Türkiye’nin en az ekonomik kriz kadar ciddi bir sorunu daha var:

Ekonomik krizle mücadele etmesi gereken iktidar, ekonomik krizin varlığına inanmıyor.

Gelin kısa bir özet yapalım:

- Sık sık Almanların bizi kıskandığını, Avrupa’da kuyrukların olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’yla görüşmesinde ve bazı kürsü konuşmalarında Türkiye’de ekonominin kötü olmadığını söyledi.

- AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, doların TL karşısındaki artışını, doların Japon Yen’i karşısındaki değeriyle kıyasladı ve şöyle dedi:

“Doların değeriyle ilgili Japonya bir mukayese yapıyor mu? Japonla 114 yen olan dolar kurunu göstererek kendi ekonomisini değerlendiriyor mu? Nasıl başarısız bir ekonomiyiz diyerek kendi ekonomilerini değerlendiriyor mu? Bu ülkede faizle mücadelemizi sonuna kadar yürüteceğiz.”

- AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Avrupa ve ABD’yle Türkiye’yi karşılaştırırken şu yorumu yaptı:

“Amerika, Avrupa denen ülkeler, enflasyon diye bir şey bilmiyor. Bugün Amerika’da sıfırdan yüzde 7’ye çıkmış enflasyon. Bu ne demektir? Yedi kat artış. Bizde onlardan 20’ye çıkmış, iki kat artmış. İyi mi değil?”

- AK Parti MKYK üyesi Mücahit Bilici, doların yükselmesinin iyi bir şey olduğunu savunduğu konuşmasında şunları söyledi:

“Vatandaşlarımız müsterih olsun. Ayda 20 milyar dolar ihracat yapıyor ve rekor kırıyoruz. Arttıkça dolar bolluğu yaşanacak ve düşecektir. Belli bir seviyeye çekeceğiz. Bugünler sayılı.”

- AK Parti Milletvekili Uğur Aydemir, yeni yapılan otoyolların pahalı olduğunu söyleyen HDP Milletvekili Garo Paylan’a yanıt verirken konuşmasında şu ifadeleri geçirdi:

“... para kalmayabilir, gözlerinizi kapatıp arazinin gölgesinde oturmayın, başınızı bir kaldırın, şu yolların güzelliğine bakın arkadaşlar. Gözünüz gönlünüz açılsın arkadaşlar ya. Bakın ne kadar güzel yollar yapılmış, gözünüz gönlünüz açılsın.”

★★★

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

İşçinin, çiftçinin, işsizin yaşadığı ekonomik sorunlar ortada. Ülkede çalışan 15,2 milyon insanın 6.4 milyonu asgari ücretle çalışıyor. Türk lirasındaki değer kaybı yüzünden asgari ücret 252 dolara kadar geriledi.

Ücretler bu kadar erirken, hizmetlere sürekli zam yağıyor.
Çarpıcı bir örnek vereyim: AK Parti’li Uğur Aydemir’in “gözünüz gönlünüz açılsın” dediği yollardan biri olan Avrasya Tüneli’nde bir otomobil için tek geçiş ücreti 46 lira. Gidiş geliş 92 lira. Avrasya tünelinden her gün geçip geri dönen biri 2 bin 760 lira ödemek zorunda. Yani bir asgari ücretli, Avrasya tünelinden her gün geçerse elinde sadece 90 TL kalıyor.

Otomobilin yaktığı benzini/motorinini söylemiyorum dahi.

Hadi (Sayın Cumhurbaşkanı olduğunu iddia etse de) biz “Asgari ücretlinin arabası yoktur, böyle masrafları olmaz” deyip  işin içinden çıkalım.

Ya kilosu 25 lirayı bulan Ayçiçek yağını almadan nasıl idare edeceğiz.

Peki tüketici alışverişte perişan olurken üretici ihya oluyor mu?

Maalesef hayır.

Haber bültenlerine yansıyan bir örnek vereyim: Bir kilo limon Ankara’da altı, İstanbul’da yedi lira. Buna karşın, üretici bir kilo limonu 1 liraya dahi satamıyor. Bir litre limon suyu bir litre suyun yarı fiyatına satılıyor.

★★★

Halk küçük bir demet sunduğum bu sorunları çözmesi için hükümetten adım atmasını bekliyor.

Oysa hükümet o sorunları ya görmüyor ya da görmezden geliyor.

Bununla da yetinmiyor, Türkiye’yi Almanya’yla, ABD’yle ya da Japonya’yla kıyaslıyor.

Artık şu acı gerçekle yüzleşmek zorundayız: Hükümet bu sorunları çözemez.

Zira, “(iktidara göre) olmayan” sorun çözülemez.