Sevgili okurlarım, insan gerektiği zaman kendi yanlışlarını, kendi hatalarını görebilmeli ve bunları itiraf edebilmeli.
Ben uzun süredir düşünüyordum...
Yaa arkadaş, nisan ayında referandum yapılacak ve ülkemizin kaderi belirlenecek...
Bu durumda acaba evet oyu mu, hayır oyu mu vermem gerekir!
Önceleri kararım hayır idi ve bunu burada açıkça yazmıştım. İki gün önce düşünmeye başladım, acaba yanlış mı yapıyordum!
Ancak sadece düşünmek yetmiyordu. Kafamın daha iyi çalışması için birkaç duble bir şeyler içmem gerekiyordu.
Benim bünyem alkolü pek kaldırmaz. Dolayısıyla içkiyle aram yoktur.
Sosyal ortamlarda seyrek olarak bir duble rakı veya bir kadeh şarap içerim, ikincisini ağzıma süremem.
Fakat bu kez içimden fışkıran bir ses “Bu referandum çok önemli... İç arkadaş iç, bir kereden bir şey olmaz. Daha iyi düşünür ve daha sağlıklı bir karar verirsin” diyordu.
İçtim!..
Ve kararımı verdim.

*  *  *

Şimdi ben de kocaman bir “Evet” diyorum...
Ve “Ben de varım” kampanyasına destek atıyorum...
Ancak sonuçta SÖZCÜ Gazetesi’nin yazarıyım. Bir terslik olmasın ve beni kovmasınlar diye bu kararımı bizim gazete yönetimine bildirdim.
“İstediğin gibi yaz abi, bizden çekinme. Zaten biz de bir süre sonra evet kampanyası başlatmayı düşünüyoruz. Memleket için en hayırlısı budur” dediler!

*  *  *

Bu konuda fikirlerim daha da netleşsin diye dün sayın büyüğümüz Devlet Bahçeli’yi ziyaret ettim ve kararımı kendisine arz ettim. Aynen şunları söyledi:
“Bu kararınıza çok sevindim. Beni bahtiyar ettiniz. Sizin gibi değerli bir vatan evladından bunları duymak benim açımdan çok iyi oldu. Moral kazandım. Türklüğün bekası ve Recep Tayyip’in memlekette tek adam olması için hepimizin evet demesi gerekir.”
İznini istedim, saygılar sunup yanından ayrıldım.

*  *  *

Hemen ardından sayın dünya liderimizi sarayında ziyaret ettim. O da çok mutlu oldu ve şöyle dedi:
“Ben sizi zaten her zaman takdir etmişimdir. Yazılarınızı her gün büyük bir zevkle okurum... Helal olsun, yine çok iyi yazmış derim. Biz Ak Parti olarak sizi hep değerli bir destekçimiz olarak gördük. Demek ki yanılmamışım!”
Sonra çok heyecan verici sözler söyledi:
“Güçlü bir Türkiye için evet demek gerekir. Sizi kutluyorum. Dünyanın dört bir yanında ülkemize umut bağlayan milyonlar için evet. Çok başlılıktan ve kaostan kurtulabilmek için, beni tek adam yapmak için evet, Türkiye’nin geleceği için yine evet, evet, evet...”

*  *  *

Ancak benim bir sorunum vardı, onu kendisine arz ettim:
“Sayın dünya liderim iyi ama ben evetçilik yapıp da Sözcü’den kovulursam, acaba iş durumum ne olur? Gerçi bizim gazete bile dönüp evetçi olacakmış ama ben yine de kendimi garantiye almak istiyorum. O takdirde bana bir kıyak yapmanız, iş ayarlamanız acaba mümkün olur mu?”
Verdiği içten yanıt beni çok rahatlattı:
“Ne demek mümkün olur mu... Medyanın ve medya patronlarının tamamı benim emrimde. İstediğiniz gazetede, istediğiniz televizyon kanalında işiniz hazır. Biz kimlere ne kıyaklar yaptık yani, sizin gibi güvendiğimiz bir gazeteciye mi yapmayacağız... Sizin tercihinizdir. İsterseniz bizim Bilal’in vakfına alırız sizi, oradan maaşa bağlarız... İsterseniz köşe yazarlığı yaparsınız, isterseniz evlendirme programlarında sunuculuk!.. Yeter ki siz evet kampanyanızı iyi sürdürün.”
Sayın liderimiz bana çok güvendiğini de söyleyip onurlandırdı.
Ancak benimle ilgili çok iyi niyetli bir kuşkusu vardı. Sordu:
“Fakat bu durumlar ortaya çıkınca size dönek falan demesinler, yalaka demesinler!..”
İçim zaten çok doluydu, aynen şöyle dedim:
“Ne derlerse desinler hiç dert etmem. Sonuçta insanız yani. Bu devirde avanta, dönek olmakta, yalakalık yapmakta ve kıç yalamakta...”

*  *  *

Türkiye’yi yöneten iki çok değerli koalisyon ortağının, sayın stepne Devlet Bahçeli ile sayın dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yanlarından mutlulukla ayrıldım!
Adeta tereyağından kıl çekmiştim.
Onların iltifatları ve övgü dolu sözleri doğrusu muhteşemdi.

*  *  *

Kararımı bildirmek için son olarak değerli başbakanımız Binali Yıldırım’ın makamına gittim. Güvenlikçiler kimi göreceğimi sordular.
Telaştan “Yıldırım Akbulut” demişim. Hemen fırçayı yedim:
“Gazeteci geçiniyorsun ama sen önce başbakanın ismini öğren. Yıldırım Akbulut eski başbakandır. Şimdikinin adı Binali Yıldırım...”
Çok özür diledim, “Heyecandan Yıldırım’ları karıştırmışım” dedim ama iş işten geçmişti.
Beni kovdular ve kös kös döndüm. Ama evet kararım değişmedi!

*  *  *

Duyduk duymadık demeyin ve kusura bakmayın... Bugünden itibaren ben de “Güçlü bir Türkiye için evet, geleceğimiz için evet” diyorum!
“Bugün evet demezsek yarın yok oluruz” diye haykırıyorum!
Benim futbolcu Rıdvan’dan, İbrahim Tatlıses gibilerden, baldır bacak soyunanlardan, bazı topçulardan, popçulardan, bir sürü yağcı ve yalaka düzmece sanatçılardan, din sömürüsü yapanlardan, kıç yalayanlardan, reklam peşinde koşup şimdi evet ticaretine soyunan utanmazlardan ne eksiğim var!
Yağcılık mağcılık başka, iktidarın gölgesine sığınıp çoktandır hak ettiğim ama sahip olamadığım olanaklara kavuşmak başka!
Ben de insanım, benim de canım var!
Evet, anayasaya kocaman bir evet!