Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele kapsamında, kripto örgüt mensupları ve onları yönlendiren 'mahrem imamlar' deşifre eden 'FETÖmetre' sistemini geliştiren Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın şimdi de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki geleceğini garanti altına almak için çaba harcıyor.

Tümamiral Cihat Yaycı, hazırladığı kapsamlı çalışmayla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını yok sayarak “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına MEB ilanında bulunduğunu hatırlattı. Tümamiral Yaycı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın başından bu yana Doğu Akdeniz’de MEB ilan edilmesi gerektiği teklif ettiğini ancak bunun bir türlü gerçekleştirilmediğini vurguladı.

“MEB İLAN EDİLİRSE AKDENİZ’DE KIBRIS BÜYÜKLÜĞÜNDE ALAN KAZANACAĞIZ”

Tümamiral Yaycı şu tespitleri yaptı:

“Mevcut konjonktürde, Doğu Akdeniz’de anlaşma yapılabilme imkânı olan tek devlet Libya’dır. Zira, Libya ile bu temel hakkın kullanılmasına yönelik bir sınırlandırma anlaşmasının gerçekleşmesi ile Türkiye, daha önceki tezlerimize nazaran yaklaşık olarak Kıbrıs Adası kadar ilave deniz alanı kazanacaktır. Dahası Yunanistan ile Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasına önleyici bir kalkan gibi girerek söz konusu ülkelerin tüm girişimlerini akamete uğratabilecektir."

“BÖLGEDE ÜTÜNLÜĞÜMÜZ OLACAK”

"Bu noktada acilen yapılması gereken iki husus bulunmaktadır: Doğu Akdeniz’de MEB ilan edilmelidir. Anadolu ile Afrika kıyıları arasındaki ortay hatta dayanacak şekilde Türkiye-Libya kıta sahanlığı sınırının belirlenerek bir anlaşmanın ivedilikle akdedilmesi gerekmektedir. Böyle bir anlaşma ile Yunanistan; ne Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ne de Mısır ile MEB sınırlandırma anlaşması yapabilecektir. Böylece hem bölgede durum üstünlüğü elde etmemize hem de enerji jeopolitiğine doğrudan etki ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında milli menfaatlerimiz bakımından kritik kazanımlar elde etmemize vesile olacaktır. Bu girişimlerimiz aynı zamanda hukuki alt yapımızı teşkil edecek ve uluslararası kamuoyuna hukuk ve diplomasi araçlarını kullandığımız mesajlarını verecektir.”

“AVRUPA’NIN 30 YILLIK GAZ İHTİYACINI KARŞILAYABİLECEK SEVİYEDE”

Çalışmasında Akdeniz’de bulunan yeni petrol ve doğalgaz rezervlerine ilişkin verilere de yer veren Tümamiral Yaycı, bu veriler incelendiğinde bu kapsamda Türkiye’nin yaklaşık 500 yıllık hidrokarbon ihtiyacının karşılanabileceğini ifade etti.

Çalışmada şu bilgilere yer verildi:

“2010’da ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan raporda, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant Havzasında 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği, bu tahmin dünyanın en büyük doğalgaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz’de bulunduğuna işaret etmektedir.

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından Nil Delta Havzasında ise yaklaşık 1,8 milyar varil petrol; 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğunun tahmin edildiği, Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise 8 milyar varil olduğu söylenen petrol rezervinin yaklaşık değerinin 400 milyar dolar civarında olduğu açıklanmıştır.

Bu bağlamda; Doğu Akdeniz’de yaklaşık olarak toplam değeri 1,5 trilyon dolar olan 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon yatakları bulunduğu değerlendirilmektedir. 2010 yılı tüketim miktarları dikkate alındığında, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin, Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede olduğu anlaşılmaktadır.”

“DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI HAREKETE GEÇMELİ”

Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, Türkiye’nin 1986 yılında Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan ettiğini ifade ederek, “Ne hikmetse bir çok hukuki sorunumuz olan Akdeniz’de ilan etmedik. Dışişleri Bakanlığı olarak Kıta Sahanlığına sıkıştık kaldık. Zamanında Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş olsaydık bugün şu anda sıkıştırılmaya çalışıldığımız alanın yaklaşık 4.5 katı genişlikte bir deniz alanına sahip olacaktık. Bu alanda, deniz yatağı ve toprak altı ile üzerindeki suların canlı ve cansız doğal kaynaklarını araştırma, işletme, muhafaza ve yönetim hakkına sahip olacaktık. Balıkçılık kotalarını belirleme, bilimsel araştırma yapma, çevrenin korunmasına ilişkin düzenlemeler yapma, deniz altı ve üzerinde kablo ve boru döşeme düzenlemeleri yapma, petrol, hidrokarbon, gaz vb. madenleri arama, çıkarma çalışmaları yapma, sondaj platform ve tesislerinin hukuki statülerine ilişkin münhasır haklara sahip olacaktık. Bugün ise ‘yasa dışı faaliyetler yürütmekle’ suçlanıyoruz. Hiç vakit geçirmeden Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgemizi ilan etmeliyiz. Hemen ardından da bize ilave olarak Kıbrıs Adası yüzölçümü kadar alan kazandıracak olan Libya ile de MEB sınırlandırma anlaşması imzalamalıyız. Aksi halde gelecek kuşaklarımızın, torunlarımızın haklarını Yunanlılara, Güney Kıbrıslı Rumlara kaptırmış olacağız” dedi.