İyi tarihçiler, iyi hukukçular,  iyi iktisatçılar, iyi sosyologlar,  iyi diplomatlar, iyi kurmay subaylar  “cüretimi” bağışlasın. Böyle bir kıyaslama yapmanın “elma ile armudu” toplamak olduğunu söyleyebilirler.
Eleştiriyi kabul ederim.
Ancak kıyaslama yapacağım.
Nürnberg’de bir mahkeme kuruldu.
Tokyo’da bir mahkeme kuruldu.
Ankara’da bir mahkeme kuruldu.
Nürnberg’de Alman faşistleri, Tokyo’da Japon faşistleri yargılandı. Ankara’da ise Türk din faşistleri yargılanıyor. Alman faşistleri devleti, orduyu ele geçirmiş,  “Büyük Almanya” hayaliyle dünya savaşı çıkarmış, soykırım yapmışlar, savaşta yenildikleri için Nürnberg’de adalet önünde “hesap vermeye” çekilmişlerdi. Japon faşistleri de devleti, orduyu ele geçirmişler,  “Büyük Asya ve onun lideri Japonya” hayaliyle dünya savaşına katılmışlar, soykırım yapmışlar, savaşta yenildikleri için Tokyo’da adalet önünde hesaba çekilmişlerdi. Türk din faşistleri Fetullahçılar da halkı “dinle-namazla aldatanların” desteği ve göz yumması ile devleti, orduyu ele geçirdiler, siyasi ve ahlaki güç tekeli kurdular, liderleri “Fetullah’ı, Allah’tan işaret alan” olarak herkese kabul ettirmenin hayaliyle darbe yapmaya giriştiler. İnsanları öldürdüler, ölmelerine sebep oldular fakat darbeyi başaramadılar, yenildiler.  Ankara’da Akıncı Üssü’nde önceki gün başlayan mahkeme önünde “hesap vermeye” başladılar.
Yenen mahkeme kurar.
Yenileni mahkeme eder.

* * *

Nürnberg Savaş Suçluları Mahkemesi’nde yargılanan subayların, Tokyo Savaş Suçluları Mahkemesi’nde yargılanan generallerin, Ankara’da Akıncı Üssü Darbe Suçluları Mahkemesi’ nde yargılanan  sanıklarının ifadelerinde çok çarpıcı fark ortaya çıktı.
Nürnberg’de Alman Faşistleri:
“Evet ben karar aldım”
“Öldürün emrini ben verdim”
Dediler.
Tokyo’da Japon Faşistleri:
“Alınan kararlara uydum”
“Herkesin yaptığını yaptım”
Dediler.
Ankara’da Fetullah faşistleri:
“Ben orda yoktum”
“Kameradaki ben değilim”
“Tarla bakmaya gitmiştim”
“Aynı uçakta olmam tesadüf”
“Happy haour yapacaktık”
“Fetullah’a hiç gitmedim.”
Diyorlar.
Ankara’daki mahkemeye sunulan kanıtlar, belgeler, kamera kayıtları, bilgiler ise “ben orada yoktum, o kamera görüntüsünde hava
meydanında imamın yanında yürüyen ben değilim” diyenlerin ayaküstü yalan söylediklerini gösteriyor.

* * *
Yalan değer oldu.
“Fetullah’ın Muhterem Hoca Efendi olduğu” günlerde iktidarın başbakanı, “sırtınızı devlete dayamadan bugünlere ulaştınız, helal para ile bugünlere geldiniz. Sizler arkanıza çeteleri alarak değil mafyayı alarak değil, hukuk dışı örgütlenmeleri alarak değil arkanıza milleti alarak bugünlere ulaştınız” diye onları övüyordu. İktidarın Adalet bakanı da “Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir... Değerli, bilge bir insandır. Her şeyi açık. Devletin denetimi gözetimi altında faaliyetini sürdürüyor” diye sesleniyordu. İktidar partisinin sözcüsü de “ Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlara kargalar bile güler...” diye kalkan olup bugün Ankara mahkemesinde yargılanan zihniyeti koruyordu.
Yalan!
Çok derinlere işledi çok.
Zihniyet sayıldı.
Benimsendi.
İktidarda kaldı.
Nürnberg mahkemesinde Alman faşistlerinin devleti ve orduyu ele geçirmesine göz yumanlar da yargılandı. Tokyo mahkemesinde Japon faşistlerinin devleti ve orduyu ele geçirmesine  aracılık edenler de yargılandı. Ankara mahkemesinde “Fetullah’ı, Allah’tan işaret” diye silah zoruyla kabul ettirmek isteyen Türk din faşistlerinin devleti ve orduyu ele geçirmesine göz yuman, gizleyen iktidar sahipleri ise yargılanmıyor.
3 mahkeme!
3 önemli fark!