Güzel Türkiye’mizin her geçen gün “yaşanması zor” bir ülke haline geldiğini görüyoruz.
Devam eden kavgalar...
Çekilen acılar...
Verilen kayıplar...
Ağlayan analar...
Artan geçim sıkıntısı...
Yoksulluk içinde yaşam savaşı veren kitleler...
Hukuk, yasa, adalet, ahlâk, vicdan ve insaf erozyonunun yanı sıra güvenlik endişesine kapılan bir kısım varlıklı insanlar Türkiye’den kaçmaya başladılar!
Sık sık şu mealde haberler geliyor:
“Yunanistan’da ve Yunan adalarında ev satın alan Türkler arttı.”
“Paralı aileler Londra’ya göç ediyor.”
“İspanya’nın Barselona kenti Türklerle doldu.”
“Konut satın alarak Kanada’ya göç eden Türklerin sayısında artış var!”
“Amerika’ya büyük talep var. Florida, Miami gibi kentler Türklerin satın aldığı evlerle dolu.”
Vay canına!
Ne oluyoruz? Nedir bu moral çöküntüsü ile kaçış?

* * *

Bu güzelim yurdu kimlere bırakıp da gidiyorsunuz beyler, hanımlar?
Zoru görünce kaçmak var mı böyle?
Anlıyorum, bütün bu kişilerin ve ailelerin güvenlik endişeleri var. Korkuya varan bir kaygı yüreklerini sarmış, gelecekten umutlarını kesmişler!
Peki, böyle bir korku, böyle bir panik Türk insanına, vatan sevgisine, yurtseverliğe yakışır mı? Bunların memleket aşkı yok mu?
Doğrusu ülkeyi bırakıp kaçanları ya da kaçma planları yapanları duydukça üzülüyor “Milletçe ne hale geldik?” diye kahroluyorum!

* * *

Peki, ne yapmalı?
Vatanımızda kalıp, ülkemiz için mücadeleye devam etmeliyiz.
Korkmak yok! Korkanlar bu ülkenin evlâtları değildir!
İzmir’de haftalık yayınlanan ekonomi gazetesi “Gözlem”in yayınladığı bir araştırma sonuçlarına göre 2016 yılında “6 bin Türk milyoner” ülkeden göç etmiş.
Araştırmayı yapan kuruluş “Milyonerler çoğunlukla çocuklarının daha iyi bir eğitim alması için ve kişisel güvenlik arayışları nedeniyle ülkelerini terk ediyor!” diyor.
Demek ki devlet, vatandaşta güvenlik duygusu yaratamıyor.
Devlet bunu yapamıyorsa millet olarak biz yapalım, aramızdaki çekişmeleri bırakıp, milli birlik ve berberliğimizi sağlamak için şapkamızı önümüze koyup düşünelim.
En akılcı yol bu sorunu sandıkta çözmektir. 2019 umut yılı olabilir.

Dağdan gelip bağdakini kovmak!

Üstteki yazıda Türkiye’den kaçan Türkleri eleştirdim.
Ülkemizde bir de tersine kaçış olayı var!
Suriyeliler, Afganlar, Iraklılar da Türkiye’ye kaçıyor... Afrika ülkelerinden yığın yığın gelenler de var.
Bir göçmen ülkesi haline geldik... Sokakta, caddede, otobüste, metroda bunlara hep rastlıyoruz.
Hadi anlayışlı davranıp “Yerlerini yurtlarını kaybeden garip kişilerdir” diye onlara acıyalım... “İnsani duygular yardım etmemizi gerektirir” diye düşünelim.
Tamam da... O sığınmacıların da buna lâyık olmaları, ülkemizin insanlarıyla uyum sağlamaları gerekir, değil mi?
Fakat nerdeee?

* * *

“Dağdan gelen, bağdakini kovar” diye ünlü bir sözümüz vardır. Bu söz girdiği ortamı rahatsız edici tavırlar sergileyen insanların davranışlarını ifade eder.
Sığınmacılar da başka ülkelerden geldiler, bizi kovacaklar sanki!
Gazetelerde Suriyelilerin yedikleri haltları sık sık okuyoruz... Savaştan kaçtılar, başımıza dert oldular.
Bunların başta Hatay olmak üzere çeşitli illerde olaylar çıkarttıklarını duyuyoruz.
Birkaç gün önce de İstanbul’da gece yarısı bir genç çıkan kavgada bıçaklanarak öldürüldü. Katiller Suriyeli!
Sultangazi’de ucuz kiralık evlerde kalan Suriyeliler, mahallenin kızlarını taciz edince olay çıkmış, kızları korumak isteyen bir Türk genci, sığınmacılar tarafından bıçaklanmış! Zavallı genç, hastanede can vermiş!
Bunlar, çaresizlikten ülkelerini terk edip, Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldılar, diyelim. Peki, niye rahat durmazlar? Niye bir sürü pis işe bulaşırlar? Niye gasp, hırsızlık, soygun gibi suç işlerler? Neden adam öldürürler?
Başbakan dahil, AKP’li tüm yetkililere sesleniyorum:
“Oy kaygısıyla sığınmacıları Türkiye vatandaşı yaparsanız, ileride çıkacak daha vahim olayları önleyemezsiniz. Savaş bittikten sonra hepsi memleketlerine geri dönmeli! Bunların Türk vatandaşı olması, Türkiye için tehlikedir.”

8