BARIŞ TERKOĞLU-BARIŞ PEHLİVAN’IN METASTAZ 2: CENDERE KİTABI BUGÜN OKUYUCUYLA BULUŞTU


11 Şubat 2017… Balyoz kumpasından beraat eden Org. Ergin Saygun’un kızı Ece Saygun evlendi. Düğünde dikkat çekici iki isim daha vardı: Birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünürü Özdemir Bayraktar… Diğeri de Prof. Dr. İhsan Bakır… Bakır, Org. Saygun ve dünür Bayraktar’ı ameliyat edip hayata tutunmalarını sağlamıştı… Aynı doktor, 15 Temmuz’dan sonra KHK ile ihraç edildi! Ya sonra…


“Hukuksuzluğa esir edilenlere... Plaza dibinde ölenlere... Fikri sırtında vurulanlara” diye başlıyor Metastaz 2: CENDERE kitabı... Kitap, 23 bölümden oluşuyor! Her bölüm film! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na kurulmak istenen kumpas da var, Şule Çet davası da... Türkiye’nin ‘hukuk’ fotoğrafını çekmiş iki gazeteci... Ancak... Cendere’nin öyle bir sahnesi var ki… Anlatalım:

ÜÇ İSİM MASAYA YÖNELDİ

O gece herkes öyle bir eğleniyordu ki... O kadar anlamlı bir yıl dönümüydü ki... Öyle çok insan uzaklara dalıp bakıyordu ki... Bir düğünden fazlasıydı. Avukat Vasfi Sedat Küçükyılmaz gözleri hafif dolu kalktı ayağa. Özdemir Bayraktar’ın elinden tuttu, Ergin Saygun’un yanına gitti. Üçü de bir masaya yöneldi. Masada oturanın adı İhsan Bakır’dı. “Hey gidi, nereden nereye” denildi.  Evet, nereden nereyeydi...

Tayyip Erdoğan, 9 Şubat 2013’te Ergin Saygun’u hastanede ziyaret etmişti.


SAYGUN AMELİYATA ALINIR

Tarih: 11 Şubat 2011...

Yer: Silivri/İstanbul...

O gün Balyoz kumpasının 14. celsesi görüldü. 163 subay için toplu tutuklama kararı o salonda, Silivri’de, İstanbul’da alındı. Takvim yaprakları 17 Temmuz 2012’yi gösterdiğinde Silivri’de bağırışlar yükselmişti. Cezaevinde fenalaşan Org. Ergin Saygun hızlı bir şekilde hastaneye yetiştirildi. Saygun için artık Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi günleri başlamıştı. Ancak durumu gün geçtikçe kötüye gidiyordu. Acil kalp ameliyatı olması gerekiyordu. Ancak kimse yanaşmıyor ve ne acıdır ki Saygun’u hayatta tutmaya doktorlar korkuyordu. Fethullahçılar’dan çok korkuluyordu. Bir doktor inisiyatif almaya karar verdi. O zaman doçent olan İhsan Bakır, o zaman Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a ulaştı, durumun ciddiyetini aktardı. ‘İzin’ çıktı. Doktor İhsan Bakır hayata tutundurduğu sırada, yani ameliyat masasında, Saygun’un tahliyesi de çıktı. Ve çok çarpıcı bir sürpriz yaşandı. Başbakan Erdoğan ‘kendisine darbe girişiminde bulunmakla’ suçlanan Ergin Saygun’u 9 Şubat 2013’te hastanede ziyaret etti. Ölümden dönen komutanın elini tuttu... Kuşku yok ki bu ziyaret ve o anların fotoğrafı Fethullahçılara da bir mesajdı. Kavga savaşa doğru evriliyordu.

BAYRAKTAR’I DA O KURTARDI

2016’nın 11 Mart’ı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi için heyecanlı bir gündü. Kızları Sümeyye Erdoğan nişanlanacaktı. Damat adayı Selçuk Bayraktar’dı. Erdoğan Ailesi tam İstanbul Kısıklı’daki evlerinden nişanın yapılacağı Tarabya Huber Köşkü’ne gideceklerdi ki, kötü haber geldi. İddia o ki; dünür Özdemir Bayraktar kalp krizi geçirmişti. Hastaneye kaldırılan Bayraktar’ın kalpten çıkan aort damarı tansiyon nedeniyle yırtılmıştı, acilen ameliyata alındı... 2 saat süren ve başarıyla sonuçlanan ameliyatı yapan kimdi dersiniz? Kalp cerrahı Prof. Dr. İhsan Bakır.

DÜĞÜNDE BULUŞTULAR

Sonra ne mi oldu? Prof. Bakır, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile FETÖ’den ihraç edildi. O ihraçtan birkaç ay sonra, 11 Şubat 2017’de... İstanbul’da bir düğünde çok çarpıcı bir buluşma gerçekleşti. Ergin Saygun’un kızı Ece evleniyordu. Davetliler arasında, Saygun’un TSK’ya İnsansız Hava Aracı (İHA) geliştirme sürecinde tanıştığı Özdemir Bayraktar da vardı. Bayraktar daha Erdoğan’ın dünürü olmamışken Balyoz tutuklularına destek vermişti ve onların cezaevinde haksız yere tutulduğunu bilen biriydi. Ve hem Ergin Saygun’u hem Özdemir Bayraktar’ı hayatta tutan doktor İhsan Bakır da düğüne katılmıştı.

GÖREVİNE İADE EDİLDİ

Yani... Bir dönem FETÖ’cülerin hedefi olup hapis yatan Saygun...

Saygun’un “devirmekle” suçlandığı Erdoğan’ın dünürü Bayraktar... Ve o iki ismi hayata döndüren, FETÖ şüphelisi Bakır bir aradaydı. Yakın Türkiye tarihinin en çarpıcı anlarından biriydi yaşanan.

Ve o buluşmadan yaklaşık 1,5 ay sonra...  Resmi Gazete’de bir iade kararnamesi yayımlandı. Buna göre; daha önce yayımlanan KHK’lar ile kamudan ihraç edilen 416 personel görevlerine iade edildi. İşte o listenin 27’nci sırasında bir profesör vardı. İhsan Bakır görevine iade edilmişti. Hep kötü bitecek değil ya. Devlet “yanlış yaptık” deyip aldığı karardan geri dönüyordu. Çünkü… ‘Kripto FETÖ’cüler, Prof. İhsan Bakır’ı hedef almıştı!

Kitabın adı neden Cendere


Barış Pehlivan-Barış Terkoğlu, “Sızıntı”, “Mahrem”, “Metastaz”dan sonra dördüncü kitapları bugün okuyucuyla buluştu! Kitabı okuduğumda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, devletin içinde yaşanan çürümüşlüğü gördüm. Peki kitabın ismi neden Cendere? Söz Barış Terkoğlu’nda:

NEDEN ‘CENDERE’ DEDİLER?

“Biz Metastaz kelimesini daha önce kansere benzetilen FETÖ yöntemlerinin başka bir şekilde sürdüğünü anlatmak için kullanmıştık. Metastaz öyle yayıldı ki bünye kendisine sıkışmış hissetmeye başladı. Türkiye’de herkesin yaşadığı ama tarif etmekte zorlandığı bir cendereye dönüştü. Oturup konuştuğumuzda cendere kelimesinin bu döneme uygun kelime olduğuna karar verdik…”



“SİMGE: KAHT-I RİCAL”

Barış Pehlivan ise 150 yıl önceye götürdü bizi: “Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün simge kelimesi ‘kaht-ı rical’...… ‘Adam kıtlığı’ deniyor...… Devlet adamı yoksunluğu anlamına geliyor. Yüzyıllar sonra bugün yine sürüklendiğimizin aynı girdap olduğunu tespit ettik. Ve o girdabı dahası içinde bulunduğumuz cehennemi yazmak lazımdı. Biraz da devlette yaratılan çürümeyi belgelemek istedik.”

Fetullahçıların, 14 Şubat  2011’deki Odatv operasyonuyla tutuklanan iki isim geçen mart ayında da “MİT haberi” nedeniyle tutuklanmıştı. Terkoğlu üç ay, Pehlivan da 6 ay Silivri’de yattıktan sonra çıktılar ve yarım kalan kitaplarını tamamladılar. Soru şu: Yazmakta oldukları ‘Cendere’ nedeniyle mi tutuklandılar. Barış Pehlivan şu cümleleri kurdu: “Kuşkusuz... Mart ayında tutuklanmamızın en önemli nedenlerinden biri bu kitabı hazırlamamızdı. ‘Cendere’nin okurla buluşmasını engellemek istediler.”

‘ÜSTÜMÜZDE TEPİNENLERE BAKIN’

Barış Terkoğlu ise cezaevine girdikten sonra yaşananlara dikkat çekti: “Silivri Cezaevi’ne girmemizde bu kitabın da etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü… Bizi hedef alanlara, elleriyle alıp hapse koyanlara, içeri attıktan sonra üstümüzde tepinenlere bakarsanız ve sonra da bu kitabı açıp okursanız aradaki ilişkiyi anlamak hiç de zor değil.”

İSTANBUL GRUBU VE TÜRKİYE

Tutuklanmalarının ardından geçen yedi ay içinde ne gördüler? Pehlivan şu çarpıcı saptamayı yaptı: “İçeri girmeseydik kitap bahar aylarında okurla buluşacaktı. Türkiye yedi ayda çok değişti. Bazı siyasi dengeler farklılaştı. Bundan dolayı kitabı daha da geliştirdik. Bu haliyle cendere daha içimize sinen kitap...” Terkoğlu konuyu daha da açtı: “Meşhur sözü bilirsiniz: ‘Tarih insanların önüne hep çözebileceği sorunları koyar.’ İstanbul Grubu uzunca bir süredir adliyeyi takip eden herkesin bildiği, farkında olduğu ama bir sorun olarak çözemediği haldeydi. Bu kitabı çıktığı dönem bu sorunun artık çözülmeye başladığı ana da denk geliyor! Ancak tıpkı FETÖ gibi, İstanbul Grubu da her şeyi açıklamak için yeterli değil! Devletin son dönemde hizipli hale gelmesi, bu hiziplerin yargı içinde kendi egemenlik alanlarını da yaratmasına neden oldu!”

İktidar, ‘Ekonomi ve hukuk reformu’ dedi... Bu arada söze Barış Terkoğlu girdi ve şu acı gerçeği vurguladı: “En çok devlet sözü edenler maalesef bugün devleti yıkıyor! Devlet canlı bir organizmadır. Devletin, toplumsal ilişkiler içinde belirlenmekle birlikte, yaşayan bir insan gibi organları vardır. Bu organların yerine, bunları yıkıp yerlerine ‘devlet benim’ diyen oluşumları koyarsanız aslında fiilen devleti ortadan kaldırmış olursunuz.”