Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun, yargı yılının açılışında  Cumhurbaşkanlığı sarayına gitmesinin ardından, barolarla arasında bir ayrışma başladı. 12 baro başkanı, Feyzioğlu’nun istifasını istedi. Şimdi de, aynı ilde birden çok baronun kurulmasının yolunu açacak yasal düzenleme konuşuluyor. İşte, baroların isyanı, Ankara yürüyüşü de bunun üzerine başladı. Avukatların yürüyüşünden kimse rahatsız olmamalı. Çünkü, hukukun bir gün, hatta günümüzde sıkça hepimize gerekli olacağını da unutmayalım.

Napolyon’a atfedilen bir söz var: “Devlet insanı kalbiyle değil, aklıyla düşünmelidir.” Yani sorunlara ve olaylara hep akılcı yaklaşması gerekir. Çözüm odaklı olunmalıdır. Koşullar içinde hedefler, ulaşılacak yol doğru belirlenmeli. Sonrasında da kararlılıkla yürünmelidir.

O EMRİ VERENLER

Değişik illerden gelen baro başkanları, Ankara girişinde durduruldu. Yağmura rağmen girişlerine, yağmurdan korunmak için çadır kurulmasına bile izin verilmedi. Başkanların sandalyeye oturmalarının, çay almalarının bile yasaklanması emrinin verilmesi gerçekten insanı şaşırtıyor. Baro başkanlarıyla birlikte avukatların Anıtkabir’e gitmelerinden niçin çekinilir? Hepsi yasalara saygılı hukuk insanlarının yürüyüşünden hukuksuzluk beklenebilir mi?

Baro başkanlarının Ankara’ya sokulmaması emrini Ankara Valisi ya da Emniyet Müdürü’nün verdiğini sanmayın. Başkanlar yağmur altında beklerken, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, sabah 04.00’e kadar girişimde bulunduğunu ama o saate kadar sonuç alamadığını biliyoruz. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, baro başkanlarını, tutuldukları yerde ziyaret etti. Daha dönüş yolunda araması gerekenleri aramaya başladı. Barikatların “Az sonra kaldırılacağını” Meral Akşener’in yakın çalışma arkadaşlarından öğrendim. Gerçekten yarım saat sonra barikatların kaldırıldığı haberi geldi. Açıkçası, herkes üzerine düşeni yapmaya çalışıyor, her girişim bakanın direncini biraz daha kırıyordu.

ÖNDER SAV’IN ÇABASI

Önder Sav, Ankara Barosu, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, bakanlık, uzun yıllar milletvekilliği yaptı. Barolar Birliği Başkanlığı döneminde Süleyman Demirel’le, Necmettin Erbakan’la, Mesut Yılmaz’la, yargı ile ilgili konularda sert tartışmaları oldu. Ama bunları hep uygun zeminde çözmeyi başardı. Onun da yargı yılının açılışında konuşması engellendi ama bunu da çözdü.

İçişleri Bakanlığı’nın Ankara’ya girişlerine izin vermediği Baro Başkanları, TBB eski Başkanı Önder Sav’ı da yanlarında görmek istemişti. Dayanışma günüydü. İşte bundan sonrasını Önder Sav’dan dinledim:

“Bu işin kanayacağını gördüm. Devreye girmem gerektiğini düşündüm. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu saat tam 10.49’da aradım. Çözüm önerim ise başkanların 150-200 metre yürümesinden sonra araçlarla Anıtkabir’e gitmesine izin verilmesi yönündeydi. Gelinen aşamada, iş kanamadan çözülmesi gerekirdi. Hesap sormak için değil, çözüm için aradım. Baro başkanları beni de davet etmişti. Gitmemin hoş olmayacağını, sanki rol kapmak gibi algılanacağını düşündüm. Telefon konuşmamız 5 dakika kadar sürdü. O konuşmamızda, Bakan Süleyman Soylu, sorunu çözeceğini söyledi. Kısa süre sonra da sorunun çözümü konusunda olumlu haber aldım.

KAOTİK ORTAM

Sorunu çözmek zor olmadı. Bakanı aradığımda anlayış gördüm. Bundan mutluluk duydum. En azından diyalog yolunun açık olduğunu gördüm. 2010’dan bu yana aktif siyaset yapmayan bir kişinin siyasette yarattığı olumlu sonuçtu.

Bir kaotik ortam var. Adalet Bakanı ‘taslak yok’ diyor. TBB Başkanı, hem doğruluyor, hem doğrulamıyor. Ama bir şeyler olduğu kesin. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Baroları bölmek, parçalamak, avukatları birbirine düşürmek, yargı, savunma ve iddianın  dengesinin bozulması iyi bir şey değil. Barolar tedirgin oldular. Baroların işi sadece ruhsat verme, staj yapmanın ötesinde baskı grubu olarak sözünü geçirebileceğini hissettirmeli. Siyasal iktidar baroların duyarlılığını dikkate almalı.”

SAVUNMA SUSTURULAMAZ

Baro başkanları kolay kolay eylem yapmaz. Onların bu yaz sıcağında, yağmurda yollara düşmesinin bir anlamı var. Bunu iktidarın da çok iyi görmesi gerekiyor. Hükümete yakın baro oluşturmanın sakıncaları bilinmesine rağmen bu konuda ısrarcı olmak, ülkeye hayır getirmez.

Baro başkanları ve meslektaşlarının polis tarafından ablukaya, sonra bariyer içine alınması, özgürlüklerinin kısıtlanması, baroların ikiye bölünmüş izlenimi yaratılmak istenmesi hiç de doğru olmadı. Savunmaya yapılan saldırı konusunda, Metin Feyzioğlu’nun tamamen olayın dışında kaldığı iddiasının da gerçek olmadığını belirtmeliyiz. O da sorunu çözmek için uğraştı.

Baro başkanları gerçekten dik durdu. Mesleki sorunlarına sahip çıktığını gösterdi.

Barolar birlik, bütünlük içinde olursa savunma susturulamaz. Aksi halde bu sadece “slogan” olarak kalır.