Aklıma takıldı...

2 Temmuz 2019’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Ergenekon operasyonunun, “Türkiye aydınlarına ve ordusuna yapılan bir kumpas olduğunu” belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “... 12 yıl sonra ‘pardon, bir yanlışlık oldu’ diyoruz. Özür diliyoruz. 12 yılda bu ailelerin çektiği dramın, hapishanede ölenlerin, Ali Tatar, Ergenekon’un kasası’ dedikleri Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Erhan Göksel’in hesabını kim verecek? Bütün bunları ‘unuttuk’ diye bir tarafa bırakmayacağız. Hep adalet, hak, hukuk dedik. Adaleti, hakkı ve hukuku sadece kendimiz için istiyorsak namerdiz. Sadece kendimiz için değil, 82 milyon için istiyoruz.”

Bu konuşmadan iki yıl sonra...

Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında açıkladığı “Helalleşme” mektubunda şu cümleleri kurdu: “... Helalleşme yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek demektir. Bunu yarası olan topluluklarla yapacağız.” Peki... “Yarası olan topluluklar arasında” kimler var? Kılıçdaroğlu’nun ifadeleriyle yazıyorum: “Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz.”  

Aklıma takılanı soruyorum: Mahkemelerde süründürülen askerler kim? Ergenekon, Balyoz’da ‘süründürülen askerler’ mi? Eğer öyle olsaydı, CHP lideri, mektubu birlikte hazırladığı danışmanlarıyla açık açık yazardı! “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz” cümlesinin arkasına, “FETÖ’nün sahte belgeleriyle kurgulanan 28 Şubat davasında tutuklanan subayları” da eklerdi!

Söyledim, söylüyorum:

28 Şubat süreci siyasi anlamda tartışılabilir, masaya yatırılır, hukuksuzluklar konuşulabilir... Ancak... Tüm bunlar davanın “FETÖ kurgusu” olduğunu değiştirmez! “Hukuk ve adalet” diyenlerin Taraf’ın yayın yönetmeni Ahmet Altan’a gösterdiği ilgiyi “Hukuksuzca tutuklanan subaylar” için göstermemesi ne anlama geliyor? Buna yanıtı da 28 Şubat Davası nedeniyle cezaevinde tutulan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan verdi:

“... Kılıçdaroğlu ondan bundan helallik isteyeceğine Silivri, Buca ve Sincan cezaevlerini dolaşıp oradaki 14 generalle, ‘bunca sene CHP’nin altı okuna sahip çıkarak canını hiçe sayarak bu ülkeye hizmet verdiniz, FETÖ’nün sahte delilleriyle sizi içeriye attılar, biz sizi koruyup kollayamadık, hakkınızı helal edin’ desin. Helallik istemeye oradan başlasın.”

28 Ağustos’ta yazmıştım...

Gladyo’nun kurgusu


Karşımızdaki kuvvet, eskinin bağrında hâlâ yaşıyor! O kuvvet, 1960’lardan bu yana ABD kontrolünde... Komünizmle Mücadele Dernekleri eliyle, Soğuk Savaş sürecinde ve sonrasında rolünü oynadı ve oynamaya devam ediyor! 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda başlayan ‘Gladyo’ operasyonunun 2021’de de devam ettiği “somut durumun somut tahlili” değil mi? AKP’nin içinde bir kanat bu örgütün yok edilmesine karşı çıkıyor! Hatta... TSK, Emniyet, yargı, bürokrasi içindeki bir avuç yurtseveri de tasfiye etmeye çalışıyor. Düşünün... Günlerdir yazıyorum... Avukatlar anlatıyor... Usta hukukçular tek tek sıralıyor... 28 Şubat davası sahte 5 No’lu CD üzerinden kurgulandı ve uygulamaya kondu. Bunu da Fetullah’ın yargı, emniyet ve askerleri üzerinden operasyona dönüştürdü!

AKP-Fetullah ortaklığında tutuklanan subaylar. Balyoz mahkemesi dönüşü. (21 Eylül 2012)


Ancak... Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Eylül 2015’te ODTÜ’den bir bilirkişi heyeti görevlendirdi.

Sahte belgeler kazandı... ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Coşar, Uzman Dr. Özgür Kaya ile Öğretim Görevlisi Dr. Cevat Şener’den oluşan bilirkişi, 7 ay boyunca  6 bin 350 sayfadan oluşan dijital dosyaları (5 No’lu CD) inceledi. Mahkemenin görevlendirdiği heyet 5 no.lu CD hakkında şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “...CD5’in adli bilişim açısından CMK/134’e uygun olarak elde edilmemiş olduğu, genel bütünlüğünün şüpheli, içindeki iki dokümanın bütünlüklerinin bozulmuş olduğunun ise sabit olduğu, bu nedenlerle de adli bilişim açısından güvenilir olmadığından delil niteliği bulunmadığı değerlendirilmektedir...”

Buna rağmen mahkeme, 5 No’lu CD’ye 826 kez atıf yaptı ve komutanlara ceza verdi.

Bitmedi...

5 No’lu CD’nin peşine düşelim


Yargıtay 16. yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini 9 Temmuz’da tamamladı. Daire, 14 sanık hakkındaki müebbet hapis cezalarını onadı. Ancak... Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 5 No’lu CD hakkındaki değerlendirmesi ilginçti: “... Esas itibarıyla belirleyici delil niteliğinde de olmayan ‘5 no.lu CD’nin dolaylı olarak hükme esas alınmasının, yargılamanın genel olarak adil/dürüst icra edildiği niteliğini değiştirmeyeceğinin kabulü gerekir.”  Yargıtay, “Delil niteliğinde olmayan 5 No’lu CD” dedi ama... Kararda, 5 No’lu CD’ye 826 kez atıf vardı ve komutanlara ceza verildi.

Yargıtay, soruşturmayı başlatan, sürdüren Fetullahçı savcı, hakim vs. için de şu tespiti yaptı: “... Soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak, tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur...”

Yani... 28 Şubat davası, Fetullah’ın sahte delilleriyle kurgulandı ve komutanlar cezaevine konuldu. Anladık ki... Gladyo ile mücadele bitmedi ve iktidar ya da muhalefet içinde bu yapıyla hareket etmek isteyenlere karşı yurtseverler daha da uyanık olmalı! 

SORU ŞU: FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarmak isteyen, 21 soruluk kitapçık hazırlayan CHP lideri, mahkemelerde süründürülen askerler diyerek kimi kastetti? 2019’da grupta yaptığı konuşma neden ‘helalleşme’ mektubunda yoktu?