Türkiye'de kalıcı yaz saati uygulaması 6. senesine girdi. 2016'dan beri uygulanan kalıcı yaz saati büyük tartışmalara neden oluyor. Ülkenin batısında hava aydınlanmadan işe ve okula gitmek zorunda olanlar uygulamadan şikayet ederken Enerji Bakanlığı uygulama sayesinde büyük tasarruf edildiğini savunuyor.

Uzmanlarsa bu uygulamanın tasarruf sağlamadığı görüşünde. Ayrıca kalıcı yaz saatinin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediği de düşünülüyor.

GMT+2 TAMAMEN TERK EDİLDİ


Kuzey yarım küredeki çoğu ülke ekim ayının sonunda yaz saatini terk edip saatlerini bir saat geriye alırken Türkiye 2016 yılından bu yana olduğu gibi aynı saat diliminde kalmaya devam etti. Bu uygulama ile Türkiye, daha önce dahil olduğu GMT+2 dilimi tamamen terk etti ve tüm sene boyunca GMT+3 dilimi kullanıyor.

Türkiye'nin yer aldığı saat dilimi


2016 yılında, Berat Albayrak'ın enerji bakanlığı döneminden bu yana uygulanan kalıcı yaz saati uygulamasının esas amacının enerji tasarrufu olduğu savunuluyor.

Yıl boyu yaz saati uygulamasına geçilmesi, 7 Eylül 2016 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile başladı. 2017'de uzatılan uygulama 2018 tarihinde çıkan bir Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kalıcı hale getirildi. Böylece Türkiye'nin resmi zaman dilimi GMT+3 oldu.

Bilim ve Aydınlanma Platformu'nun konu ile ilgili raporuna göre ülkelerin yaklaşık yüzde 40'ı gün ışığından daha verimli yararlanmak ve enerji tasarrufu yapmak amacıyla geçici yaz saati uygulaması kullanıyor.

RUSYA VAZGEÇTİ


Kalıcı yaz saati uygulamasını Türkiye dışında kullanan ülkelerden biri de Rusya'ydı. 2011-2014 yılları arasında gerçekleştirilen bu uygulama ülke çapında artan şikayetler üzerine 2014'de sonra erdi. Rusya saatleri 1 saat geri alarak kalıcı olarak standart saat dilimine döndü.

Türkiye'de de Rusya'dakine benzer bir şekilde kış ayları geldiğinde şikayetler artmaya başlıyor. Günler kısaldıkça mesai içerisinde karanlıkta geçirilen vakit artarken insanların işe gidiş ve işten çıkış saatleri de karanlığa denk geliyor.

KİM HANGİ SAAT DİLİMİNDE DAHA ÇOK GÜNEŞ GÖRÜYOR?


Bilim ve Aydınlanma Platformu tarafından hazırlanan tabloya göre Ankara'nın batısına gidildikçe kalıcı yaz saati uygulamasıyla insanların mesai saati içerisinde karanlıkta geçirdiği sürenin arttığı görülüyor.



8.00 ve 17.00 saatleri arasındaki standart bir mesai günü üzerinden hesaplanan verilere göre İstanbullu bir çalışanın eski düzene kıyasla karanlıkta kaldığı gün ve saat sayısının arttığı görülüyor. Ankara'da ve daha doğuda ise hava geç karardığı için kalıcı yaz saati uygulaması eski düzene göre daha az karanlıkta kalınmasına sebep oluyor. Ancak sabah havanın geç aydınlanması nedeniyle mesai öncesinde işe, okula yetişmek için hazırlanma ve trafikte geçen süreler düşünüldüğünde bu süre tablodakilerden çok daha fazla.

Ayrıca ülkedeki nüfusun ve elektrik tüketiminin büyük bir kısmının batıda yaşadığı hesaba katıldığında batıda aydınlatma için yapılması gereken tüketimin daha fazla olacağı görülüyor.

2016'DA BÜYÜK ARTIŞ


Kalıcı yaz saati uygulamasına geçilmesinden bir yıl sonra 2017'de Elektrik Mühendisleri Odası, uygulamanın ilk yılında bir önceki yılın aynı aylarına göre elektrik enerjisi tüketiminde 7 milyar kilovat saatlik bir artış olduğunu ve bu artışın sadece ekonomik büyüme rakamları ile açıklanamayacağını duyurdu.



EMO'nun Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) elektrik tüketim istatistiklerini temel alarak yaptığı çalışmaya göre; kış saati uygulamasından vazgeçilmesi tasarruf sağlamadığı gibi tüketimi arttırıcı bir etki yarattı. 2016 Kasım ayında elektrik tüketimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 düzeyinde rekor artış gösterdi ve 22,7 milyar kilovat saat ile o döneme kadar olan en yüksek düzeye ulaştı.



Verilere bakıldığında uygulamanın başladığı 2016 yılında anlamlı bir artış olduğu görülüyor. 2020 yılında pandemi nedeniyle gerçekleştiği tahmin edilen tüketim artışı ve lisanssız üretimin istatistiklere eklenmesi nedeniyle yaşanan büyük artış hariç bırakıldığında son 9 yıl esas alındığında en büyük tüketim artışı da 2016 yılında gerçekleşti.

'TASARRUF DEĞİL İSRAF'


Konuyu sozcu.com.tr'ye değerlendiren Elektrik Müjendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Sakarya, bu uygulamanın bir tasarruf değil, israf olduğunu dile getirdi.

Elektrik tüketiminin ve nüfus yoğunluğunun Türkiye'nin batısında daha fazla olduğunu hatırlatan Sakarya, "Haliyle batıda yaşayanların gün ışığından en az sürede yararlanması tüketimi artırıcı bir etken. O yüzden ayan beyan ortada olan bir durum konusu. Bunun israf olduğunu her platformda söyledik" dedi.

Bu uygulamanın amacının enerji şirketlerinin daha çok kazanması olduğunu belirten Sakarya şöyle konuştu:

"Bu duruma gelinmesi, tamamen AKP'nin özelleştirme politikalarının, kamu varlıklarının özelleştirmeler eliyle özel sektöre devredilmesinin yarattığı bir sonuç. O yüzden bir an önce toplumsal faydayı ön plana çıkartan enerji politikasına mutlaka dönülmesi gerekiyor.

Enerji şirketleri eskisi gibi kamunun elinde olsa, sabahın saat 8'inde karanlık olan İstanbul'da, İzmir'de, Kocaeli'de, Bursa'da, nüfusun ve tüketimin yoğun olduğu yerlerde insanlar karanlıkta işe, okula gitmek zorunda kalmazdı. Olaya, sosyal, psikolojik açılardan ve tasarruf açısından bakmak lazım."

İTÜ RAPORU MUAMMASI


Ancak Enerji Bakanlığı tasarruf konusunda ısrarcı. Son olarak bu yıl İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından hazırlanan bir raporla bu uygulama sayesinde büyük tasarruf yapıldığı açıklandı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile İTÜ arasında imzalanan sözleşme kapsamında yürütülen çalışmalar sonucunda, Türkiye’de 2016 yılında sabit yaz saati uygulamasına geçildiğinden bu yana 3,97 milyar tasarruf yapıldığı iddia edildi.

Ancak raporun detaylarının kamuoyu ile paylaşmaması ve rakamların sadece bakanlık tarafından açıklanması da tartışmalara neden oldu.

Sakarya konu ile ilgili, "Bu rapor yıllardır kamuoyunun bilgisine sunulmayan bir rapor. O raporu görsek üzerine yorum yapabiliriz. Ama 2016 yılının Kasım ayında yaptığımız değerlendirmede bu düzenlemeyi tasarruf değil israf olarak değerlendirdik. Kasım, Aralık, Ocak tüketimlerinde ciddi bir artış oldu. Normal yıllık artışın üzerinde bir artıştı bu. Oradan hareketle bunun üretim şirketlerini ve elektrik enerjisi ticareti yapan tedarik şirketlerinin gelirlerini artıran bir uygulama olduğunu ifade etmiştik" dedi.

'TÜKETİME ETKİSİ YOK'


Dünyanın farklı yerlerindeki bilim insanları Sinan Küfeoğlu, Şahincan Üçler, Furkan Eskicioğlu, Büşra Öztürk ve Hao Chene tarafından hazırlanan bir rapora göre ise saat dilimi değişikliğinin enerji tüketiminde anlamlı bir etkisi olmadı.

2012–2020 yılları arasında Türkiye'de geçmiş elektrik enerjisi tüketimi, elektrik fiyatları ve ilgili atmosferik temel iklim değişkenleri verilerini kullanarak yapılan modellemelere göre, yaz saati uygulaması politikasının ölçülebilir miktarda elektrik enerjisi tasarrufu sağlamadığı sonucuna ulaşıldı.

PSİKOLOJİYİ DE ETKİLİYOR


Kalıcı yaz saati uygulamasının insan sağlığı üzerindeki etkisi de tartışma konusu. Bilim ve Aydınlanma Platformu'nun raporunda insanların hem mevsimsel hem de aydınlık karanlık döngüsünden etkilenen bir vücut iç saati olduğu, söz konusu mekanizmanın birçok organın sağlıklı işleyişi üzerinde etkisi olduğu belirtiliyor.

2017'de Nobel Tıp ödülü alan bir çalışmaya göre, sirkadyen ritim de denilen biyolojik saatin DNA hasar ve tamirinde de etkili olduğu, kanser oluşma ve iyileşme mekanizmalarında da rol aldığı ortaya çıkmıştı.

Raporda, "Yaz saati uygulamalarının insan sirkadyen ritimle uyumlu olmadığı bulgular arasındadır. Bu uygulamayı tüm yıla yaymanın halk sağlığını daha da olumsuz etkileyeceğini söylemenin oldukça güçlü bilimsel temelleri vardır" ifadeleri kullanıldı.