Salda Gölü, Burdur’da, doğa harikası tektonik krater gölü, Türkiye’nin en temiz, dünyanın en temiz beşinci gölü, 1989 yılında doğal SİT alanı ilan edilerek korumaya alındı, yüksek magnezyum içeren bakteriyel kökenli bembeyaz stromatolit kayaçları, sadece burada, Kanada’da ve Mars gezegeninde var, bu yüzden dibi de kıyıları gibi bembeyaz görünüyor, turkuaz suyu ve bembeyaz sahiliyle Türkiye’nin Maldivleri olarak anılıyor, yazın sular çekilince gölün ortasında yedi tane bembeyaz küçük adacık ortaya çıkıyor, herhangi bir akarsu çıkışı yok, 185 metreyle Türkiye’nin en derin, dünyanın en derin üçüncü gölü, endemik bitki, balık ve kuş türleri barındırıyor. İki milyon yaşında, bilimsel ve arkeolojik çalışmalar dışında el değmemesi gerekiyor.
Millet bahçesi ayaklarıyla, Toki ihalesiyle etrafına bina yapmaya çalışıyorlar.



Kazdağları, Balıkesir ve Çanakkale arasında yeralıyor, Homeros’un İlyada Destanı’nda geçer, Zeus’un dünyaya geldiği dağdır, Zeus’un sevgilisi İda’nın adını taşır, mitolojide İda Dağı’dır, sonra biz Türkler geldik, yörük kültüründe çok önemli yeri olan “kaz” nedeniyle burasının adı Kazdağları oldu, tüm dünyada Alpler’den sonra oksijen oranı en yüksek bölgedir, 32 farklı endemik bitki türü barındırıyor, Kazdağları göknar’ı dünyada sadece burada yetişiyor, 1993 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alındı.
Emperyalist şirket siyanür kullanarak altın madeni işletsin diye, şimdilik 195 bin ağaç kestiler, zümrüt ormanlar çöle döndü.



Alpu Ovası, Eskişehir’de, tarımsal SİT alanı, “tarım ve hayvancılık amaçları dışında hiçbir yatırım yapılamaz” diye koruma kararnamesi var, Türkiye’nin en verimli bölgelerinden biri, buğday deposu, dünyada sadece orada bulunan lületaşı yataklarını barındırıyor.
Termik santral dikmeye çalışıyorlar.



Kuzey Ormanları, İstanbul’daydı, asrın liderimiz İstanbul büyükşehir belediye başkanıyken “üçüncü köprü cinayettir, intihardır, şehrin kuzeyinde kalan akciğerimizin yokedilmesi demektir, böyle bir teşebbüs İstanbul için ölümcül sonuçlar doğurur, ayrıca, bunu bekleyen bazı mahfillere yeni rant alanları sağlama olayıdır” diyordu.
Kendisinin başbakanlığında ve cumhurbaşkanlığında, o cinayet işlendi, o intihar edildi, o rant alanları sağlandı, 13 milyon ağaç kesildi, 13 milyon, kuşların göç yolları bile bozuldu.



Cerattepe, Artvin’de, dünyanın 100 doğal ormanından biri, Kafkas ekosisteminin Türkiye’deki tek uzantısı, bir yanı Kafkasör Yaylası, bir yanı Hatila milli parkı, dünyanın en yaşlı bitki örtüsüne sahip 25 bölgesinden biri, sadece endemik değil, relikt tabir edilen türler barındırıyor, yani buzul çağından beri orada yaşayan bitkiler var, insan bu güzelliğe adeta bakmaya bile kıyamıyor.
Milletin orasına koyacağını izah eden yandaş müteahhit, ormanı katledip, siyanür kullanarak bakır madeni işletsin diye dayatıyorlar.



İğneada, Kırklareli’de, longoz ormanlarından oluşan milli parkı var, bu tip ormanlar dünyada sadece Amazon’da, Kongo’da ve İğneada’da bulunuyor, kuş cennetidir, Türkiye’de varolan 454 kuş türünün 200’den fazlası İğneada’da görülebiliyor... Termik santral dikeceklerdi, vazgeçtiler, nükleer santral dikecekler.
Sinop, teee 2 bin 400 yıl önce Büyük İskender’e “güneşimi kesiyorsun, gölge etme başka ihsan istemez” demiş Diyojen... Komple Türkiye’nin güneşinin kesilme ihtimali var, nükleer santral dikiyorlar.
Akkuyu, Akdeniz’in incisi Mersin’de, denizi güneşi havası öylesine eşsiz ki, dile kolay 10 bin yıldır insan yaşıyor orada... Nükleer santral dikiyorlar.



Munzur Dağları, Tunceli’yle Erzincan arasında yeralır, beş milyon yaşındadır, Munzur Vadisi Milli Parkı’nı bünyesinde barındırır, meşe ormanlarıyla kaplıdır, üzerinde çok sayıda buzul gölü vardır.
3 bin 300 metre yüksekliğe, 60 kilometre uzunluğa sahip olan Munzur Dağları’nın tamamını, komple, maden sahası ilan ettiler.



Bizzat Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan, 1939’dan beri yürürlükte olan “zeytin yasası” var.
2003 yılından beri değiştirmeye çalışıyorlar, bir değil, iki değil, sekiz defa denediler, sekiz defa TBMM’ye getirdiler, her defasında püskürtüldü, gene deniyorlar, Türkiye’de 170 milyon zeytin ağacı var, bu yasayı değiştirmeyi başarırlarsa 120 milyonu zeytinlik vasfından çıkacak, zeytinlik vasfından çıkan her santimetrekare maden sahası olacak, imara açılacak.
Ege’de 500 yıllık, 900 yıllık zeytin ağaçları var, Manisa Kırkağaç’ta mesela, 1657 yıllık zeytin ağacı var, hâlâ yılda 250 kilo zeytin veriyor, yasa değişirse bunların
hepsi biçilecek.



Bilinçsiz kullanım, kaçak kuyular, umursamazlık, ilave et bunlara besleyici dereler üzerine kurulan Hes’leri...
Dünyanın nazar boncuğu olarak tanınan Meke Gölü, kurudu.
Flamingoların en sevdiği yerdi, Akgöl kurudu.
Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı Akşehir Gölü kurudu, normalde 350 kilometrekareydi, şimdi 40 kilometrekare bile değil.
Tuz Gölü tuzluk kadar kaldı.
Amik Gölü kurudu.
Eber Gölü haritadan silindi.
Tecer Gölü kurudu.
Sera Gölü bataklık oldu.



Tarihi 10 bin yıla dayanan Hasankeyf, baraj sularına gömülüyor.
Allianoi antik kenti, baraj sularına gömüldü, “Allianoi diye bir yer yok, uydurma bir isim” denildi.
Aspendos’a mutfak mermeri döşediler, Apollon Tapınağı’na çimentoyla merdiven yaptılar, 1700 yıllık Mamure Kalesi’ne pvc pencere taktılar, Sümela Manastırı’na kaçak kat çıktılar.



Efes antik kenti 2 bin 300 yaşında, Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yeralıyor, perdelik kumaşla kapladıkları plastik sandalyeleri diziyorlar, yemekli organizasyonlar için kiraya veriyorlar, komple antik tiyatroyu 70 bin liraya kiralıyorsun, Odeon 25 bin lira, Celsus kütüphanesi 30 bin lira...
Celsus kütüphanesi dediğin iki bin yıllık, el yazması 14 bin rulo papirus ve parşömen barındırıyordu, dış duvarında, dört girintide, dört kadın heykeli var, bu dört tanrıça sophia’yı, episteme’yi, ennoia’yı, arete’yi temsil ediyor, yani, bilgeliği, bilgiyi, akılı, erdemi simgeliyor, iki bin yıllık imbikten süzülmüş bilgelik, bilgi, akıl, erdem, parayı bastırıp kiralıyorsun, taverna gibi müzikli yemek veriyorsun.



Melikgazi’yi yediler kardeşim... Haberi Anadolu Ajansı servis etti. Sayın ahalimizin, Kayseri’deki türbeye gizlice girdiği, Melikgazi’nin mumyasından küçük parçalar kopardığı, şifa niyetine çorba yaptığı ortaya çıktı. Çünkü, çocuğu olmayan kadınların, rahmetli Melikgazi çorbasından içer içmez hamile kaldığı rivayet ediliyordu, Melikgazi’nin dişlerini söküp, öğütüp, çay gibi kaynatıp içenler olduğu anlaşıldı. Sayın büyüklerimiz lütfedip müdahale edene kadar, Melikgazi’nin sol kolunu komple yediler.



Anıtkabir’in avlusuna pembe plastikten kaydırak koydular, Savarona’nın güvertesini demir doğramayla kapattılar, Erzurum Kongresi’nin yapıldığı müze binaya fayans döşeyip, duşakabin taktılar, Çankaya Köşkü’nü tarihten silmek için saray yaptılar, Atatürk Orman Çiftliği’ni talan ettiler.



Tekel, Seka, Sümerbank, Petkim, Türk Telekom, bankalar, şeker fabrikaları, limanlar, madenler, santrallar, barajlar satıldı.
Şimdi sıra, doğaya, tarihe, kültüre geldi.



Hani deseler ki, git Türkiye’nin ocağına incir ağacı dik...
Anca bu kadar olur.



Akılla bilimle, kültürle sanatla, tarih şuuruyla, doğa sevgisiyle, yurtsever vizyonla kurulan ülkemiz... Örgütlü cehaletle imha ediliyor.



Belediye seçimlerinde etnik köken ve mezhep farkı gözetmeden sergilediğimiz partilerüstü ortak akıl’ı, Türkiye’nin bütünü için acilen devreye sokmak zorundayız. Acilen.