Sevgili okurlarım adını bile doğru dürüst bilmediğimiz bir şahsın ABD mahkemesinde yargılanması devam ediyor.
Rıza, Reza, Sarraf, Zarrab vesaire!..
Bu şahıs Türkiye’de çok önemli (!) olaylara imza attı ama ne yazık ki siyasi iktidarın koruması altında idi.
2013 yılında kısa süre tutuklu kaldıktan sonra salıverildi...
Kendisinden hesap sorulmadı...
Ve marifetlerini aynen sürdürdü!
“Marifet (!)” derken dünya çapında önemli işler yapıyor, İran’a uygulanan ABD ambargosunu
kendi cingöz kafasıyla bulduğu yöntemlerle deliyor, kedinin fareyle oynadığı gibi milyarlarca dolarla oynuyordu.
Türkiye’deki yaşamı derseniz, tek kelime ile muhteşemdi.
Krallar gibi yaşıyordu.

* * *

Hükümet üyesi bazı Bakan Bey’lere büyük rüşvetler verdiğini kendisi ABD mahkemesinde itiraf etmek zorunda kaldı.
Bunu Türkiye’de bizler de biliyorduk çünkü bazı kimselerle yaptığı telefon konuşmaları polis tarafından dinlenmiş ve her şey açığa çıkmıştı.
Ancak işin en önemli boyutu, bu skandalın peşinde ABD’ de vardı...

* * *

Ve Rıza günün birinde durup dururken karısı Ebru Gündeş’i ve kızını da alıp ABD’ye gitti.
Onun gibi bir uyanığın böyle bir şey yapacağını, böyle bir hata işleyeceğini hiç kimse düşünemezdi ama oldu.
Tutuklanacağını bile bile gitti.
Bu gidişin arkasında başka şeyler var.
Ama ne?

* * *

Bu şahıs bu kadar saf mı, basireti mi bağlandı, kendisine büyü mü yapıldı, bazı bilinmeyen güçler tarafından hipnotize mi edildi, aklını peynir ekmekle mi yedi, kaldırımda yürürken kafasına inşaattan saksı mı düştü!..
Şakası bir yana, niçin gittiğinin açıklamasını kendisi dahil hiç kimse yapamıyor.
Ben ABD mahkemesinde onu sorgulayan savcı olsaydım, bunları da anlatmasını ısrarla, bastıra bastıra isterdim...
Çünkü o gidişin ardında Türkiye’de bizim hiç bilmediğimiz bazı şeyler olması muhtemel...

* * *

Evet, bu şahsın macerası konusunda söylenecek çok söz var. İşin altında bazı derin ilişkiler olduğu kanısındayım.
Bu Rıza, Türkiye’de AKP iktidarının en muteber ve güvenilir adamlarından biriydi.
İktidar tarafından adeta koruma kalkanına alınmıştı. Ondan büyük övgülerle söz ediliyordu...
Hayırsever Rıza, sanatsever Rıza, yılların ihracat şampiyonu Rıza, yandaş medyanın bütün gücüyle savunduğu Rıza...
Bu övgüler sayesinde kısa bir tutukluluk yaşadı ve hemen tahliye edilmeyi başardı.

* * *

ABD’de tutuklandıktan sonra da bizim iktidar ona sahip çıkmayı sürdürdü...
Ne zaman ki itirafçı olduğu, ABD savcılığı ile uzlaşmaya vardığı,
bülbül gibi ötmeyi kabul ettiği ortaya çıktı, işte o zaman tu kaka ilan edildi.
Türk Hükümeti birkaç gün öncesine kadar kendisiyle ilgili olarak ABD makamlarına nota verip Rıza’nın akıbetini soruyordu!
Öteceği anlaşılınca bırakın nota vermeyi, neredeyse ana avrat sövmeye başladılar!
Hain ilan edildi.
Mal varlığına el konuldu.
Mal varlığına el konulması için ille de ABD’de yargılanması, bir sürü pisliğin ortaya çıkması mı gerekirdi?
Ötmeyi kabul etmese, itirafçı olmasa, aynı şey yine yapılacak mıydı!
Hayır!
Geçmiş olsun bayım, biraz geç kaldınız!

* * *

Sevgili okurlarım, bu gibi
olaylarda işin mutlaka bir püf noktası vardır.
Hırsızlar, namussuzlar, sahtekârlar vesaire, vurdukları paranın çok önemli miktarlarını yurt dışında istif ederler.
Parayı Türkiye’de tutarsanız günün birinde başınız derde girebilir.
Şimdi teknoloji gelişti...
Bankanıza talimat verir, bilgisayarın birkaç düğmesine basar ve bütün paranızı yurt dışına transfer edebilirsiniz.
Oralarda vergi cennetleri vardır.
Paranız güvence altındadır. El konulma riski sıfırdır... Herhangi bir riske girmiş olmazsınız.
Üstelik o bankalar, vurguncu açısından epeyce sağlamdır. Sızıntı vermezler.
Dolayısıyla, bu gibi sahtekârların Türkiye’deki bankalarda el koyduğunuz paraları, yurt dışındaki gizli hesaplarıyla kıyaslandığında belki yüzde biri, belki binde biridir.

* * *

Hiç kuşkum yok, Rıza ABD mahkemesinde yine bir sürü gerçeği gizliyor...
Çünkü ABD yargısı, Türkiye’de bizim bildiklerimizin çok az bir bölümünü biliyor.
Ya da bizim bildiklerimiz onları fazla ilgilendirmiyor.
Rüşvetler, dönen dümenler ve karşılığında Rıza’ya sağlanan maddi ve manevi kazançlar, Türkiye’nin soyulması...
Ve rüşvet aldığı açıkça ortaya çıkmış olan Bakan beyler,
banka genel müdürleri ve ötekiler...
Ayakkabı ve çikolata kutularına istiflenmiş rüşvet paraları, para sayma makineleri, evlerde ele geçen çelik kasalar...
AKP iktidarı keşke bu işleri ABD yargısına bırakmasaydı...
Keşke yılın ihracat rekortmeni hayırsever iş adamına (!) sahip çıkmasa, yaptıklarına göz yummasa ve Türkiye’de dibine kadar hesap vermesini sağlasaydı.
İnanın bütün gücümüzle destek verir, AKP’nin arkasında dururduk.
İyi bir fırsatı kaçırdılar.