Sevgili okurlarım, yıllar önce ünlü bir siyasetçi ile konuşuyorduk. Şöyle dedi:
“Yakın bir tanıdığım var, senin yazıları her gün okuyor. Adam sana hayran... Tanışmak istiyor. Anlatacağı çok şey varmış. Kabul eder misin?”
Elbette kabul edeceğimi söyledim.
Adam birkaç gün sonra aradı. Demek ki siyasetçi dostum ona telefon numaramı vermişti.
Gün ve saat belirledik, konuğumla buluştuk...
Birkaç hoşbeş ve hal hatır sorma olayından sonra doğrudan konuya girdi.
Adı Sabah Ketene.
MİT’çi idi ve özellikle yurt dışında epeyce işler yapmıştı.
Hem istihbaratçı, hem de vurucu kırıcı ekiplerden birinin lideri idi.
O sırada Türkiye’de orman yangınları yoğundu. PKK terörünün yine zirvede olduğu bir yıl yaşıyorduk.
Ormanlarımızı yakan bazı PKK’lılar yakalanmıştı.
Konuğum anlattı:
“Bunlar Yunanistan’da eğitim alıp Türkiye’ye gönderiliyordu. Biz de ekipler kurduk, örgütlendik ve hem Yunan adalarında, hem de ana karada onların ormanlarını yakmaya başladık. Güzelim ormanları kül oldu... Ayrıca bazı turistik bölgelerinde bombalar patladı! Atina Pire metrosunda bile birkaç bomba patlattık...”
Anlattığına göre Yunanistan ve PKK bu olaylardan ders almıştı, bizim ormanlarımıza artık tecavüz etmiyordu.

★★★

Son haftalarda özellikle askeri bölgeler ve başka yerlerdeki ormanlarımız yine cayır cayır yanıyor ama o yangınların Yunanistan’la ilgisi olmadığı düşünülüyor.
Şimdi bizdeki yangınları izledikçe, geçmişte Sabah Ketene’nin bana anlattıkları aklıma geldi.
(Bunları Hürriyet’te 11 Haziran 2006 tarihli “Kahraman” başlıklı yazımda anlatmıştım.)

★★★

Sabah Ketene babayiğit bir Türkmen’di. Hayatımda ilk defa böyle renkli olaylar anlatan biriyle yüz yüze gelmiştim. O kadar ki, onu dinlerken “Acaba palavra mı atıyor” diye düşünüyordum!
Ormanlar bitti, başka konuları anlatmaya başladı.
Çalışma koşullarından yakınıyordu.
Bir yabancı ülkeye ekip halinde, operasyon düzenlemek için malzemeleri TIR’lara yükleyip operasyon için gönderilmişler...
“İnanın ki bize verilen görev tabancaları çakaralmazdı. Olay yerinde ne yapacağımızı şaşırmıştık, görev ister istemez aksadı...”
Konuştukça laf lafı açıyor, Ketene anlattıkça anlatıyordu.
İçi çok doluydu.
Ekibinden “Aslan gibi çocuklar” diye söz ediyordu.
O anlattıkça ben karşımda sıradan bir vatandaş gibi oturan çiçek bozuğu yüzlü mütevazı “Kahramanı” daha iyi tanımaya çalışıyordum.

★★★

Evet, anlattıkça anlatıyordu...
“Bize bir ülkede görev verilince ayrı ayrı gidip orada birleşiriz. Bir Batı Avrupa ülkesinin başkentinde önemli bir PKK’lının yaşadığı apartmanı bastık. Asansörün önünde kıstırdık, en az 10 kurşun yedi. Ölmüştür diye bırakıp gittik. Fakat adam yedi canlıymış. Altı ay hastanede yoğun bakımda kaldı ve sonunda düzelip çıktı. Onu bitiremedik ama bundan sonra işe yaramaz.”

★★★

Bir de matrak bir olay var, tam Türkiye’ye özgü!
“Biz çalışmalarımızı gizli tutmak zorundayız. Ama belli yerlerimiz olması gerekir. İstanbul’un göbeğinde, Taksim’de bir yerde göstermelik bir turizm bürosu açmıştık. Bizim ekiplerden, amirlerimizden başka geleni gideni olmayan bir yer. Yani turizm falan yapmıyoruz, bir şey alıp satmıyoruz...”
Birkaç gün sonra maliyeciler gelmeye başlamış!
“Bir gün büromuza maliyeciler gelip vergi defterlerini istediler. Tabii bizde böyle şeyler yok. Adamlara burasının ‘Çok özel’ bir yer olduğunu da söyleyemiyoruz. O gün savdık ama ertesi gün yine gelip zabıt tuttular. Hakkımızda vergi kaçakçılığından işlem başlatıldı. Onun üzerine bir devlet büyüğümüze durumu anlattık. ‘Başımız derde giriyor, burası açığa çıkabilir’ dedik. O büyüğümüz de Maliye Bakanı’nı aradı ve vergiciler hemen aradan çekildi!”

★★★

Sabah Ketene renkli adamdı, neler yaşamıştı:
“Kuzey Irak’ta, Erbil’de PKK’nın bir binası var. Burada hem Welat gazetesini basıyorlar, hem de binayı karargâh olarak kullanıyorlar. Ben oraya ekibimle birlikte binayı havaya uçurmak için gittim. Birkaç katlı binanın altında boş dükkânlar var ama kepenkleri kilitli. Üstelik çevrede sıkı güvenlik önlemleri alınmış.
Önce ayrıntılı keşifler yaptık. Çevreyi öğrenmek için iki arkadaş simitçi kılığına girdik, fırından simit alıp binanın yakınında sattık. Tam üç ay sabah 4’de kalktım. İyi Arapça bildiğim için dikkat çekmedik. Böylece binaya geleni gideni iyice öğrenmiş olduk.
Şimdi iş geldi bombaları yerleştirmeye. Bir gece sabaha karşı dükkanların kilitlerini usulca kırıp içeri girdik ve patlayıcıları yerleştirdik. Bina yok oldu. İçindeki 28 PKK’lı da aynı akıbete uğradı. Ama bu sefer çok yoruldum, canımız çıktı. Zor bir işti...”

★★★

Yukarıda anlattığım kişiyi görseniz asla dikkatinizi çekmez, onun bir “Kahraman” olduğunu kesinlikle aklınıza getirmezdiniz.
Türkiye’de birileri her türlü dümeni çevirip malı götürürken, bu ülke gerek PKK ve gerekse Ermeni terör örgütü ASALA mücadelesinde ne kahraman evlatlarını yitirdi...
Sabah Ketene bana telefon numarasını vermişti. Birkaç kez aradım ama ulaşmak mümkün olmuyordu.
Sonunda haber geldi:
İsimsiz kahraman Sabah Ketene Nisan 2006’da Kuzey Irak’ta PKK tarafından pusuya düşürülmüş, taranarak şehit edilmiş ve memleketi olan Kerkük’te toprağa verilmişti.
Onu saygıyla anıyorum.