilebilir. Ancak hacamat uygulamasını günümüzde, "her şeye iyi geliyor, kesin tedavi sağlıyor" şeklinde sunuyorlar. Bunu yanlış buluyorum.

Peki ya sülükle tedavi?

Sülük de modern tıpta bazı durumlarda kullanılıyor. Örneğin, herhangi bir nedenle parmakların kopması durumunda, ameliyatla parmaklar dikilir. Ameliyattan sonra da noktalarda ödem oluşur. İşte bu sıvının, ödemin giderilmesi, atılması için sülük kullanılabilir. Tabi bunlar, tıbbi sülüktür. Laboratuvar ortamlarında yetiştirilen bu sülükler, yurtdışında birçok merkezde kullanılıyor.

SÜLÜKTE ENFEKSİYON RİSKİ...

Ayrıca sülüğün kendi kanında, kan sulandırıcı bir enzim de var. Ama bunu her gördüğünüz varise uygulamanın bir anlamı yoktur. Çünkü sülük oraya yapışır, kanı emer, salgısını bırakır ama sonra varis tekrar ortaya çıkar. Yine sorun ortadan kalkmaz. Biz hekimlerin uyguladıkları tedaviler ise, toplardamar yetmezliğini yani varisin ana nedenini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Hacamatta olduğu gibi, sülük de uygunsuz koşullarda hastanın enfeksiyon kapmasına neden olabilir. Eğer illa sülük tedavisi yaptırmak istiyorsanız, bunu yapan hekimlere başvurmalısınız.

Spor ve damar sağlığı ilişkisi için neler söylersiniz? Fazla spor yapmak nasıl bir etki yaratıyor? 

Spor faydalı bir faaliyet ama her şeyin fazlasında olduğu gibi sporun da fazlası zehirdir. Hele ki alışmamış bir bünyeye ağır spor yaptırmak çok zararlıdır. Aksi halde kalp krizi gibi ölümcül bir sonuç doğabilir. Sporu kendi performansına göre, yavaş yavaş artırarak yapmak gerekiyor. Beslenme, uyuma ve spor uyumu da bu noktada önemli.

Bir de aşırı spor yapmanın damar sayısını artırdığı ve bunun da kanser riski yarattığı söyleniyor. Bu bilgi ile ilgili neler söylersiniz?

Kanser riski olarak söyleyemem ama evet, sporun fazlası damar sayısını artıyor. Bu noktada anjiyogenez (Var olan damarlardan tomurcuklanma yolu ile yeni damarların oluşması, gelişmesi) diye bir kavram kullanıyoruz. Toplardamar değil de atardamar için söylemem gerekirse; bu damarlar tıkandığında yürüme önerebiliriz. Bunun amacı tali damarların gelişmesini sağlamak. Böylece bazen bu hastalarda ameliyat olma ihtiyacı ortadan kalkabiliyor. Aynı şey kalp için de geçerli; tali damarların gelişmesi için kardiyo egzersizler önerilebilir.

KALP KRİZİ HANGİ YAŞ İÇİN DAHA TEHLİKELİ: 30 MU, 75 Mİ?

Mesela size desem ki, 30 yaşındaki birinin kalp krizi geçirmesi mi daha risklidir, 75 yaşındaki birinin mi? Tabi ki 30 yaşındaki birinin. Çünkü tali damarlar oluşmadığı için, 30 yaşındaki kişilerde kalp krizinin ölümcül riski daha çoktur. Bu nedenle, mesela profesyonel sporcular kalp krizi geçirdiklerinde genelde hayatlarını kaybederler. Ama yaşlı bireylerde tali damarlar oluşmuş olduğu için, kriz daha kolay atlatılır, gençlere göre.

HERKESE UYABİLECEK FORMÜL: 10 BİN ADIM

Herkese önerebileceğiniz bir hareket formülü var mı?

Bu formül, sağlıklı spor için 10 bin adımdır. Bunu alışkanlık haline getirmelisiniz.

DAMAR SAĞLIĞI İÇİN EN UYGUN BESLENME BİÇİMİ HANGİSİ?

Peki damarları, herhangi bir gıdayla temizlemek gibi bir şey mümkün mü?

"Bir şey içeyim ya da yiyeyim de damarlarımdaki pıhtılar ve plaklar yok olsun, erisin" diye bir yöntem ne yazık ki yok. Bu tip bilgilere aldanmayın. Bu sorunlar ancak ilaçla ortadan kaldırılabilir.

Ama elbette korunma anlamında, sağlıklı beslenme şarttır. Antioksidan tarzı gıdalar, Omega 3 ve Q10 içeren besinler yemek çok faydalı. Bunlar zaten birçok sağlık sorunundan koruyacaktır. Ama özel olarak damar sağlığı için, Akdeniz diyetini önerebilirim. Tabi şunu da unutmayın ki, hepimiz bedensel olarak, genetik özelliklerimiz açısından birbirimizden farklıyız. Aslında hastalık yoktur, hasta vardır. Bu nedenle de tek bir formülün herkese iyi geldiğini düşünmek, herkese aynı kumaştan kıyafet dikmek yanlış olur. Biz hekimler kişiye özel kıyafet diker gibi, kişiye özel tedavi yöntemleri uygularız. Siz de beslenmede de egzersizlerde de kendinize en uygun olanı bulmalısınız. Sağlıklı bir yaşam için bedeninizi tanımanız gerekiyor.