Anayasa oylamasında kampanyayı, Atatürk, Cumhuriyet düşmanlığına dönüştürenler oluyor. Siyasetçilerin bu sözlerinden cesaret alan bazı kamu
görevlileri de onlardan geri kalmıyor,
kimileri de mesleklerine güvenip bu
düşmanlığı daha da ileriye taşıyor.
“Hayır” diyenin korkutulduğu, ürkütüldüğü, hatta işsiz bırakıldığı bir dönemdeyiz. Bu olaylar sıradan vatandaşın başına geldiği gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler de benzer durumlarla karşılaşabiliyor. Korku, baskı şimdiden böyleyse, bir sistem değişikliğinden sonra olabilecekleri tahmin etmek de zor değil.

NELER DEĞİŞECEĞİNİ ANLATIYORDU

Türkiye Barolar Birliği, anayasanın değiştirilmek istenen maddeleriyle neler getirildiğini kapsamlı bir rapora dönüştürdü. Bastırılan kitapçıkta, “Evet” çıkması halinde Türkiye’de nelerin değişebileceğini, nelerin getirilebileceği madde madde yazılmış. Bununla yetinilmeyip Başkan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu il il dolaşıyor. Anayasa Profesörü Süheyl Batum, Denizli, Çivril, Akhisar, Uşak’ta yapılan anayasa toplantılarına katıldı. Orada, yeni anayasanın Türkiye’de neleri değiştireceğini anlattı. Bunu anlatan sıradan bir kişi değil, anayasa profesörü. Esas onların anlattıkları rahatsızlık veriyor. “Vay, bunları anlatan sen misin” denildi ve hemen “gereği” yapıldı.
Bir dönem rektörlüğünü yaptığı üniversiteden ilişiği kesildi. Mevcut üniversitelerin Süheyl Batum’a görev vermesi de hayli zor. Özgürlük kalesi olarak bilinen üniversiteler artık bırakın özgürlük kalesini, konuşanın cezalandırıldığı, ihraç edildiği kuruluşlar haline dönüştü. 12 Eylül 1980 darbesi dönemini yakından bilenler o yüzden “Bugün yapılanlar, 12 Eylül darbe döneminde bile yapılmadı” sözlerini sıkça kullanıyor.

CUMHURİYETİN TAPUSU

Önceden değil, anayasa paketini anlatmaya çıkınca üniversiteden ilişiği kesilen Süheyl Batum’un Anadolu’yu birlikte dolaştığı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Batum’un üniversiteden uzaklaştırılmasını şöyle yorumladı:
“Süheyl Hoca’yla birlikte Anadolu’yu dolaşmamızdan birileri pek rahatsız olmuş. Üniversite onu işten atmış. Korku dağları sarmış. Biz de hocamızın önceki rektörü olduğu bu kurumun adından ‘üniversite’ kelimesini attık. Öğrencilerin yüzüne nasıl bakacaksınız, onlara nasıl idealizmi ve bilim ahlakını anlatacaksınız! Bu üniversite Süheyl Hoca’yı değil, kendini üniversite olmaktan attı. Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu isteyenlere ‘hayır’ diyecek. 16 Nisan’da bayramımız var.”

Peki, bunları kim yerleştirdi?


Kamu görevlilerinin yüzde 3’ü “FETÖ’cü” olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edildi.
100 binden fazla memur ihraç edilirken, bir dönemin “en kıymetli” bürokratları şimdi cezaevinde. Onları bu makamlara taşıyan siyasilere ise hiçbir şey olmuyor.
Bugün cezaevinde bulunan herkesin de “suçlu” olduğunu söylemiyoruz. Bu ülkede “gizli tanık”, “itirafçı” diye birileri de var. İtirafçı farklı şeyler söyleyecek ki cezası azalsın, ya da tahliye edilsin. O nedenle, bu açıklamaları ihtiyatla karşılamak gerekiyor.
Hüseyin Avni Mutlu, Siirt Valiliği’nden, Diyarbakır’a atanmıştı. Zor günlerde bu il’de görev yaptı. Başarılı bulunmuş olacak ki AKP hükümeti döneminde İstanbul Valiliği’ne getirildi. Şimdi cezaevinde. Bir meslektaşına, “ziyaret ediyor musunuz?” diye sorduğumda, bakanlığın izin vermediğini anlattı. Hey gidi vali bey hey...… Onun gibi AKP döneminin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Bursa Valisi Şahabettin Harput da cezaevinde. Üstelik bir dönem görev yaptığı Bursa’ya getirilirken ters kelepçe vuruldu. Yine AKP döneminin vazgeçemediği bürokratlardan Ahmet Pek, Emniyet Genel Müdür Yardımcısıyken vali yapıldı. O da cezaevinde. Daha nice isimler. Eğer bunlar suçluysa, atamalarını yapan, kararnamelerinde imzaları bulunanların suçu yok mu? Onlara niçin bir şey olmuyor?
Ne FETÖ’nün, ne darbe girişiminin “siyasi ayağı” yok. Bu da bazı kuşkulara neden oluyor.…

O öğrenciler de cezaevinde


Ankara’ya paraşüt eğitimi için gelen Hava Harp Okulu (HHO) öğrencileri tutuklanmıştı. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, adli soruşturmaya yardımcı olmak amacıyla hazırlattığı soruşturma raporunu göndermiş, sonuçta tutuklu 142 öğrenci serbest kalmıştı. Bu köşede, Silivri ve Maltepe’de tutuklu bulunan 331 öğrenci için hazırlanan raporu da açıklamıştık. Belki sesini hiç duyuramayanlar tutuklu erler ve Astsubay Meslek Yüksek Okulu öğrencileri.
Balıkesir Astsubay MYO öğrencilerinden 47’si Silivri’de. 30 Ağustos 2016’da mezun olacaklardı. 12-22 Temmuz’da staj için İstanbul’a gönderildiler. Gidişlerinin 3. gününde darbe girişimi yaşandı. “Tatbikat”, “bombalı saldırı var” diye çıkarıldılar. Onlar da 15 Temmuz’dan bu yana tutuklu.
Parasızlık yüzünden cezaevindeki çocuklarını görmeye gidemeyen anneler var. Gariban aile çocuklarının durumlarını mutlaka savcılar, hakimler de anlayacak ve belgelere göre karar verecektir. Ailelerin isteği “bir an önce” durumlarının ortaya konulması.…