Başkent Üniversitesi’nin aylık kültür yayını “Bütün Dünya”nın her sayısında ilginç olaylar, tarihi belgeleriyle ortaya konuluyor. Başkent Üniversitesi’nin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sahibi olduğu derginin, gazeteci ağabeyimiz Mete Akyol’un vefatından sonra genel yayın yönetmenliğini oğlu Ufuk Akyol yürütüyor.

Ayasofya’nın bir bölümü 1991 yılından bu yana cami olarak kullanılıyor, 5 vakit ezan okunuyordu. Mahkeme kararının kesinleşmesi bile beklenmeden, Ayasofya’nın müze kısmı da kaldırıldı ve tamamı camiye dönüştürüldü. Mahkemenin nasıl sonuçlanacağı biliniyormuş gibi halı siparişi 6 ay önceden verilmiş. Ayasofya müzeye dönüştürüldükten tam 17 yıl sonra, bunun yanlış olduğu yazılmış.



80 GÜN ÖNCE

Cengiz Özakıncı’nın muhteşem araştırmasından Ayasofya’nın nasıl müze yapıldığına ilişkin bölümler aktaralım: 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen Ayasofya kilisesi, 24 Kasım 1934’te Atatürk tarafından imzalanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle müze yapıldı. Kamuoyu, Ayasofya’nın “Bir bölümünün” müzeye çevrileceğini, kararnameden 80 gün önce 4 Eylül 1934 tarihinde Zaman, Vakit, Cumhuriyet gibi İstanbul gazetelerinden öğrendi. 5 Eylül’de de The Times’da haber yayımlandı.

İstanbul gazeteleri, Ayasofya Camii’nin “yalnızca bir kısmı”nın müze yapılacağını yazdığı günlerde Ankara’da, Atatürk’ün gazetesi Hakimiyeti Milliye’nin 8 Eylül1934 günlü sayısında “Ayasofya kamilen (bütünüyle) müze yapılacaktır” haberi yayımlanıyordu.

Ayasofya’nın bütünüyle müzeye çevrilmesinin gündeme geldiği günlerde, savaş döneminde kışla vazifesi gören ve ondan sonra da uzun zaman kapalı kalan Sultan Ahmet Camii’nin de kütüphaneye dönüştürülmesinin gündeme geldiği yazıldı. Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen, 12 Ocak 1935’de yaptığı açıklamada böyle bir düşüncelerinin olmadığını açıkladı.

TÜRK SERDARLARI

Atatürk’ün gazetesi Hakimiyeti Milliye’nin 9 Eylül 1934 tarihli sayısında Burhan Asaf şunları yazıyor:

“... Devletimizin hükmü altında bulundurduğu yerlerde insan eserlerine, sanat eserlerine, tarihi eserlerine hürmet etmiştir, onları gözü gibi korumuştur. Macaristan’ın Peşte kentinde bir Osmanlı hamamının, kubbesinden başyka bir şey kalmadığı halde, Ayasofya gibi eserler bugün hala ayakta durmaktadır. Ayasofya, hilalin altında ve muhafazasında müzeye dönüştürülmüştür.

Ayasofya, teokrasi devrinde Türk milletinin serbest iradesinin tecellisi neticesinde 1453’de camiye dönüştürülmüştü. Ayasofya, aynı Türk milletinin aynı serbest iradesinin tecellisi neticesinde, laik Cumhuriyetin bir simgesi olarak 1934’de müzeye dönüştürülmüştür. Bu iki tarihin Türk milleti için biri diğeri kadar şereflidir.

Ayasofya’yı cami yapan Türk serdarı Fatih Mehmet idi. Onu müzeye dönüştüren bir başka Türk serdarı Gazi Mustafa Kemal’dir. ‘Cami Ayasofya’, haçlı seferlerini istikametsiz bırakan Türk askeri akınının simgesiydi. ‘Müze Ayasofya’, güzergahını vicdan kavgalarının üzerinde seçen yeni Türk davasının yeni ilim akınına simge olacaktır. Laik Türkiye, nereye doğru gideceğini şaşırmış bir cihana, yeni bir laiklik ölçüsü vermekle kendine has olan hareketlerden birini daha işlemiştir.”

17 YIL SONRA

Ayasofya 1 Şubat 1935’de müze olarak açıldı. Atatürk, 7 Ocak 1935’de Ayasofya’yı dolaştı. Ayasofya’nın müze yapılmasına yönelik belki de ilk karşı çıkış 17 yıl sonra görüldü. Said-i Nursi yoldaşlarından Osman Yüksel Serdengeçti, 1947’de yayımlamaya başladığı “Serdengeçti” dergisinin Ağustos 1952 tarihli sayısının, “Ayasofya” başlıklı yazısında  Ayasofya’yı müzeye dönüştürenler sert bir dille eleştiriliyordu.

Kimi siyasi partiler, özelilikle 1965 yılından itibaren oy toplamak için Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştürme propagandası yapmaya başladı. Ayasofya’yı müzeye dönüştüren kararnamenin altındaki Atatürk’e ait imzanın sahte olduğunu bile öne sürdüler. Atatürk, Ayasofya’nın yalnız bir kısmını müze yapıp geri kalanı cami olarak bırakmak istediğini, vefatından sonra tümünün müze yapıldığını” iddia ettiler.  Yetinilmedi, müze kararnamesinin Resmi Gazete’de yayımlanmadığını, bu nedenle geçersiz olduğunu da yaydılar. Bunların gerçek dışı olduğu Youtube’daki “Tarihin Bilinmeyen Yüzü” kanalında çürütüldü ama nafile.

Mahkeme kararıyla, 86 yıl sonra müzenin kalan kısmı da camiye dönüştürüldü. Atatürk’ün adını milli günlerimizde bile hutbelere anmamaya özen gösteren Diyanet İşleri Başkanı, elinde kılıç, zafer kazanmış edasıyla, camiyi müzeye çevirenleri “ihanet”le suçluyordu. Tarih, bunları da yazacaktır.