ANALİZ

Korkunç bir tuzağa çekiliyoruz


İktidar partisi ve yandaş tetikçileri çok mutlular, adeta havalara uçuyorlar.

Erdoğan, Trump’la bir telefon konuşması yaptı.

Amerika’ya davet edildiğini açıkladı.

Amerika ise öyle bir açıklama yaptı ki, yabancı medya bile bu görüşmenin sonucunu “Amerika, Türkiye’ye Suriye’ye girmesi için izin verdi” şeklinde yorumladı. Bu yüzden AKP’liler ve yandaşları çok sevinçli.

Dilediklerinin olacağını düşünüyorlar. Peki, verildiği söylenen izin sonrası Türk askerini Suriye’ye sokacak mı bu iktidar?

Bana göre hayır.

Çünkü ne kadar gözleri dönmüş olsa da, iktidarda kalmak için akla gelebilecek her türlü çılgınlığa hazır olsalar da, bu aşamada Suriye’ye girmenin büyük bir tuzak olduğunu göreceklerdir. En azından böyle umuyorum. Eğer gerçekten Suriye’ye girersek, bu Türkiye’nin büyük felaketi olacaktır.

Lafı uzatmadan söyleyeyim; böyle bir girişim Türkiye’yi Suriye’deki tek işgalci güç haline getirecektir.

Herkesin aklında “Amerika ne der?” sorusu vardı.

Oysa bölgedeki tek büyük güç Amerika değil ki.

Amerika izin verdiğinde Rusya da buna uyacak mı acaba?

Bakın, İran dün sabah Amerikan açıklaması yapılır yapılmaz “Suriye’nin toprak bütünlüğü çok önemlidir, bu ülkeye yapılacak işgalci bir operasyona karşı çıkarız” açıklamasını yapıverdi. Şimdi diyebilirsiniz ki “Amerika işgalci güç sayılmıyor da Türkiye neden sayılsın?”

Akla aykırı gibi geliyor ama Amerika bölgede resmi açıdan işgalci olarak bulunmuyor. Kendi ülkesini de tehdit eden dinci terör örgütlerine karşı mücadele veriyor.

Suriye ile bir sorunu yok, sadece Suriye resmi güçlerinin güvenliği sağlayamadığı Irak sınırına yakın bölgelerde geçici olarak güvenlik sağlamaya çalışıyor. Amerikan askeri Irak’ta resmi olarak bulunuyor ve dinci teröre karşı askerini korumak için Suriye’de operasyonlar yapıyor. Suriye’nin resmi güvenlik güçlerinin henüz uzanamadığı bölgelerde konuşlanıyor. Ve yine resmi olarak dinci terörle mücadelede Suriye’nin iç dinamikleriyle işbirliği yapıyor.

Amerika dünyaya bunu böyle anlatıyor. Kimse de buna karşı çıkmıyor. Çünkü Amerika bunu yaparken sadece kendi başına yapmıyor. Aralarında kimi NATO üyesi olan bazı ülkelerin de desteğini alıyor. Bölgede sadece Amerikan askeri yok.

Rusya, Suriye’nin davetlisi olarak bu topraklarda. Türkiye ise direk Suriye’nin toprak bütünlüğüne müdahale etmiş gibi olacaktır. Eğer Türkiye Suriye’ye girerse karşımıza bir anda önce Suriye resmi yönetimi çıkacaktır. Ardından Suriye’ye hamilik yapan Rusya “Ne yapıyorsun” diyecektir. Sonra sırasıyla İran, Çin, Hindistan gibi ülkeler de “İşgalci Türkiye Suriye’den derhal çık” çağrıları yapacaklar ve konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne götürecekler ve oradan benzer bir karar aldıracaklardır. 5 üyeden hiçbiri de “dünyadan daha büyük olmadıkları için” buna karşı çıkmayacaktır.

Ancak ben bunlara hiç gerek kalmadan Türkiye’nin “aklıselimin” galip geleceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Bu iktidar bile göz göre göre Türkiye’yi bu kadar büyük tehlike içine atmaz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Güvenli bölgeyi ve oraya yapılacak inşaatların mantığını anlayan var mı?


Amerika’ya karşı güya “güvenli bölge planı” oluşturduk.

Saray açıklamalarında Türkiye’nin uzun süredir “güvenli bölgede ısrarcı” olduğu vurgulanıyordu.

Sonunda güvenli bölge ile ilgili tuhaf bir plan açıklandı.

Buna göre Türkiye 30 kilometrelik bu şeritte birer milyonluk birkaç şehir inşa edecek, Türkiye’deki Suriyeliler buraya taşınacak.

Erdoğan barışı sağlamak ve Suriyelilerin güven içinde ülkelerine dönmeleri için bunun gerekli olduğunu söylüyor.

Oysa cevaplanmamış pek çok soru var bu konuda.

Örneğin diyelim ki Amerika izin verdi ve güvenli bölgede inşaatlara başladık.

Buranın güvenliği nasıl sağlanacak?

Yine diyelim ki kimse ses çıkarmadı ve inşaatlar bitti, Suriyeliler de buraya yerleşti. Esad’la kesin bir anlaşma yapılmadan hangi Suriyeli neye güvenerek bu bölgeye gider.

Sonra yine diyelim ki Esad’la anlaşma sağlandı.

Bu durumda Suriyeliler neden doğup büyüdükleri yere gitmek yerine sonradan inşa edilmiş geleceği belli olmayan bu kentlere taşınsınlar ki?

Ve tabii en son olarak, bu inşaatlar bitene kadar ülkesinin her yanında egemenliğini tekrar kurdu.

O zaman ne yapacağız?

Esad Türkiye’ye “teşekkürlerini” sundu ve buraya kendi ülkesindeki Kürtleri yerleştirmeye karar verdi. Ne yapacağız o zaman ve yaptığımız büyük harcamaların faturasını nasıl ödeyeceğiz?

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Gerçeği yine Beyaz Saray’dan öğrendik


Geçen hafta sonunda “Erdoğan, Trump’la uzun bir telefon konuşması yapar, durum tekrar zamana yayılır” demiştim.

Telefon konuşması gerçekleşti.

Devamını göreceğiz.

Bu görüşmeden sonra önce Erdoğan’ın sarayından açıklama geldi.

Ardından Beyaz Saray açıklamasını okuduk.

İki açıklama her zaman olduğu gibi yine farklı. Ve ne yazık ki biz gerçeği yine Beyaz Saray’dan gelen açıklama ile öğrenmiş olduk.

Erdoğan’ın sarayından yapılan açıklamada sanki normal bir konuşma yapılmış da “bu arada” Suriye konusu da görüşülmüş gibi bir ifade kullanılmış.

Saray açıklamasında aynen “Erdoğan, Trump görüşmesinde ikili meselelerin yanı sıra Fırat’ın doğusunda kurulması planlanan güvenli bölge hakkında fikir alışverişinde bulunuldu” deniyor.

Erdoğan’ın sarayı “Trump’ın Erdoğan’ı kasım ayında Washington’a davet ettiği” de belirtiliyor.

Beyaz Saray açıklamasında ise “diğer konulardan” hiç söz edilmiyor, sadece Suriye konusunun konuşulduğu belirtiliyor. Öyle fikir alışverişi falan da denmiyor.

En önemlisi Beyaz Saray açıklamasında Erdoğan’ın Amerika’ya davet edildiğine hiç yer verilmiyor.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Yaşasın Güneydoğu’da yine petrol bulmuşuz


Yandaşların iri gazetesi Sabah’ın dünkü internet sayfasındaki manşet haberlerden biri şöyleydi;

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye’nin sadece denizlerde değil, karada da petrol ve gaz aramalarına hızla devam ettiğini belirterek, “Güneydoğu’da bir petrol keşfimiz var. Yakın bir süre içinde açıklayacağız. Trakya’da da gaz keşfimiz var. Bunların testleri henüz tamamlanmadığı için lokasyonlarını açıklamıyoruz fakat bunlar sevindirici gelişmeler” dedi.

Gazeteciliğe başlayalı 40 yılı aştı.

Bu türde sayısız haber yayınlandı. Arkasından ise ya seçim geldi ya da hükümetlerde önemli değişiklikler. Şimdi yine petrol bulduğumuza göre bir şeyler olacak demektir.

Seçim mi yoksa bir tür savaş gösterisi mi?

Allah hakkımızda hayırlısını versin, ne diyeyim ki.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Amerika izin vermek yerine aslında tehdit ediyor


Kimilerine göre Amerika nihayet dediğimizi kabul etti ve boyun eğdi.

Bana göre ham hayal bu.

Çünkü aslında Amerika Türkiye’yi tehdit ediyor ve Amerika değil Erdoğan yönetimi her zamanki gibi boyun eğiyor.

Bunu iki taraftan yapılan açıklamalara bakarak yazabiliyorum.

Türkiye tarafı konuyu çok alttan almış vaziyette.

En önemlisi Erdoğan’ın Trump tarafından davet edildiğini ve bu ziyaretin kasım ayı ortalarında gerçekleşeceğini açıklayarak aslında konuyu zamana yayıyor.

Oysa Amerika hiç de öyle değil.

Bakın Beyaz Saray açıklamasında aynen şu ifade var; “Türkiye, yakın zamanda Suriye’nin kuzeyine uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçecek. ABD Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonu desteklemeyecek ya da bu operasyona dahil olmayacak. Türkiye bundan böyle, ABD’nin son iki yıldır, bölgede yakaladığı DEAŞ savaşçılarından sorumlu olacak.”

Bu açık bir tehdittir.

Amerika “bundan sonrasını sen bilirsin” diyor.

Kimileri çok seviniyor ve Amerika’nın bölgede havlu attığını zannederek yapılan “Amerikan askeri çekiliyor” açıklamalarını “İşte artık engel kalmadı” diye yorumluyor.

Oysa bana göre bunun hiçbir önemi yok. Boşaltılan alana Türk askerinin girmesinin de bir anlamı yok.

Çünkü saray iktidarı “Güvenli bölge şartımız 30 kilometre” diyor.

Amerika yanına PYD’yi de alarak 30 kilometre aşağı gider.

Sonuçta bu kez sıfır noktası orası olur.

Sanıyorum önümüzdeki günleri yüreğimiz kabarmış biçimde “Suriye’yi fethediyoruz” hayali ile geçirecek bazıları.

Ama hiçbir şey olmayacak.