YENİ ÖĞRENDİM

İktidar tam gaz Avrupa’ya saydırıyor. Medya ise yandaşı yandaş olmayanı ile “bu bir milli meseledir” anlayışı içinde yangına körükle gidiyor. Linç çetesi “Yahu ne yapıyoruz, işin gerçeğine bakalım” diyenleri anında vatan haini ilan ediyor.
Bu kargaşa içinde ellerini ovuşturan iktidar yanlıları “Oh oh iki puan daha kattık evetlere” diyen sevinç gösterilerini televizyon ekranlarına taşımaktan çekinmiyor.
Ankara’daki AKP’ye yakın kaynaklarımdan aldığım bazı bilgileri burada paylaşmak istiyorum.
Önce filmi biraz geriye saralım. 6 Mart akşamı Başbakan bir televizyon kanalında soruları cevaplıyor. Bu sırada söz bazı Avrupa ülkelerinde başlayan referandum propagandası rahatsızlığına geliyor.
Çünkü yakın gelecekte bazı Avrupa ülkelerinde genel seçimler var ve bu ülkelerdeki aşırı sağcı ırkçı partiler yükselişte görünüyor.
Mevcut hükümetler böyle bir ortamda zaten hedef olan Türklerin de kargaşanın içine çekilmemesi için Türk yetkililerin referandum propagandası yapmasına karşı çıkıyor.
Bu ülkelerin başında Hollanda geliyor. Hollanda Hükümeti 14 Mart’ta seçim yapılacağını bu tarihten önce bir başka ülkenin propaganda çalışması yapmasına sıcak bakmadığını belirterek Türk Hükümeti’nden “14 Mart’ı geçirin” ricasında bulunuyorlar.
Başbakan Yıldırım da o geceki konuşmasında Hollanda’nın bu durumunu dile getirerek “Hollanda’da bu ayın 14’ünde seçimler var, biraz ona yönelik olduğunu düşünüyoruz. Çünkü mevcut iktidar partisiyle o aşırı Wilders’in partisi arasında çok az fark var, onun için 14’ünden önce Hollanda’da bir etkinlik yapılması çok mümkün gözükmüyor ama 14’ünden sonra zannetmiyorum ki Hollanda böyle bir kısıtlama üzerinde dursun” diyor.
Yıldırım bu sözleriye Hollanda’nın talebini makul karşıladıklarını ve uyacaklarını belirtmiş oluyor.
Her şey birkaç gün sonra Bekir Bozdağ’ın Gogenau’da yapacağı toplantının iptaliyle değişiyor. Almanya’daki Gogenau Belediyesi kendilerine ait salonun “kültürel bir toplantı için” kiralandığını, ancak burada bir siyasi toplantı yapılacağını belirterek “Bize doğru bilgi vermediniz, siyasi toplantı olacağını bildirseniz ona göre güvenlik alırdık bu da maliyeti artırır, bizi kandırdınız” diyor ve sözleşmeyi iptal ediyor.
Bunun üzerine Bekir Bozdağ bildiğimiz açıklamaları yaparak Almanya’yı demokrasi ve ifade özgürlüğünü kısıtlamakla suçluyor.
İşte tam bu sırada iktidarın tepe noktalarının aklına müthiş bir fikir geliyor. Sarayla görüşen Dışişleri Bakanı kurmaylarıyla bir toplantı yapıyor ve daha önce verilen sözün aksine resmi ziyaret için gideceği Hollanda’da Türklerle bir araya geleceğini açıklıyor.
Bunun üzerine Hollanda Dışişleri Bakanlığı Çavuşoğlu’ndan bu kararından vazgeçmesini istiyor. Çavuşoğlu ise cevabı çıktığı bir televizyon yayınından “Hollanda’ya gidiyorum, bakalım önleyebilecekler mi” diyerek veriyor.
Bu açıklamadan kısa süre sonra Hollanda Başbakanı Çavuşoğlu’nun uçağının iniş iznini iptal ediyor. Bu Ankara’da beklenen bir karar.
Bunun üzerine önceden planlanmış ikinci plan devreye sokuluyor. O sırada Avrupa’da olan Aileden Sorumlu devlet bakanına karadan Hollanda’ya geçmesi talimatı veriliyor.
Bakan talimatı alır almaz programda olmamasına rağmen Hollanda’ya yöneliyor.
Hollanda makamları Rotterdam’da Türk Başkonsolosu’na “Bir Türk bakanın kara yoluyla geldiği şeklinde bilgi aldık, bu gerçek mi?” diye soruyor. Başkonsolos “Kesinlikle böyle bir şey yok” diyor.
Ancak söz konusu kişi bakan olunca elbette durum kısa sürede öğreniliyor ve engelleme yapılıyor.
Planı Ankara’da yapanlar elbette kadın bakanın önünün kesileceğini ve Rotterdam’daki Türk Başkonsolosluğu’na ulaşamayacağını biliyor. Ama diğer bildikleri ise konunun istenildiği gibi sömürüleceği... Ve planlanan oyun aynen gerçekleşiyor. Türkiye ile Hollanda karşı karşıya geliyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

ByLock’çu gazeteciler sorgusuz sualsiz kapı önüne konuyor


Medya dedikodusu yapan internet sitelerinden öğrendiğimize göre bazı televizyon ve gazetelerde çalışan telefonlarına byLock yüklü gazeteciler varmış. Bunların hepsinin işine son verilmiş.
ByLock’çu gazetecileri MİT saptanmış. Ama durumu savcılığa bildireceğine ilgili medya kuruluşlarının yöneticilerine yazmış. Demiş ki “Personelinizden falanca kişide ByLock tespit edilmiştir, gereğinin yapılması..”
Mesajı alan medya kuruluşları da adı geçen kişileri sorgusuz sualsiz kapı önüne koymuş.
Peki, telefonunda ByLock yüklü olması suç mu? Resmen değil ama bu programı telefonuna yükleyenler otomatikman FETÖ’cü olarak kabul ediliyor.
Aslında savcıların hemen soruşturma açması gerekiyor. Bunun yerine medya kuruluşlarına yazı yazıp insanları işten attırmak herhalde vicdanla ve ahlakla bağdaşmaz.
Tabii o yayın kuruluşları da hangi mantıkla çalışanlarını sorgusuz sualsiz kapı önüne koyuyor orası da ayrı bir tartışma konusu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Avrupa’ya cevap neden “evet” diyerek oluyormuş


Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa’ya yönelik eleştirilerin dozunu çok yükseltti. Öyle ağır sözler söylüyor öyle hakaretler yapıyor ki ilişkiler nasıl düzelecek bundan sonra insan hayal bile edemiyor.
Gerçi bizim iktidar için çok önemli değil. Daha önce de İsrail’e ve Rusya’ya söylenen ağır sözlere rağmen gidip özür dilediler ve şimdi sanki kırk yıllık dost gibi kucaklaşabiliyorlar.
Hollanda da böyle olur. Yarın “İkimizin de seçim telaşı vardı, olur böyle şeyler dostlar arasında” deyip işin içinden sıyrılırlar.
Erdoğan’ın sözlerinden biri, ki daha sonra diğer AKP’liler tarafından da kullanılmaya başlandı, çok dikkat çekici.
Diyor ki Cumhurbaşkanı “Bu Avrupa’ya en güzel cevabı 16 Nisan’da evet diyerek vereceksiniz.”
Allah Allah, ne alakası var. Evet dersek Avrupa’ya niye cevap olsun?
Amaç şu; İktidar Türkiye’ye düşman olan Avrupa’nın hayır çıkmasını istediği algısı yaratmak istiyor. Böylelikle milliyetçi duyguları körüklenen bir kesim başkanlık sistemini beğenmese bile sırf Avrupa’ya inat olsun diye evet oyu verecek.
Bir evet uğruna her şeyi yapıyorlar.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Evet demezsek bunlar bitecek mi?


Erdoğan’ın hemen her
konuşmasında dile getirdiği “tek” tanımı var biliyorsunuz.
“Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak” diyor ısrarla.
Erdoğan’ın bu sloganlarını şimdi AKP sözcüleri meydanlarda “evet” dedirtmek için kullanıyor.
“Tek devlet için ne diyorsunuz” diye soruyorlar, kalabalıklar “Eveeeeet” diye bağırıyor.
“Tek millet için ne diyorsunuz?” sorusuna da kalabalıklar “Eveeeeet” karşılığını veriyor.
Aynı şey “tek vatan” ve “tek bayrak” için de tekrarlanıyor.
Peki, hayır deyince bunlara da hayır mı demiş oluyoruz yani?
Eğer evet çıkmazsa devletimiz, milletimiz, vatanımız, bayrağımız elden mi gidecek?
Hepimiz biliyoruz ki hayır çıksa bile 2019’a kadar değişen bir şey olmayacak. Erdoğan seçilmiş cumhurbaşkanı olarak üstelik yarattığı fiili durumu koruyarak görevini sürdürecek. Hükümet
yerinde duracak. Parlamento ise 316 AKP’linin ezici üstünlüğünde devam
edecek.
Ama AKP’nin sözcülerden anladığımız kadarıyla buna rağmen evet çıkmazsa bu değerlerimizi kaybedeceğiz.
Niye, Erdoğan tek adam olmadığında niye böyle olacak acaba?
Ne tuhaf bir süreç yaşıyoruz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İngiltere Dışişleri Bakanı kafa buldu


İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson bizim Dışişleri Bakanı’nın telefonu üzerine güya destek vermiş.
Ama söylediklerini okuyunca bunun aslında bir destek değil kafa bulma olduğunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok.
Johnson Almanya ve Hollanda ile yaşananları değerlendirirken aynen şunları söylüyor: “Bence son derece üzücü. Her iki ülke de NATO ülkesi ve bizim büyük dostlarımız. Mevkidaşım Mevlüt Çavuşoğlu, şimdi beni aradı. Kendisine çok net bir şekilde eğer gelip benimle öğle yemeği yemek isterse kendisini durduracak hiçbir şeyin olmadığını söyledim fakat tabii biz bunun iki ülkenin arasında mümkün olan en kısa zamanda çözülmesini umuyoruz.”
Allahaşkına bune demek şimdi. “Gel benimle bir öğle yemeği ye.”
Çavuşoğlu Hollanda’ya mevkidaşı ile öğle yemeğine gitmek isterse herhalde “hayır” cevabı almazdı. Adamlar “Bizde ayın 15’inde seçim var. Tam bu sırada gelip kendi vatandaşlarınıza propaganda yapmayın, seçimden sonra istediğinizi yapın” diyorlar. Biz “Hayır olmaz, bize kimse karışamaz” edasıyla adeta Hollanda’yı basmaya gidiyoruz.
Elin İngiliz’i de bizimle kafa bularak “Buraya gel yaa, öğle yemeği yeriz kimse de engel olamaz” diyor.
Türkiye’yi düşürdükleri hale bakar mısınız?