Kadıköy'de haftalar, belki aylar sonra dolu tribünler karşısında, bu coşkunun hakkını veren bir futbolla başladı Fenerbahçe. Rakip sahaya geçişlerde pas akışkanlığı ve oyuncuların hareketliliği golün çok geç kalmayacağının habercisiydi. Ancak hesapta olmayan, Altay Bayındır'ın kurtardığı gollere yakışmayan hatasıydı.

Futbolda gol yemek için en kötü zaman, ilk yarı biterken gelen goldür. Soyunma odasına giderken takımın ruh halini ve teknik direktörün yapacağı konuşmayı bile tamamen değiştirir. Nitekim ikinci yarı başladığında Fenerbahçe bütün rüzgarını kaybetmiş şekilde sahadaydı. Buna Sivasspor'un sert oyunu da eklenince, ikinci 45 dakikada futboldan çok mahalle kavgası izledik. Oyun o kadar fazla durdu ki, ikinci yarıda topun oyunda durduğu süre hesaplanırsa komik bir rakam ortaya çıkacaktır.

Böylesini ilk kez gördüm

Sanırım bu yaşıma kadar bir takımdan üç futbolcunun, birbirinden farklı şekilde aynı anda sakatlandığını ilk kez gördüm. Böyle bir şeyin benzeri var mıdır, bilmiyorum. Tüm oyuncuların diken üstünde oynadığı bir maçta, Vitor Pereira da oyuncu değişikliklerini rahatlıkla yapamayınca maç bir noktadan sonra çıkmaza girdi ve kör dövüşüne dönüştü.

Eldeki kazanç kayıba dönüşür

Fenerbahçe için bütün talihsizliklerin 90 dakikaya sığdığı bir maçta, Sivasspor gibi tehlikeli bir rakip karşısında sahadan 1 puanla ayrılmak kayıptan çok kazanç sayılabilir. Ancak gelecek haftalarda Fenerbahçe buna benzer birçok maç yaşayacak. Özellikle ligin son haftaları bu tarz kriz maçlarla geçecek. Fenerbahçe bu geceden gereken dersleri çıkaramazsa, eldeki kazanç misliyle kayıba dönüşür.

Mesut Özil krizi derinleşir

Gecenin en endişe verici yanı ise, Mesut Özil'in yine 90 dakika sahada kalamaması. Vitor Pereira böyle bir silahı kullanmak istemeyecek bir hoca değil. Ancak Mesut Özil sahada kaldığı süre boyunca kendisinden beklenen etkiyi gösteremedikçe, Fenerbahçe'deki bu kriz derinleşecektir.