Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Gezi Eylemleri başladığından bu yana "faiz lobisi" tanımını ağzından düşürmüyor.

Son olarak dün Ankara'da Esenboğa Havalimanı'nda konuşan Başbakan Erdoğan "Faiz lobisi kendine çeki düzen ver. Faiz lobisi yıllarca benim milletimin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin. Çok sabrettik. Olay sadece bu lobiyi oluşturan bir banka, üç banka kim varsa hepsi için aynı şeyi söylüyorum. Siz ki bize karşı böyle bir mücadeleyi başlattınız, bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz" dedi.

Peki Gezi Parkı eylemlerinden sonra Başbakan'ın hedef aldığı faiz lobisi kim? Ne yapar, nasıl çalışır? İşte akademisyenlerin görüşü:

"FAİZ LOBİSİNİN OLMASI DOĞAL"

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kerem Alkin, faiz lobisinin dünyanın her yerinde var olduğuna ve ahlaki zaafiyet olmadığı müddetçe doğal olduğunu ifade ederek, “Doğaldır dediğim, kabul edebilirsin veya insani olarak reddedebilirsin ama iktisadi ve ekonomik açıdan bu doğal bir süreçtir. Çünkü para ve sermaye piyasası risk ve getiri üzerine kurulu bir yapıdadır. Bu vesileyle sektördeki aktörler zaman zaman faiz getirilerini arttırmak adına bir imkan yakaladıklarına inanıyorlarsa bunun için bir çaba ortaya koyabilirler. Bu teknik olarak doğaldır” diye konuştu.

AHLAKİ AÇIDAN TARTIŞILABİLİR

Alkin, para ve sermaye piyasasındaki getirileri güçlendirmek adına manüpilasyonla ve siyasi olayları etkileyerek, bir ülkenin, bir piyasanın zorda kalmasıyla kazancın arttırılmasının ahlaksızlık olduğunu belirterek, lobinin faaliyetlerinin ahlaki açıdan tartışılabilecek çok zararlı olmayan tarafları ve ahlaki olarak tartışılabilecek direkt zararı hedefleyen faaliyetlerinin varlığına işaret etti.



FAİZ LOBİSİ GEZİ PARKI GİBİ EYLEMLERİ ORGANİZE EDEMEZ

Gezi parkındaki olayları, faiz lobisinin organize edemeyeceğini, dünyanın hiç bir yerinde bankacılık sisteminin para ve sermaye piyasasında faaliyet gösteren yatırımcılarının bu tür olayları organize edebilecek ölçüde güce sahip olmadığını ifade eden Alkin, şunları kaydetti:

“Böyle şeyler olmaz. Ancak bu aktörler, kendilerinin doğrudan müdahil olmadığı, toplumsal, sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantılardan yararlanırlar. Dolayısıyla burada temel nokta bu toplumsal olayların yaşandığı ülkedeki karar vericilerin, yöneticilerin, karşılıklı mutabakata vararak bu tür çalkantıları olabilecekken hızlı şekilde çözümeye çalışması, işi uzatmayarak faiz lobisi olarak tanımlanan kesimin ekmeğine yağ sürecek bir noktaya getirmemeyi başarmasıdır. Ekonomik açıdan çok geri kalmış, ülkeyi kimin yönettiğinin belli olmadığı ülkelerde, uluslararası finans çevreleri belli denemelere girmiş olabilir ancak, Türkiye gibi imparatorluk ve 90 yıllık cumhuriyet geçmişi olan bir ülkede, finans çevreleri tarafından bir toplumsal hareket organize edilemez. Etmeye kalkarlarsa da Türk toplumu onun canına okur, bu tür şeylere pek prim vermez. Böyle bir organizasyonun yapabildiğini iddia etmek, Türkiye’nin geçmişini, kurumsallığını ve gücünü gereksiz yere hafife almamız anlamına gelir.

SİYASİ ORTAMI KULLANABİLİRLER

Yunanistan’da, Almanya’nın zorlamasıyla çıkan ekonomik kararlar gündeme geldiğinde ve Yunanistan halkı 1,5 sene Anayasa meydanında ve Parlamento çevresinde çok ciddi toplumsal olaylar gerçekleştirdiğinde, evet bu faiz lobisi Yunanistan’ın da daha pahalı borçlanması için ve Yunan tahvillerinden daha fazla para kazanmak adına, kendilerinin sebep olmadığı bu olayları tabii ki kullanmışlardır.”

Türkiye ve Yunansitan’a benzeyen diğer Avrupa ülkelerinde, finans çevrelerinin toplumsal olay çıkartamadıklarını ancak çıkan toplumsal olaylar neticesindeki ekonomik ortamdan tabi ki istifade ettiklerini aktaran Alkin, aktörlerin, olayların bizzat çıkarıcısı değil, bu olayları suistimal eden taraf olduğunu söyledi.

“Lobiyi onaylamıyorum ama bunlar maalesef işin doğasında var” diyen Alkin, bugün Cumhuriyetçi parti ile Demokrat parti arasında Amerika’daki mali uçurum tartışmasının alevlenmesi durumunda, kongrede demokrat ve cumhuriyetçi temsilciler birbirine girerek Amerika’yı zor durumda bıraksalar dahi, finansal çevrelerin bunu da suistimal edeceğini ifade etti.

Son olarak, Türkiye başta olmak üzere her ülkede ve herhangi bir gelişmiş ekonomide, bu tür sarsıntılar gündeme geldiğinde, bu yüzden faizler yükseldiğinde, hisse senedi piyasası düşüştüğünde ve döviz kurları oynaklık gösterdiğinde finans sektöründeki belirli aktörlerin bu oynaklıktan para kazanmaya kendilerini kitleyeceğini vurgulayan Alkin, mühim olanın, ilgili ülkenin bu konuyu iyi yöneterek, bu aktörlerin bu işten çok fazla nemalanmalarını engelleyecek önlemler almaları olduğunu aktardı.

Alkin, “Bu konuda anlaşmazlık içinde olan tarafları anlaşmaya ikna etmek, dolayısıyla ülkedeki her hangi bir nedenden dolayı ortaya çıkan ekonomik, siyasi ve toplumsal çalkantıyı bir an önce tamamlayarak bu adamların heyecanlanmasını ve ağzının suyunun akmasına sebep olan olayları bir an önce sonlandırmak gerek” dedi

YABANCILARA FIRSAT VERDİ

Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ise finans dünyası açısından faizlerin yüksek olmasının iyi bir şey olmadığını ve finansal sektörün faizlerin yükselmesi karşısında bir çokaçıdan olumsuz etkilendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Birincisi ellerinde çok ciddi bir kağıt stoku var. Dolayısıyla burada sadece ihalede alacakları bir kaç kağıt için faiz yükselişini istemez. Çünkü faizlerin yükselmesi varlık fiyatlarını düşürür.ikincisi faizlerin yükselmesi teminat sistemini çökertir. Teminatların değeri de düşmüş olur. Bu da bankaların ek teminat istemesine ve kredi risklerinin artmasına yol açar. üçüncüsü faizlerin yükselmesi özellikle vade riski nedeniyle öncelikle net faiz marjını düşürür. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın finans çevreleri, elinde hisse senedi, tahvil-bono olanlar hiç bir şekilde bunların değerinin düşmesini istemezler.

Bu durumdan bir tek yurt dışında dövizi olan veya yabancı bir fon ise yararlı çıkabilir. Türkiye’ye bu fırsattan yararlanayım diye gelirerek yüksek fiyattan dövizini bozdurur ve düşük fiyattan bono alır. Bir tek bunların işine yarar. Bunun dışında Türkiye’de finansal kesim açısından faizlerin yükselmesi kabustur. Bu kadar dar bir analiz yaparsak yanlış olur.”

Kurdaki yükselişin son dönemde yaşanan olaylardan önce yükselmeye başladığını ve kurdaki yükselişin tek başına bu olaylarla bağlantılı olmadığını anlatan Uzunoğlu, “Faizin düşürülmesi yabancılara kar realizasyonu fırsatı verildi ve dolayısıyla yabancılar kar realizasyonu yapıp çıktı” dedi.

Türkiye’nin krize girmesini kimsenin istemeyeceğini söyleyen Uzunoğlu, “Türkiye’nin krize girmesini ne Avrupalı ne ABD’li ister. Türkiye’nin krize girmesini isteyen parayla dolaşan çevredir.Uluslararası dış politikada tavrın belli, hatta herkesten daha şahiniz. Böyle bir ortamda niye Türkiye’nin istikrarsızlaşması istensin ki” değerlendirmesini yaptı.

Gezi Parkı’nda olan olayları sadece faiz lobisine bağlamanın sığ bir bakış açısı olacağını düşünen Uzunoğlu, olaya sosyolojik açıdan bakılması gerektiğini ve oradaki gençlerin bir bölümünün apolitik olduğunu belirtti.