Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener İstanbul'da dün meydana gelen depremin ardından Kandilli Rasathanesi'nde basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.

Kandilli Rasathanesi'nin kaydettiği deprem sayılarından bahseden Özener, "Biliyorsunuz, bundan iki gün önce de 4.7'lik bir deprem ile karşı karşıya gelmiştik. Öncelikle bu deprem İstanbul başta olmak üzere, Tekirdağ ve civar illerde hissedildi. Birkaç slayt hazırladık daha iyi anlaşılması için deprem sürecinin. Bildiğiniz üzere BOUN Kandilli Rasathanesi ve Deprem araştırma Enstitüsü olarak 1895'den beri deprem gözlemleri yapıyoruz. ABD'den 2 yıl önce. Şu an Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi'nden geçen bölümündeki son 30 yıllık Kandilli gözlemleri ile bazı sayılar göstermek istiyorum. Gördüğünüz gibi Marmara Denizi içinde Kuzey Anadolu fayının, son 30 yılda, 3,5-4 büyüklüğü arasında tam 253 tane deprem kaydedildi. Son 30 yıldaki 4 ila 4,5 büyüklüğündeki depremlere bakarsak, 100 tane depreme maruz kalmış bu oran. Depremlerin daha çok Doğu ve Batı segmentlerinde olduğunu söylemek mümkün. Orta segmentte nispeten az deprem görüyoruz. Son 4 günde olan depremlerin de bu orta segmentin yakınında, hemen üstünde kuzeyinde olduğunu, kimi depremlerin de ana segmente yaklaştığını görüyoruz. Son 4 günlük deprem aktivitelerine yine baktığımız zaman bu slayt hazırlanırken 183 tane deprem vardı, şu anda 200'ün üzerinde deprem kaydettik. Bu da dakikalar geçtikçe artıyor doğal olarak" dedi.

"DEPREMLERİN ANA FAYA YAKLAŞMASI, KUŞKU OLUŞTURABİLİR"

Marmara'da meydana gelen son 4 depreme dikkat çeken Özener, "Öncelikle 5,7 ve onun artçısı olan 4,7 depremlerinin olduğu yer, ana fayın kuzeyinde olan depremler. Bundan sonra olan bazı depremlere baktığımız zaman, artçı şokların Güneye-Doğuya doğru ilerlediğini ve 4,4'lük bir artçı şokun da ana fayın üstünde olduğunu görebiliyoruz. Dolayısıyla yapmamız gereken bu artçı şokları ve olan depremleri sürekli izlemek ve gelişimlerini takip etmek. Herhangi bir ekstra durum olduğunda, örneğin depremlerin ana faya yaklaşması, bizde başka kuşkularda oluşturabilir. Dolayısıyla bu ana faya sirayet edip etmediğini depremlerin, çok net olarak gözlemlememiz gerekiyor" ifadelerini kullanıldı.

"450 GÖZLEM İSTASYONUMUZ VAR"

Türkiye'yi, özellikle Marmara'yı gözlem istasyonları ile homojen bir şekilde izlediklerini ifade eden Özener, "Gördüğünüz gibi tüm Türkiye'ye homojen olarak dağılmış, çoğunluğu da Marmara'da olan 450 tane gözlem istasyonumuz var. Bu gözlem istasyonları kalkınma bakanlığımızın, TÜBİTAK'ın ve uluslararası işbirliklerinin destekleri ile oluşturulmuş istasyonlardır. Çok farklı gözlem teknikleri vardır. Marmara'yı denizin 1200 metre derinliğine yerleştirmiş olduğumuz deniz tabanı sismik istasyonları ile gözlemliyoruz. Kandilli 7 gün 24 saat son teknoloji yöntemleri kullanarak gözlem yapan, eğitim-araştırma ve uygulamanın aynı anda yapıldığı Türkiye'deki nadir hatta tek olacak bir kurumdur" diye konuştu.

"DEPREM GERÇEĞİ HER ZAMAN AKLIMIZDA OLMALI"

Özener konuşmasına şöyle devam etti:"Aslında vermemiz gereken mesaj, vatandaş olarak da herkesin üzerine düşen görevler var. Yaşadığımız ülkede bir deprem gerçeğini her zaman aklımızın bir köşesinde tutmamız lazım. Bunun için de herkesin alabileceği önlemler var. 1999 depreminden sonra bir proje ile başlatılan Afet Hazırlık Eğitim Birimimiz var. Temel Afet Eğitimi ve Yapısal Olmayan Tehlikelerin azaltılması (YOTA) yönünde eğitimler veriliyor. Deprem ve tsunamiden korunma konusunda her türlü materyallerimize, internet sitemizden ulaşabilirsiniz. Depremleri takip ediyoruz. Deprem aktivitelerinin ne tarafa doğru kaydığını ve bunların bize ne ifade ettiğini çok yakın olarak takip ediyoruz. İhtiyaç duyduğumuz zamanlarda da yine sizleri davet ederek güncel bilgileri paylaşacağız"

"DEPREM GERÇEĞİNİ KABUL ETMEMİZ LAZIM"

Özener, "Öncelikle Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu ve deprem gerçeğini kabul etmemiz lazım. Bunu kabul etmemiz gerekiyor ama psikolojimizi de bozmayarak. Birçok şeyi bilebilir bilim insanları. Depremin nerede olabileceğini, yaklaşık büyüklüğünü bilebilir ama zamanı konusunda özellikle Marmara içinde biliyorsunuz, birçok bilim insanı 1999 depreminden sonra da bir sonraki depremin Marmara Denizi içinde gerçekleşebileceği konusunda hemfikirler. Buradaki yapılan tartışmalar ki bunların ben kamuoyu önünde yapılmasını hatalı ve yanlış buluyorum. Depremin kaç büyüklüğünde olacağı, ne zaman olacağı ya da olmayacağı konularının halk önünde konuşulmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Vatandaş şunu bilecek, Marmara Denizinde tarihsel depremler var. Ülkemiz dinamik. Her sene 2,5 santim batıya doğru kayıyor Anadolu plakası. Buradan bir enerji birikiyor ve bu enerji bir gün dışarıya çıkacak. Ne zaman çıkacağını bilemiyoruz ama bir sona doğru yaklaşıyoruz. Her zaman bugün deprem olacakmış gibi hazır olunması lazım. Bu hazırlık konusunda herkesin üstüne düşen görevler var. Bilim insanları çok çalışıyorlar, vatandaşlar da üzerlerine düşen önlemi almak durumundalar, burada en büyük görev karar vericilere düşüyor. Karar vericiler de özellikle deprem güvenli bina, yapısal hasarların azaltılması konusunda gerekli önlemleri daha da artırarak kentsel dönüşüm çalışmalarının özellikle bir an önce tamamlanması lazım. Vatandaşlara da şunu söylemek istiyorum, şu saatte olacak şu gün olacak gibi konulara da gündemlerinden çıkartıp deprem gerçeğini bilerek yaşamaları daha faydalı" dedi.