AKP iktidara geldiğinde Galatasaray UEFA Şampiyonu olmuş, Milli Futbol Takımımız da Dünya 3’üncülüğünü elde etmişti.
Futbolseverler de doğal olarak, gerek kulüpler, gerekse milli takım düzeyinde başarının istikrarlı biçimde süreceği beklentisi içine girmişlerdi.
Oysa futbola biraz kafa yoranlar bunun devamının mümkün olmadığını biliyorlardı...

★★★

Nitekim Milli Futbol Takımımız geçen akşam küme düştü. Kulüplerimiz ise, aradan geçen yıllar içinde gırtlaklarına kadar borç batağına gömüldü.
Bundan böyle mecburen bütçelerini düşük tutup, eskiye oranla daha az kaliteli, vasat, hatta vasat altı yabancı futbolcularla idare etmeye çalışacaklar!..

★★★

Hiç unutmuyorum, Galatasaray’ın tarihindeki en büyük başarıyı yakaladığı sene, Florya’daki Metin Oktay Tesisleri’ndeki sohbetimiz sırasında Teknik Direktör Fatih Terim’e “Bu başarıyı sürekli hale getirmek için ne yapacaksınız” diye sorduğumda şu cevabı vermişti:
“Çocuklarımızı futbola küçük yaşta başlatacağız. Bu amaçla Futbol Federasyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışma yürüteceğiz...”

★★★

Bu alkışlanması gereken çok isabetli bir tespitti.
Çünkü Avrupa’da, özellikle Almanya’daki eğitim sistemi, 4 milyon civarındaki Türk arasından her yıl çok sayıda yıldız futbolcu adayı keşfediyor, bu çocuklar özel eğitimden geçirildikten sonra, büyük kulüplerin altyapılarına yönlendiriliyordu.
Terim’e göre Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu. Benzer sistemin Türkiye’ye uyarlanması yeterliydi.

★★★

Ancak bu güzel düşünceyi ne Galatasaray’da, ne de daha sonra Futbol Federasyonu Milli Takımlar Direktörlüğü yaptığı süreçte hayata geçiremedi.
Çünkü her kabine değişikliğinde Milli Eğitim Bakanı da değişiyor ve bir bakanın başlattığı uygulamayı, yeni gelen sil baştan değiştiriyordu!..
Öyle ya, eğitimin yapboza dönüştüğü ülkede futbol eğitimini kim takardı?

★★★

Projeyi kulüplerin uygulaması ise imkansızdı.
Zira en büyük altyapı tesislerine sahip Fenerbahçe’de bile, yeterli sayıda antrenman sahası bulunmuyordu.

★★★

Sorunu çözmek ülkeyi yönetenlere kalıyordu. Bu amaçla Futbol Federasyonu ve Milli Eğitim Bakanlığı müştereken bir program geliştirecekler, yetenekli çocuklarımız bir yandan temel eğitimlerine devam ederken, diğer yandan da belediyelerin üretecekleri tesislerde geleceğin yıldız futbolcuları olarak yetiştirileceklerdi.
Yani Altınordu Kulübü’nün İzmir ve Türkiye’de ilk kez başarıyla uyguladığı bilimsel model, ülke geneline yayılacaktı.

★★★

Ancak iktidarın arazi ve yapı yağmasına dayalı rantçı ekonomi anlayışı, bu hayalin gerçekleşmesine izin vermiyordu. Kentlerde altyapı tesisi olarak değerlendirilebilecek alanlar ve halkın malı olan yeşil bölgeler vahşice yağmalanıp yandaşlara en büyük kârı getirecek beton yığınlarıyla dolduruluyordu.
Örneğin; İstanbul-Ataköy’de sahil yolunun denize bakan kısmındaki muazzam alanın çok sayıda spor tesisi yapmak yerine, denizin dibinden başlayan ve sanki toplumla alay edercesine “Sea Pearl-Deniz İncisi” gibi isimlerle satılan beton yığınlarıyla doldurulması gibi!..

★★★

Sözün özüne gelirsek;
Bilime sırt dönüldüğü için sefiller ligine düşen bir ülkenin, başka bir ligde yükselmesi mümkün değildir!