Dün Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük soruşturmacı gazetecisi, basınımızın efsane ismi, değerli dostum Uğur Mumcu’nun şehit edilişinin 26’ncı yıldönümüydü.
Uğur Mumcu, güç odaklarının gerçekleri ortaya çıkarmama çok kızdıklarını ve beni itibarsızlaştırmak için tek malzemeleri yalan, dolan ve iftira olan haysiyet celladı tetikçileri kullandıklarını çok iyi bildiği için, saldırılar karşısında hep yanımda durdu. Destek verici, yüreklendirici yazıları, hem çocuklarımın onur duyacakları saygın bir miras, hem de hayatımın en değerli ödülleri oldu.

★★★

Yine ne mutlu bana ki ortak anılarımız da çoktu.
Bunlardan biri, 1987 yılı Sedat Simavi Ödülü’nü birlikte kazanmamızdı.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, “Gazetecilik” dalındaki ödüllerimizi alırken yaptığı müthiş konuşmayla, bugünlere ışık tuttuğunu ve emperyalizmin işbirlikçisi Suudi Arabistan Hanedanı’nın coğrafyamız için ne kadar büyük tehlike haline geleceğini çok net anlattığını görüyorum...
İşte Uğur Mumcu’nun, günümüz Türkiye’sini 32 yıl öncesinden görüp anlattığı o tarihi konuşmadan bazı satır başları:

★★★

“(...) Ben ödülün kime verildiğinden çok, hangi konulara verildiğini dikkate alırım.
Laikliğin günümüz Türkiye’sindeki önemi, her gün biraz daha anlaşılıyor. Bu yüzden jürinin gerek Uğur Dündar’ı, gerekse beni, laiklik konusundaki yayınlarımızdan dolayı ödüllendirmesini, bilinçli ve duyarlı bir seçim diye yorumluyorum.
(...) “Rabıta” dizisinde, dinsel akımların yurt dışındaki merkezlerini, bağlantılarını ve ilişkilerini vurgulamaya çalıştım.
İslam finans kurumları Türkiye’ye yeni yeni geliyorlar. Türkiye’de bugün, yurtdışından maddi yardım alan İslamcı akımlar cirit atıyor. Bunu daha net, daha açık, isim isim açıklayacağım. Hangi siyasal gücün içinde bulunduklarını, hangi sermaye gruplarının arkasında olduklarını kanıtlamaya çalışıyorum...”

★★★

Sevgili okurlarım,
Emperyalizm ve “Suud”lar, adeta yapışık ikizler gibiler..
Ortadoğu coğrafyasında hangi kötülük taşını kaldırsanız, altından emperyalizm ve onun taşeronu Suudi Arabistan çıkıyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki tüm eylem planlarının hayata geçmesinde en büyük finansmanı Suudi Hanedanı sağlıyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar, sırtlarını dayadıkları süper gücün yapışık ikizlikten vazgeçmeyeceğini bildiklerinden, son dönemde gözlerini iyice karartmış ve ülkemiz topraklarında muhalif bir gazeteciyi (Cemal Kaşıkçı) hunharca öldürüp doğrayacak kadar cüretkar olmuş durumdalar!..

★★★

“Rabıta” gibi Arap milliyetçiliğinin Türkiye’deki finansman kaynaklarını anlattığı kitapları yazmanın ve güç odaklarınca üzeri örtülmek istenilen gerçekleri dile getirmenin zorluğunu da şu çarpıcı satırlarla ifade etmişti:
“İsterler ki susalım, isterler ki yazdıklarımızın hiçbiri hele bu dönemde yazılmasın.
Bunun içindir ki bizleri susturmak için her türlü yollara başvururlar.
Bizleri susturmak için başvurdukları ve ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sinsi girişimleri ile ilgili ipuçları elimizdedir.
Bunu da bilir ve bunların açığa çıkmaması için köşelerinde kıvranıp dururlar.
Evet yazacağız, susmayacağız. Bütün yolsuzlukları, kaçakçılıkları, pislikleri, cinayetleri  tek tek sergileyeceğiz...”

★★★

Bu satırlar sanki dün yazılmış gibi, değil mi?
“Kalpaksız Kuvvacı” büyük gazeteci dostumu sevgi, özlem ve rahmetle anıyorum...