ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararı, başta Amerikalı bakan ve yetkililer olmak üzere herkes için şok oldu.

En çok şaşıranlardan biri de -bakmayın siz yandaşların seçim öncesi zafer çığlıklarına- Türkiye’deki AKP hükümeti.

Amerikan askerlerinin çekilmesi, AKP’nin uzun süredir Washington’a karşı tehdit unsuru olarak kullandığı “Fırat’ın doğusuna girdik, giriyoruz” söyleminin önünü açtı. Nitekim, sınıra yönelik büyük çaplı askeri sevkiyat da başladı.

AKP hükümetinin aklından geçen, bölgeye Amerika ile koordinasyon içinde, sınırlı bir operasyon yapmaktı. Ancak Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “O kadar istiyorsanız, sizindir” diyerek Amerikan askerlerini çekme kararının ardından, deyim yerindeyse tüm “ihale” Türkiye’ye kaldı.

TRUMP NEDEN ÇEKİLME KARARI ALDI?

ABD Başkanı’nın Suriye’den Amerikan askerlerini tümden çekme kararında, kendi iç kamuoyunda yaşadığı sıkıntılar kadar, dünyaya bakışı da etkili oldu.

Trump siyasetçiden öte bir işadamı. Uluslararası ilişkilere de kâr-zarar çerçevesinde bakıyor. ABD’de son seçimlerde Trump’ın partisi Cumhuriyetçiler’in oyu düştü, Demokratlar Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde ettiler. Buna bir de Trump’a en yakın insanlar hakkında usulsüzlük, yalan beyan, vergi yolsuzluğu, Rusya’yla birlikte seçimlere hile karıştırma suçlamalarıyla açılan soruşturmalar, davalar eklendi. Etrafındaki çemberin daraldığını gören Trump, -Türk insanının da son 16 yılda fazlasıyla aşina olduğu şekilde- içeride gündem değiştirmek istedi. Başardı da.

Trump ayrıca Suriye’de beklediği “maddi çıkarı” da bulamadı; Suriye’nin doğusunun yeniden yapılandırılması adı altında Araplara yaptığı “elinizi cebinize atın” çağrıları milyar dolarlar beklentisiyle yapılmıştı. Oysa gele gele Suudi Arabistan’dan sadece 300 milyon dolarlık bir katkı geldi.

Üçüncü gerekçe ise doğrudan NATO ve Türkiye ile ilgili; S-400’ler konusunda Amerikan kamuoyundaki endişe “Batı ittifakı Türkiye’yi Rusya’ya kaybediyor” seviyesine çıktı. Trump, Suriye’den asker çekerek, Ankara-Washington hattındaki en büyük gerginlik unsurlarından biri olan ABD’nin YPG-PYD’ye desteğini sonlandırmış oldu. Eş zamanlı olarak Türkiye’ye Patriot füzesi satışına onay verildiğine ilişkin yapılan resmi açıklama ile de Ankara’yı Moskova’dan ayrıştırmak stratejisini iyice güçlendirdi.

Mehmetçiğin ÖSO ile birlikte Fırat’ın batısına yaptığı iki operasyonun, ABD yönetimi tarafından alkışlarla desteklendiğini unutmayın; Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları Batı ittifakında “NATO üyesi bir ülkenin Rusya’ya karşı etkinlik kazanması” olarak yorumlandı. Şimdi Trump, Fırat’ın batısından asker çekerek, burayı yine bir NATO ülkesinin etkinliğine, Türkiye’ye bırakıyor. Rusya-İran-Esad ittifakı, Suriye’de bir NATO ülkesi, Türkiye ile karşı karşıya bırakılıyor. Durum bu.

FIRAT’IN BATISINA OPERASYON DAHA ZOR 

Türkiye açısından bir de sahadaki durumun yarattığı sıkıntı var...

Mehmetçik daha önce Suriye’de, Fırat’ın batısında iki operasyon yaptı. Ancak Fırat’ın doğusuna yönelik yapılacak operasyon bunlardan oldukça farklı:

Fırat’ın batısında kalan bölge daha çok Rusya’nın kontrolü altındaydı. Amerikalıların burada birliği, etkinliği yoktu. Türkiye, Moskova ile anlaşarak girdiği Mare-Cerablus hattı ile Afrin’de operasyonu, Rusya’nın koyduğu sınırlar ölçüsünde tuttu. Mesela yandaş medyada sıkça ifade edilenin aksine, Mehmetçik destekli Özgür Suriye Ordusu, Tel Rifat’a girmedi. Ruslar, buraya birlik konuşlandırarak ‘sınırı’ fiilen çizdi. Afrin’in güneyinde ise Türk operasyonuna sınır Rus destekli Suriye ordusu birlikleri tarafından çekildi.

Fırat’ın batısında da AKP hükümetinin planı, yarı tehdit ederek, yarı anlaşarak, bu kez Amerikalılarla uzlaşma halinde yine sınırlı bir harekat yapmaktı. Ancak Amerikan askerlerinin çekilmesi ile bu bölgede operasyon sınırı da kalkmış oldu. Türkiye Fırat’ın doğusuna girdiğinde önce PYD-YPG, ardından da IŞİD teröristleri ile karşı karşıya kalacak. Mehmetçiğin temizlediği topraklarda da işin sonunda, Esad yönetimi Türk ordusunun karşısına çıkacak. Yani operasyon derinleştikçe, hem siyasi risk artacak, hem ekonomik kayıp -tam da Türkiye büyük bir ekonomik krizle boğuşurken- büyüyecek.

Türkiye’nin bölgeye operasyon yapmasına tek engel, PYD-YPG ile Esad’ın anlaşması. Bu durumda Esad’ın askerleri Fırat’ın doğusunda Türkiye sınırının kontrolünü devralır. Ancak bu durumda da Beşar Esad’ın eline, -tıpkı babası Hafız Esad’ın PKK terör örgütünü kullanarak yaptığı gibi- Amerikalıların güçlendirip silahlandırdığı PYD-YPG teröristlerini Türkiye üzerine salma silahı geçer.

Nereden bakarsanız bakın, Suriye, Türkiye açısından giderek daha derin bir çukura dönüşüyor...

AKDENİZ’DE TÜRKİYE KARŞITI ASKERİ İTTİFAK

Uluslararası ilişkilerin kuralıdır; bir ülke sıkıntıya girdi mi, etrafta fırsat bekleyen “rakipler” hemen harekete geçer.

Türkiye açısından da öyle oldu; AKP hükümeti ve Türk kamuoyu, Trump’ın Suriye’den Amerikan askerlerini çekme kararı ile uğraşır, sınıra Mehmetçik yığılırken Akdeniz karıştı...

Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rum Yönetimi liderleri İsrail’de düzenledikleri zirvede, Akdeniz’deki petrol arama ve ardından da taşıma faaliyetlerinin “güvenliğinin sağlanması” için ortak bir askeri güç oluşturmaya karar verdiler.

İlginçtir; İsrailli, Rum ve Yunan liderlerin toplantısına, lider düzeyinde olmasa da bir ülke daha katıldı. İsrail’deki Amerikan Büyükelçisi David Friedman da toplantıdaydı. Nitekim resmi açıklama yapılmasa da Kıbrıs- İsrail- Rum ortak askeri gücüne, ABD’nin de davet edildiği bilgisi basına sızdı.

İttifak o kadar ciddiye binmiş olmalı ki Yunanlılar Kıbrıs adasında “üç ülke arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere” daimi bir sekreterya kurulacağını da açıkladılar.

Elbette kurulan askeri ittifakın “hedefinin” hangi ülke olduğu açıklanmadı. Ancak Akdeniz’de Rumlar’ın tek başlarına sınırlar çizerek, petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına en çok kimin karşı çıktığına bakınca, “hedefin” açıkça Türkiye olduğu da ortada.

Buna bir de ABD’nin son dönemde Rumlarla Kıbrıs adasında bir askeri üs için pazarlık masasına oturmasını da ekleyin.

ABD’nin Suriye’de toplamda sayısı 2 bin kadar askerini geri çekmesi ortalığı karıştırdı.

Yakında, Washington yönetiminin İncirlik’te olan yaklaşık 2 bin 500 askerini çekmesini tartışmaya başlarsak, kimse şaşırmasın...