İran-Kontra skandalının, yani, ambargo uygulanan İran’a gizlice silah satıp, o silahların parasını yasadışı yollarla tee Nikaragua’daki antikomünist gerillalara gönderme operasyonunun beyni, Duane Clarridge’tı. Türkiye’yi ikmal durağı olarak kullandı, İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi’nden havalanan St. Lucia Havayolları’na ait nakliye uçakları, Ankara Esenboğa’ya iniyor, oradan Tahran’a gidiyordu. Resmi evrakta petrol kuyusu malzemesi olarak görülenler, füzeydi. Aslına bakarsanız, Portekiz üzerinden Nijerya uçaklarıyla taşınacaktı ama, Portekiz beni karıştırmayın abi deyince, Duane Clarridge’ın istediği gibi at koşturduğu Türkiye üzerinden taşındı. İstihbarat dünyasının “karanlıklar prensi”ydi, 1968’de CIA’in İstanbul istasyon şefiydi, Altıncı Filo olaylarını, gençlerimizin Amerikan bahriyelilerini denize döküşünü, Gümüşsuyu’nda Boğaz’a bakan bir CIA evinden çaresizce izlemişti, 1970’de Ankara’ya geçti, 1973’e kadar Ankara istasyon şefi olarak görev yaptı, Türkiye’nin başkentini parmağında oynatıyordu, Doğu Bloku ülkelerine seyahat eden Türk işadamlarını bilgi sızdırmak için ajan olarak kullandı, ikinci eşiyle Türkiye’de tanışıp evlendi, MİT’le o kadar sıkı fıkıydı ki, ikinci eşinden doğan oğluna, en yakın arkadaşlarından biri olan MİT İstanbul bölge başkanı Tarık Şahingiray’dan esinlenerek “Tarık” adını koydu.

*

Ruzi Nazar, Sovyet devrimi sırasında Özbekistan’da doğdu, ikinci dünya savaşında Kızıl Ordu’da subaydı, Almanların tarafına geçti, Nazilerin kurduğu Türkistan Lejyonu’nda yeraldı, savaş bitince Amerikalıların tarafına geçti, CIA’e girdi, 1959’dan 1971’e kadar 12 yıl boyunca CIA’in Ankara istasyon şefi olarak görev yaptı. Alparslan Türkeş’in kankasıydı. CIA’de istihbarat eğitimi alan yüzbaşı Fuat Doğu’yla ABD’de tanışmıştı, Fuat Doğu korgeneral olmuş, MİT müsteşarı olmuştu, Ruzi Nazar arkadaşıma yardımcı olayım bari sevaptır dedi, MİT’in modernizasyonuna yardım (!) etti, MİT Yasası’nın hazırlanmasına yardım (!) etti, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kurulmasını sağladı, arkadaşı Fuat Doğu’dan rica etti, isim isim listesini verdiği bazı yetenekli Türk gençlerinin MİT’e alınmasını (!) sağladı, teşkilatta yükselmesine yardım ettiği pekçok MİT yöneticisiyle “abi-kardeş” gibiydi. Ben Affleck’in başrolünü oynadığı “Argo” filmi vardı, hatırlarsınız mutlaka, üç Oscar aldı... İşte o filme konu olan, Tahran büyükelçiliğindeki rehin Amerikalıların kurtarılması operasyonunu aslında Ruzi Nazar başlattı. Afganistan’da Gulbettin Hikmetyar’ı ilk organize eden, Ruzi Nazar’dı. Kızının adı Zülfiye’ydi, dünya onu Sylvia diye tanıyor, Sylvia Nazar Nobel ödüllü matematikçi John Nash’in hayatını kitap olarak yazdı, bu kitap “Akıl Oyunları” adıyla filme çekildi, Russell Crowe başrolünde oynadı, dört Oscar aldı... Ruzi Nazar, ölmeden iki yıl önce Manavgat Side’ye yerleşti, 2015 yılında, 98 yaşındayken, oğlu tarafından Fethiye belediyesine ait huzurevine getirildi, ağır hastaydı, ağır hasta empati bakım merkezine kaldırıldı ama, üç gün sonra öldü, Foça mahallesindeki mezarlığa gömüldü.

*

(İkinci dünya savaşı sırasında Türkiye’de 17 farklı ülkenin istihbarat teşkilatı faaliyet gösteriyordu. Taksim’de bir gece kulübünde “dansöz” olarak sahneye çıkan, müttefik subayları baştan çıkaran, beyaz tenli, kömür saçlı egzotik Türk güzeli, aslında İngiliz’di. İstanbul’dan Londra’ya gönderilen bir raporda aynen şu yazıyordu: İstanbul’da kişi başına düşen sahte davranış oranı, dünyadaki tüm şehirlerin toplam sahte davranış oranından yüksektir!)

*

1962’yle 1971 arasında MİT müsteşarlığı yapan ve “efsane” kabul edilen Fuat Doğu, “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’in şube müdürlüğünü yaptım, bir CIA yetkilisi gelse mesela, beni Sinop’a götür dese, onu oraya götürmekle memurum” diyordu.

*

Milli İstihbarat Teşkilatı başkan yardımcısı Sabahattin Savaşman, 1977’de, CIA adına casusluk yaparken suçüstü yakalandı. Yargılanırken “neden vatanı Amerikalılara sattın? diye sordular. Anlattı... Askeri ataşe ayaklarıyla ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapan CIA istasyon şefi William Philips’le buluşmuş, “oğlumu ABD’de okutmak istiyorum ama param yetmiyor” demişti, CIA istasyon şefi de “dert ettiğin şeye bak Allah aşkına, arkadaşlar arasında paranın lafı mı olur” demişti. CIA tarafından maaşa bağlanan, önceleri her ay beş bin lira alan, sonradan 10 bin liraya çıkarılan MİT başkan yardımcısı, Yunanistan’dan Kıbrıs’a Suriye’den Rusya’ya kadar, Türkiye’nin tüm gizli bilgilerini CIA’e vermişti. Sonradan işin bokunu çıkarıp, İngiliz istihbaratına da bilgi satmaya başlayınca, İngilizlere elden belge teslim ederken, muhtemelen Amerikalıların ispiyonuyla suçüstü enselenmişti.

*

Sabahattin Savaşman, mahkemede şakır şakır anlatmıştı: “MİT’le CIA esasen 1950’den itibaren içiçe çalışmaktadır, MİT’in kullandığı bütün teknik araçlar CIA tarafından temin edilmiştir, birçok MİT personeli CIA’de kurs görmüştür, MİT okulu CIA tarafından kurulmuştur.”

*

Adnan Menderes’in başbakanlık müsteşarı olan, MİT’in o zamanki adıyla Milli Emniyet Hizmetleri’nde reis vekilliği yapan Ahmet Salih Korur, çok fena anlatmıştı... “Amerikalılar Milli Emniyet’e hakimdi, para veriyor, teşkilata nüfuz ediyorlardı, Milli Emniyet’in bütün dosyaları CIA’in kontrolündeydi, İstanbul’da Milli Emniyet’e ait bir okul, İstanbul ekibi ve Yeşilköy’deki soruşturma ekibi, tümüyle Amerikalıların emrindeydi, İstanbul bölge başkanına doğrudan para ödüyorlardı, karşılığında iş istiyorlardı, CIA’in adamları teşkilatın ünitelerine giriyor, birimin başındaki kişiye zarf içinde parayı bırakıyordu.”

*

CIA, 1995 yılında 10 bin civarında peşmergeyi Habur’dan Türkiye’ye soktu, MİT’in nezaretinde Silopi’deki Hac konaklama tesislerine yerleştirdi, Batman’dan nakliye uçaklarıyla tee Pasifik okyanusundaki Guam adasına götürdü. Bunlara “Guamerge” adı verildi, Kürdistan’ın bürokrat kadrosu olarak eğitildiler. Bu operasyonu MİT’le ortaklaşa yöneten, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli siyasi ataşenin adı neydi biliyor musunuz... James B. Bond’tu! Lakap değil, pasaportundaki gerçek adı James Bond’tu. Üstelik, adı gibi görevi de James Bond’tu... Almanya’da yayınlanan Geheim dergisi, 1995’te Türkiye’de görev yapan CIA ajanlarının listesini yayınladı, bu arkadaşın adı listedeydi.

*

Philip Agee, CIA’in operasyon elemanıydı, teşkilattan ayrıldıktan sonra “Firar” adıyla kitap yazdı, Türkiye hakkında şunlar vardı... “MİT’in eğitimini, geliştirilmesini ve donatımını CIA sağlar, Amerika’ya götürülen elemanlar kurs görür.”

*

1965-1978 arasında dışişleri bakanlığı yapan İhsan Sabri Çağlayangil, gayet net ifade ediyordu: “MİT’in maaşını 1973 yılına kadar CIA ödüyordu, ulusal güvenlik örgütümüz Amerikalılara göbekten bağlı.”

*

Vaziyet böyleyken...

*

İstanbul savcılığı, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne resmi yazı göndermiş, “MİT tırlarının durdurulması olayıyla ilişkiniz nedir? Fetocu imamlar sizin elçiliğe neden telefon etti?” filan diye sormuş.

*

Bravo valla.
Şu bizim bademler zehir gibi akıllı maşallah...
Amerikalıların bu işlerle alakası olduğuna dair ipucu yakaladılar demek ki!