Son yazımda, II. Abdülhamit döneminde saray ressamlığı yapan Fausto Zonaro imzalı bir suluboya tablonun 1993 yılında, çerçevesinden çıkarılıp rulo haline getirilerek, Dolmabahçe Sarayı’ndan çalındığını duyurmuştum.

Dün Milli Saraylar’dan aradılar. Meğer “İstanbul’dan Bir Görünüm” adlı bu çalıntı tablo bir iş adamına satılmış. Yıllar sonra da Dolmabahçe Sarayı’ndaki Muayede Salonu’nda açılan bir sergideki eserler arasında yer almış. Milli Saraylar Resim Koleksiyonu Sorumlusu Gülsen Kaya ile Koruma Amiri Ahmet Zeki Tokgöz’ün dikkatleri sayesinde durum fark edilince tablo, hiçbir ödeme yapılmaksızın geri alınmış ve yeniden envantere kaydedilerek Saray’daki yerine asılmış.

Kültürel mirasımıza sahip çıkan Gülsen Kaya ile Ahmet Zeki Tokgöz de takdirname ile ödüllendirilmiş.

Ben de bu dürüst kamu görevlilerini yürekten kutluyorum...

[caption id="attachment_5905842" align="alignnone" width="880"] Fausto Zonaro’nın İstanbul’dan Bir Görünüm adlı suluboya tablosu.[/caption]



Cuma günü köşemde “Kanserojen ilaç mağduru Türk insanına da milyar dolarlar ödenecek mi” başlıklı bir yazı yayımladım.

Yazıda yabani otlarla mücadele için etkin maddesi glifosat olan Roundup ilacını üreten Bayer Firması’nın Amerika’daki mağdur tüketicilere davalarını çekmeleri için yaklaşık 11 milyar dolar ödemeyi kabul ettiğini duyurdum. Kanserojen olduğu kanıtlanan glifosatlı ilacın Türkiye’de de serbestçe satıldığını belirterek yukarıdaki soruyu sordum.

★★★

Yazım üzerine bu tür skandalları ortaya çıkarmakla ünlü değerli bilim insanı Prof. Cankat Tulunay gönderdiği bir mesajla şu öngörüde bulundu: “Sizin geçmişte ölümlere sebep olan Vioxx adlı ilaçla ilgili çok başarılı haberleriniz oldu. Vioxx, gelişmiş ülkelerde milyarlarca dolar tazminat ödedi. Türkiye’de de ilaçtan çok sayıda hastanın hayatını kaybettiğinin kanıtlanmasına karşın bir ödeme yapıldı mı? Bayer aleyhine açılan davada da aynısı olur!..”

★★★

Tulunay hoca çok haklı. Türkiye’de bugüne kadar hukuki bir sonuç alındığını duymadığımız  gibi, Vioxx skandalını ortaya çıkaran araştırmayı Arena’da yapan muhabir Serap Belet kardeşimiz, ‘Vioox’un ölümlere sebep olduğunu ülkemizde ilk tespit eden Dr. Eser Alptekin, Serap’a cesur uzman görüşleri veren Prof. Cankat Tulunay ve diğer dürüst bilim insanları, o süreçte meğer ne büyük riskler üstlenmişler!..

Tehlikenin az çok farkına varıyor ama bu kadar ürkütücü boyutta olabileceğini asla tahmin etmiyordum.

Ta ki saygı duyduğum, ilaç tekellerinin aldatmacalarıyla mücadelesini takdir ettiğim, bağımsız bilim insanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın gönderdiği haberi görünceye kadar.

Okurken tüylerimi ürperten bilgilere bakar mısınız?

★★★

“Vioxx’un üreticisi Merck firması, sindirim sistemine zarar vermediği için leblebi gibi kapış kapış satılan bu ağrı kesici-ödem giderici romatizma ilacını eleştiren hekimler için ‘kara liste’ hazırlamış!..

Avustralya’da görülen tazminat davasında ortaya çıkan şirket yazışmalarına göre; kara listedeki doktorlar hakkında ‘etkisizleştir, itibarsızlaştır, yok et’ gibi talimatlar verilmiş!

Hatta daha da ileri gidilerek ‘Onları aramamız ve yaşadıkları yerde yok etmemiz gerekebilir’ gibi korkunç emirler iletilmiş.”

★★★

Vioxx, 1999 yılında ruhsatlandırılırken, ABD’deki onay kurumu olan FDA’nin ilacın kalp krizi, felç gibi yan etkilerini bilmesine rağmen, piyasaya çıkmasını engellemediği öne sürülmüş.

Bu arada Merck’in sürümü arttırmak amacıyla sahte tıp dergisi çıkardığı, para verip pop şarkıları yaptırdığı, hayalet yazarlara Vioxx için methiyeler düzdürdüğü belirlenmiş!.. (Türkiye’de de piyasadan çekildikten sonra bile Vioxx’u yere göğe sığdıramayan ‘beyaz liste’deki (!) bilim insanları (!) bulunduğunu hatırlatmak isterim. -UD-)

★★★

Yeri gelmişken “Bu inanılmaz tezgâh niçin kurulmuş?” sorusuna da cevap verelim:

Piyasadan toplandığı 2004 yılına kadar 80 milyon insanın tüketmesi ve satış rakamının yılda 2.5 milyar doları bulması için!..

Prof. Küçükusta satırlarını şu anlamlı mesajla noktalamış:

“İlaç (ülkemizde de) piyasadan çekilmesine çekildi ama göz göre göre kalp krizi ve felçlere mahkum edilen insanların çoğu ya çektikleriyle kaldı ya da ‘Vioxx vurduya’ gitti!..”

★★★

Arşive bakıp, Vioox dehşetini hatırlarken, Bayer’e karşı büyük hukuk mücadelesi veren çevreci avukat Senih Özay’ın işinin hiç de kolay olmadığını, ayrıca ülkelerin uluslararası gücünün, söylemle değil, bu tür davalarda alınan sonuçlarla ortaya çıktığını düşündüm.