Sevgili okurlarım, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ilginç olaylarından biri hiç kuşkusuz Gezi’dir...
Bütün amacı toplumu korkutmak, yıldırmak ve sindirmek olan bir iktidara karşı patlayan ve yüz binlerce kişinin sokaklara dökülmesiyle sonuçlanan protestolardır.
Şimdi bu olayın dördüncü yılındayız.
Gezi olayları niçin patladı, bu sorunun yanıtını tam olarak analiz etmek mümkün değil.
Taksim’de birkaç ağacın kesilmesi ve çadırların yakılmasıyla başlaşan olayların gerçek nedeni bence o ağaçlar ve çadırlar değil, AKP iktidarının uyguladığı baskıcı politikaların yarattığı toplumsal patlama idi.
Gezi bir mucize idi. Benzeri daha önce olmamıştı, bundan sonra günün birinde yeniden olup olmayacağını bilmek mümkün değil.

* * *

Polise tutarsız emirler verilmişti. Sokaklara dökülen kitlelerin üzerine sürekli gaz sıkıldı. O kadar ki, gaz stokları tükendi ve yeniden, çok acele kaydıyla gaz ithalatı yapıldı.
Genç insanlar ya polis kurşunuyla veya bazı yandaşlar tarafından linç edilerek öldürüldü...
Ama insanlar yılmıyordu.
Genç, yaşlı, kadın, erkek herkes sokaklardaydı.
Polis yorgun düşmüş, kendini kaldırımlara atıp dinleniyordu. Olaylar birkaç gün daha sürse, durum iktidar partisi açısından bir felakete dönüşecekti.

* * *

Burada bir konuyu daha anımsamakta yarar var.
Gezi olaylarında hiçbir ahlâk dışı iş olmadı.
Yağmacılık yapılmadı, hiçbir işyeri ve konut talan edilmedi, “Çapulcular (!)” tarafından kimseye cana yönelik saldırı düzenlenmedi.

* * *

Bu süreçte çaresiz kalan iktidar ise ne yazık ki, yine bir sürü yalana başvurdu. Bunlardan ilki, “Protestocular camilere girip bira içti” yalanı idi. Böyle bir olayın olmadığı ortaya çıktı.
İkinci yalan ise gerçekten komikti.
Piyasaya yeni anne olmuş bir genç kadını sürdüler. Kadına dört elle sarılan yandaş havuz medyası onu konuşturmaya başladı:
Kabataş iskelesinde kocamla buluşacaktık. Onu bekliyordum. Yanımda çocuk arabasındaki bebeğim vardı. Bu sırada karşıdan 100 kişilik bir güruh belirdi. Kadınlar üzerime saldırıp başörtümü yere attı. Bana küfrediyorlardı...”

* * *

Bire bin katarak anlattığına göre, kadınlardan sonra karşısına erkekler çıkmıştı:
“Belden üzerleri çıplaktı. Başlarında bandanalar sarılıydı, ellerinde deri eldivenler vardı. Bana doğru yaklaştılar, bebeğimi yere fırlattılar, arabasını elimden aldılar, beni zorla yere yatırdılar ve hepsi birden üzerime işedi. Ne kadar yıkansam da üzerimdeki idrar kokusu günlerce çıkmadı...”
Genç kadın yandaş havuz medyasına bu yalanları anlatıyor ama ismini açıklamıyor, fotoğraf çektirmiyordu.
İşin ilginç yanı, bütün Gezi olayları olurken hiçbir başörtülüye sataşma olmamıştı!
Zaten protesto gösterilerine katılanların bir bölümü de örtülüydü.

* * *

Kadının anlattıklarının yalan olduğu en baştan belliydi. Uzmanlar bu konuyu şöyle yorumladı:
“Örtülü genç kadın belli ki hem özelinde, hem de aile yaşantısında büyük baskı altında. Böyle bir fırsat bulup yandaş medyaya konuşunca psikolojik olarak rahatladı ve üzeri çıplak, bandanalı, deri eldivenli erkeklerden, onlar tarafından zorla yere yatırılıp üzerine işendiğinden falan söz etti. Başka bir deyişle, bir anlamda tecavüze uğradığını iddia edip cinsel fantezilerini dile getirmiş oldu...”
Yeni gelinin anlattıkları medyada günlerce tartışıldı.
Başbakan Recep Erdoğan Kabataş olayını (!) Meclis kürsüsüne taşıyıp kınadı. “Benim bir belediye başkanımın kızına böyle böyle yaptılar” dedi!
Genç kadının kim olduğu hemen ortaya çıktı.
İstanbul’da AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini Zehra Hanım!

* * *

Ancak bu konudaki tartışmalar dinmek bilmiyordu.
Bazı gazeteciler derseniz, onlar olayın doğru olduğunu iddia ettiler.
Bunlardan biri o sırada Hürriyet’te yazan İsmet Berkan’dı...
“Olay doğru. Gelinin başına bunlar geldi. Ben olayın videosunu gördüm” diye yalan yazdı.
Oysa böyle bir video yoktu.
İktidar medyası piyasaya sahte bir video sürmüştü. Güya görüntülerde Kabataş olayı vardı ama gelin görün ki kış aylarında çekilmişti! Haziran ayı olmasına karşın ağaçlarda bir tek yaprak bile yoktu!
Üstelik, piyasaya sürülen o sahte videoda ne olaylar görünüyordu, ne de gelin hanım!
Aradan bir süre geçti ve köşeye sıkışan İsmet Berkan yalan yazdığını itiraf etmek zorunda kaldı ve özür diledi.
Gezi olaylarına katılanların camilere girip içki içmesinden (!) sonra, bu olayın da yalan ve düzmece olduğu ortaya çıkmıştı.

* * *

Evet, Gezi olayları hiç beklenmeyen bir mucizedir.
İktidarı zorlamış güç durumda bırakmış, hem de korkutmuştur.
Şöyle düşündüler:
“Vay bee, demek ki bu çapulcular sokaklara dökülüp bizi protesto edecek güce sahipmiş... Demek ki biz bunları tam anlamıyla korkutup sindirecek önlemleri almakta gecikmişiz... O halde gerekeni artık yapalım!”
AKP iktidarının son dört yılda bu açıdan neler yaptığını, yargıyı kendisine uygun bir biçimde yeniden nasıl örgütlediğini, demokrasi ve özgürlükleri yok edip tek adam rejimini nasıl getirdiğini bir düşünün.
Gezi’den çok korkmuşlardı!