Meclis binasının pencerelerinde cam yoktu.

Çatısında kiremit yoktu.

İç sıvası bile yapılmamıştı.

Elektrik yoktu.

Kahvelerden toplanan gaz lambaları tavandan sarkıtılmıştı.

Başkanlık kürsüsünün arkasındaki duvarda yarık vardı, soğuk giriyordu, Ali Fuat paşa’nın seccadesi oraya çivilenmişti.

Bir okuldan sıralar getirilmişti, odun sobası kurulmuştu.

Ankara’da kiralık ev yoktu.

Zaten para da yoktu.

Milletvekilleri öğretmen okulunda 25 kişilik koğuşlar halinde kalıyorlardı. Karyolalar yetmemişti, yer yataklarını bitiştirip yatıyorlardı. Battaniye benzeri örtü ayarlayıp açık arazide, çayırlarda, ağaç altlarında yatanlar bile vardı, çoğu sıtmaya yakalandı.

Yemek ciddi sorundu.

Adam başı 55’er kuruş toplayıp, tabldot sistemi kurmuşlardı.

Bakkalın manavın malına çökmüyorlardı.

Veresiye talep etmiyorlardı.

Parasını ödemeden ekmek bile almıyorlardı.

Meclis tutanakları dilekçe kağıtlarının arkasına yazılıyordu.

Hatta kese kağıtlarına bile yazılıyordu.



Milletvekillerinin çoğu fiilen cephede vuruşuyordu.

Fırsat buldukça Meclis’e geliyorlardı.



Mehmet Akif Ersoy, öğretmen, şair, vaizdi, İstanbul’da tehlikelerden uzak yaşama imkanı varken, hayatını ortaya koydu, Mustafa Necati bey’in davetiyle Anadolu’ya geçti, şehir şehir dolaştı, duygulu konuşmalarla halkı yüreklendirdi, Kastamonu’da Nasrullah Camisi’nde mesela tarihi bir konuşma yapmıştı, “milletler, topla tüfekle zırhlı ordularla tayyarelerle yıkılmaz, milletler ancak ve ancak, herkes kendi menfaatine bakarsa, herkes kendi menfaatini temin etme kaygısına düşerse yıkılır” demişti, Burdur milletvekiliydi.

Mustafa Necati bey, bugünkü İzmir Atatürk Lisesi’nin edebiyat öğretmeniydi, direnişin çekirdek kadrosundaydı, milli mücadelenin ilk direniş bildirisini kaleme aldı, işgalden bir gece önce İzmir Maşatlık’ta milli mücadelenin ilk direniş mitingini organize etti, “teslim olmayacağız” diye haykırdı, Manisa milletvekiliydi.

Ali Fuat Cebesoy, Kuvayı Milliye’yi Ege bölgesinde Mustafa Kemal’in talimatlarıyla örgütleyen en üst düzey komutandı, İzmit’ten Ankara’ya ilerleyen İngiliz birliklerine ateş açarak, Kurtuluş Savaşı’nı fiilen başlatan ilk komutan oldu, Ankara milletvekiliydi.

Alfred Rüstem Bilinski, babası Polonyalı, annesi İngiliz’di, Osmanlı vatandaşıydı, Müslüman olmuş, Rüstem adını almıştı, Washington büyükelçisiydi, Jöntürk’tü, memleket işgal edilince Anadolu’ya geçti, Kuvayı Milliye’ye katıldı, Mustafa Kemal’le birlikte padişahın idam fermanına adı yazılan beş kişiden biri oldu, “Ne Mutlu Türküm Diyene” kavramının simgelerinden biriydi, Ankara milletvekiliydi.

Kılıç Ali, Antep’te Maraş’ta direnişi örgütledi, Fransız işgal kuvvetlerine komutanına kuryeyle mesaj göndermiş, “mert ol, kadınlara çocuklara dokunma, yoksa köylere saldıran askerlerini köpek süngüler gibi süngülerim!” demişti, kulaktan kulağa yayılan bu kısacık mesajı Fransızları tir tir titretiyordu, Antep milletvekiliydi.

Refik Saydam, Mustafa Kemal’le birlikte Samsun’a çıktı, dünya tıp literatürüne geçen tifüs aşısını geliştirdi, Kurtuluş Savaşı’nın tıbbi cephesini kazanan hekimdi, Doğubayazıt milletvekiliydi.

Cafer Tayyar Eğilmez, Trakya Kuvayı Milliye komutanıydı, çarpışırken yaralandı, esir düştü, Edirne milletvekiliydi.

Mazhar Müfit Kansu, Osmanlı valisiyken, bir eli yağda bir eli baldayken Kuvayı Milliye’ye katıldı, sırtındaki paltosunu bile satıp, parasını milli mücadeleye kattı, Hakkari milletvekiliydi.

Mahmut Esat Bozkurt, İsviçre’de yaşıyordu, Fribourg Üniversitesi’nde doktora yapıyordu, memleket işgal edilince “bana ne” demedi, İtalyan yük gemisine kaçak olarak bindi, gizlice yurda girdi, Kuvayı Milliye’ye katıldı, Ege dağlarında efelerle omuz omuza vuruştu, İzmir milletvekiliydi.

Ali Saip Ursavaş, Namık kodadıyla Urfa savunmasını örgütledi, Fransızları şehirden söktü attı, Urfa milletvekiliydi.

İsmet İnönü, Edirne milletvekiliydi.

Kazım Karabekir, Edirne milletvekiliydi.

Refet Bele, İzmir milletvekiliydi.

Fevzi Çakmak, Kozan milletvekiliydi.

Rauf Orbay, Sivas milletvekiliydi.

Kara Vasıf bey, İstanbul’daki gizli direniş örgütü Karakol Cemiyeti’nin kurucularından biriydi, Sivas milletvekiliydi.

Kazım Özalp, Kuvayı Milliye’nin en kritik üç albayından biriydi, İzmir’de eli silah tutan tüm yurtseverleri tek tek Ege dağlarına çıkardı, Balıkesir milletvekiliydi.

Listeyi çoook uzatmak mümkün.



Birinci Meclis buydu.



Peki ya sonuncu meclis?



Akp’li üç milletvekilinin bedelli askerlik yaptığı ortaya çıktı.

Yasaya göre, bedelli olarak askere gidenlerin ücretsiz izinli sayılmaları gerekiyor, ama Tbmm bu üç bedelli arkadaşın hem milletvekili maaşlarını yatırmış, hem sigortalarını yatırmış.



“Gazi” Tbmm’yi tebrik ediyorum.

Tıpkı yukardaki örnekleri gibi, hem mecliste hem cephede görev yapan bu sayın milletvekillerimize “bedeli mukabili” kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası verilmesini teklif ediyorum!