Cumhuriyet Gazetesi, Fatih Başçı isimli şanslı bir vatandaşa ait ERB Yapı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin Gaziantep Belediyesi’nden aldığı işlere dair bir haber yapmış. Başçı isimli şanslı vatandaş da bu habere erişim engeli koydurmak için yargıya başvurmuş. Tabii ihale almadaki şansı mahkemede de sürmüş. Bakırköy 3. Sulh Ceza Hakimliği Cumhuriyet’in haberine erişim engeli koymuş. Cumhuriyet de habere erişim engeli konulmasını haber yapmış. Bu kez Bakırköy 5. Sulh Ceza Hakimliği “Cumhuriyet haberine erişim engeli” haberine erişim engeli koymuş. Cumhuriyet de dün “Cumhuriyet haberine erişim engeli haberine erişim engeli” başlıklı bir haber yaptı. Büyük ihtimalle Bakırköy’deki başka bir sulh ceza hakimliği yakında “Cumhuriyet haberine erişim engeli haberine erişim engeli” haberine erişim engeli koyacak. Cumhuriyet de bunu bir kez daha “Cumhuriyet haberine erişim engeli haberine erişim engeli haberine erişim engeli” diye haber yapacak (Umarım doğru yazmışımdır). Bu böyle sürüp gidecek.

“Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” başlığıyla kararname yayınlanan bir ülkede biz daha çok “Cumhuriyet haberine erişim engeli haberine erişim engeli haberine erişim engeli” gibi Matruşka başlıklı haber okuruz.

Türkiye’nin beklediği 5 milyon aşıyı AB mi alacak?


25 Aralık 2020 günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin BioNTech/Pfizer şirketinden ilk etapta 550 bin doz aşı getirileceğini, rakamın şubat sonuna dek 5 milyona tamamlanacağını açıklamıştı. Merak ettim, yetkililere sordum.

“Geldi mi BioNTech/Pfizer aşısı?”

Aldığım yanıt “Hayır” oldu.

Bırakın 4.5 milyon doz aşıyı, aralık ayında geleceği söylenen 550 bin doz aşı dahi gelmemiş.

İster istemez ikinci soruyu sordum: “Neden gelmedi. Aşılar nerede?”

Sağlık Bakanlığı cephesi, aşıların gelmemesinin nedeninin BioNTech/Pfizer şirketinin gerekli güvenceleri vermemesi olduğunu söylüyor.

BioNTech/Pfizer şirketi yetkilileri de aşıları satın almak için görevlendirilen Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) bürokratik engeller çıkardığını, bu nedenle de satışın gerçekleştirilemediğini söylüyor.

Kim doğru söylüyor bilmiyorum ama bu anlaşmazlık sayesinde Türkiye’ye (m)RNA formatındaki BioNTech/Pfizer aşısının gelmediğini kesin biliyorum.

Konuyla yakından ilgilenen bir yetkili, eğer bu bürokratik sorunlar zamanında aşılamazsa şirketin bir iki hafta içinde Türkiye için ayrılan o aşıları Avrupa Birliği pazarına süreceğini söyledi.

Alman aşısında durum böyle, Amerikan aşısı, Rus aşısı, İngiliz aşısı da ortalarda yok.

Elde var sadece Çin aşısı (yani Sinovac). Sağlık Bakanlığı’ndan Çin aşısı konusundaki son durumu yokladım.

Bugüne dek 13 milyon doz aşı gelmiş. Yani son parti aşıların da yapılmasıyla bu hafta sonuna dek 7.5 milyon vatandaş aşının ilk dozuna ulaşmış olacak. Biliyorsunuz, aşılananlar arasında sağlıkçılar, 65 yaş üstü vatandaşlar var. Bu hafta da öğretmenleri de kapsayan bazı meslek mensuplarına aşı yapılması bekleniyor.

Çin’de yeni yıl tatili öncesinde onay alınırsa, 21 Şubat’a kadar 15 milyon doz daha gelecek ve rakam 28 milyon doza çıkacak.

Sözleşme gereği, Çin hükümetinin onay sürecinde ya da transfer sırasında bir gecikme yaşanmazsa Türkiye’ye mart ortasına kadar 22 milyon doz aşı daha gelecek ve toplam rakam 50 milyon dozu bulacak. Bu da ülkemizde mart ortasına kadar 25 milyon kişinin aşılanacağı anlamına geliyor.

Bilim adamları sürü bağışıklığı seviyesine ulaşmak için bu rakamın 40 milyona çıkarılması gerektiğini söylüyor.

Aşı şirketlerinin dünyanın talebini karşılamakta zorlandığını ve Türkiye’nin Çin dışından arz yaratamadığını da hesaba katarsak, aradaki 30 milyon dozun da Çin’den karşılanması ve yeni bir sözleşme imzalanması gündeme gelebilir. Ancak, o aşamada Çinli şirket, kendi aşı üretimleri talebi karşılayamayan Avrupa’dan ve ABD’den daha iyi fiyat veren müşteriler bulabilir.

Aşı meselesinin tartışıldığı ilk zamanlarda hep birlikte Çin aşısını getiren şirkete yüklendik ama bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki o şirketin getirdiği aşılar olmasa, Türkiye “hiç aşı yapılamayan ülkeler”, dolayısıyla da “sağlıkçılarını dahi aşılayamayan ülkeler” arasında kalacaktı.