CANIMI SIKAN ŞEYLER

Daha mürekkebi bile kurumadı dünkü yazımın. Siz benim önceki gün öğleden sonra yazdığım yazıyı dün okurken, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş “dehşet” bir açıklama yaptı.
Dünkü yazımda “Vatandaş bombalar yine patlamaya başlar mı endişesi içinde” demiş ve 7 Haziran-1 Kasım sürecindeki terör eylemlerinin iktidar partisine nasıl puan olarak döndüğünü anlatmıştım.
Benzer bir gelişmeye tanık olabilme olasılığının şimdi de yüksek olduğunu “korkarak” dile getirmeye çalışmıştım.
Bu yazıma cevap Numan Kurtulmuş’tan geldi.
Başbakan Yardımcısı “Referandum sürecinde bombalı eylemler, suikastlar, terör eylemleri olabilir” dedi.
Bu olasılık var mı?
Elbette var. Tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Burada “dehşet veren” şey Numan Kurtulmuş’un “terörün nasıl biteceğini” açıklamasında.
Hükümeti temsil eden Numan Kurtulmuş “Halkımız evet oyu verdikten sonra bu terör de bitecektir” diyor.
Özü şudur bu ifadenin; “Ey millet iyi düşün taşın, eğer referandumda evet demezsen, Tayyip Erdoğan’ı padişah yetkileriyle donatmazsan bil ki bu terör ve kaos bitmeyecektir. Eğer canını seviyorsan, teröre hedef olmak istemiyorsan evet de kurtul. Yoksa...”
Rahmetli 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in deyimiyle “vaaa mı bunun başka bir izah tarzı?”
Bir zamanlar “Harun gibi geldiler, Karun oldular” diyen, iktidar partisini yolsuzlukla suçlayan ama sonra altına güzel bir koltuk verilince saf değiştiren Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş bana göre ipin ucunu bir hayli kaçırdı artık.
Bu nasıl bir devlet adamlığıdır, nasıl bir sorumluluk anlayışıdır ki halka terör ve kaos sopasını göstererek oy isteyebilmektedir?
Referandum kampanyasının nasıl yürütüleceği artık iyice belirginleşiyor.
Tıpkı 7 Haziran-1 Kasım sürecinde olduğu gibi halk terörle korkutulacak, kaos ortamı yaratılacak ve bundan medet umulacak.
Ama iktidarın bu ağızlarının şunu bilmesi gerek: Bu bir seçim değil. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin ve ona bağlı milyonların varlık savaşıdır. Ve o milyonlar, oylarını hangi partiye verirse versin Türkiye Cumhuriyetle, Atatürk’le ve devrimleriyle barışıktır, onlardan vazgeçmeyi içine sindiremez.
İktidarın korku ve panik içinde halkı böyle bir çirkin propaganda ile etkilemeye çalışması referandumda “hayır” çıkacağı konusundaki umutlarımı daha da artırıyor.

Bİ SORALIM BAKALIM

Bizim sanatçılarımız “hayır” diyebilir mi?


Amerika’da 1 milyonun üzerinde kadın sokaklara dökülmüş, bizim yandaş medyamız ahmakça “Gezi” benzetmesi yaparak “Soros’un ve medyanın kışkırttığı kadınlar sokağa çıktı” diye manşetler atıyor.
Sokaklarda sıradan Amerikalı kadınlar var, iş kadınları var, sanatçılar var.
Hepsi birden yeni seçilen başkanı protesto ediyorlar. Onun kadın ayırımcılığı yapan ırkçı politikalarına karşı hep bir ağızdan haykırıyorlar.
Bir milyon, sadece kadın, sokaklarda, Trump’ı protesto ediyor, bizimkiler saçmalığın çıtasını göklere çıkarmışlar altından provokasyon çıkarmaya çalışıyor.
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Amerika’yı bırakalım, kendi ülkemize bakalım.
Çok merak ediyorum, bugünün baskı ortamında sanatçılarımızın kaçının “ben hayır diyorum” demeye cesareti olacak?
Kaçı bir anda müthiş bir lince uğrama riskini göze alarak fikrini açıklayabilecek?
Çünkü medyamız gibi medyamızın magazin sayfaları da artık işgal altında. Buralarda göreceksiniz “evet” diyenlerin yoklaması yapılacaktır. Bir sanatçı kazara hayır vereceğini açıklarsa el birliği ile üzerine saldıracaklardır.
Ama buna rağmen onurlu ve cesur sanatçılar mutlaka çıkacaklar ve her türlü baskı ve tehdide meydan okuyarak gerçeği haykıracaklardır.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

“Hayır” demek “Cumhurbaşkanına hakaret” suçuymuş


Bir referanduma gidiyoruz. Sonuçta önümüze konan bir metne “evet” veya “hayır” diyeceğiz.
Demokratik bir ülkede bu yarış hukuk kuralları içinde yapılır. Herkes ne düşünüyorsa bunu açıklama ve bu yönde çalışmalar yapma hakkına sahiptir.
Ancak iktidarın zaten “tek adamlığa” dönüştürmek istediği rejim denemesinde ise bu en demokratik hakkı kullanmak görülüyor ki çok zor olacak.
Çünkü bütün afra tafrasına rağmen “evet” çıkacağından hiç de emin olamayan iktidar dengeyi bozabilmek için her türlü oyuna başvuracak gibi görünüyor.
Bu nedenle oluşturulan özel timler “hayır” diyenleri “Cumhurbaşkanına hakaret ediliyor” diyerek güvenlik güçlerine şikâyet ediyor, güvenlik kuvvetleri de anında müdahale ediyor.
Son örneğini Beşiktaş Kadıköy vapurunda gördük. Bir grup genç vapur yolculuğu sırasında içinde bol “hayır” geçen bir şarkıyı seslendirdiler. Vapurdaki bir “sorumlu” vatandaş ve bir özel güvenlik elemanı durumu karadaki polislere bildirdi. Polis vapur yanaşırken çıkışı abluka altına aldı ve gençleri gözaltına almaya çalıştı.
Neyse ki vapur yolcuları hep birden tepki göstererek gençleri polisin elinden kurtarmayı başardı.
Bu gidiş kötü gidiştir. “Hayır” kampanyasının “Cumhurbaşkanına hakaret” olarak nitelenmesi çok can yakacaktır.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Evet değil tercih olacak


Referandumda bir tarafı beyaz ve üzerinde “evet” yazan diğer tarafı kahverengi ve üzerinde “hayır” yazan tek parça bir oy pusulasını kullanacağız.
Bazı medya organlarında referandum pusulasının temsili fotoğrafları yayınlandı.
Ama bu medya kuruluşları seçim alışkanlığı ile iki taraftan birine basılacak mührün üzerinde de “evet” kelimesini koydular.
Bu tabii ister istemez kafaları karıştırdı. “Hayırın üzerine evet mührü basıldığında sandık kurulları bunu evet olarak algılayacaktır” dedikoduları yayıldı hemen.
Neyse ki Yüksek Seçim Kurulu tartışmayı bitirdi. Evet veya hayırın üzerine basacağımız mühürde “tercih” kelimesi yazacak.
Zaten öyle olması gerekiyordu da, dedikoduların önlenmesi bile bir ferahlık yaratıyor işte.

BUNU YAZMAK GEREK

Trump “İhvan” kararı sarayı çok endişelendirdi?


İktidar ve yandaşları heyecanla 20 Ocak’ı bekliyordu. Çünkü 20 Ocak’ta Trump başkanlığı resmen devraldı. Yandaşlar “Trump gelecek, dertler bitecek” heyecanı içindeydi. Trump’u Erdoğan’la özdeşleştiriyorlar “O da tıpkı Erdoğan gibi yerleşik tüzene başkaldırıyor, arkasına halkı alıyor” diyorlardı.
Trump görevi devraldı ve Ortadoğu ile ilgili ilk demecini verdi. İktidarda şafak attı. Çünkü Trump ilk açıklamasında “Ortadoğu’ya kana bulayan radikal dinci örgütlerin yok edileceğini” söyledi. Bunun da ötesinde İhvan’ın yani Müslüman Kardeşler örgütünün de terörist olarak ilan edileceğini bildirdi.
Erdoğan bunları söylemeden “Duyduğumuz bazı şeyler bizi rahatsız etti” deyiverdi.
Çünkü İhvan’ın terörist ilan edilmesi Türkiye’yi çok büyük sıkıntıya sokacaktır. Mısır’da kendilerine yer bulamayan İhvancılar şu sıralar Türkiye’de Erdoğan’ın himayesindeler.
Bu kuruluş terörist ilan edilirse Amerika Türkiye’deki İhvancılar için de baskı yapacaktır.
Sarayın işi çok zor görünüyor.