Ülkelerin güç gösterisi yaptığı sporun zirvesi olimpiyatta Türkiye’nin prestiji maalesef yok denecek kadar az. ‘Topend Sports’un araştırmasına göre, madalya/nüfus oranında Türkiye; Bangladeş, Hindistan ve Endonezya ile birlikte en kötüler arasında. Bu istatistikte 1 milyon kişi başına 18.39 altın ile Finlandiya zirvede. Bu küçük İskandinav ülkesinin 101 altını var, sadece yaz oyunlarında. Macaristan, Bahamalar, İsveç, Norveç, Danimarka, Bulgaristan, Jamaika ve Estonya ilk 10’da. ABD’nin madalya/olimpiyat ortalaması 93.4 iken bu istatistik bizde sadece 4.1 ne yazık ki...

Bu tabloya rağmen “Olimpiyata şu kadar sporcu gönderdik” diye sevinenler var. Bu algıyı yıkmak şart. Göğsündeki Ay-Yıldız ile bu ulusu ve ülkeyi temsil eden sporcunun hedefi sadece olimpiyata katılmak değil, madalya olmalı.

Olimpiyata çok sporcu göndermenin başarı olarak gösterilmediği gün, hedefe ulaşmışız demektir. Ama bunun için köklü bir sistem değişikliği ve ‘spor devrimi’ şart.

Oyunlar tarihindeki madalya sayımız 6 branşta 91. İstiklal Marşı’nı güreş (29), halter (8), tekvando (1) ve judoda (1) dinlettik; boks ve atletizmde kürsüye çıktık.

Son üç olimpiyatı sadece 1’er altın ile kapatabilen Türkiye için Tokyo, önemli fırsat. Bize yakışmayan tabloyu değiştirebiliriz. Türk spor tarihinde ilk kez bazı branşlarda olimpiyat altınına bu kadar yakın ve iddialıyız. Üç ana spordan cimnastikte, oyunlarda ilk kez yer alan karatede, tekvandoda, boksta ve okçulukta ‘Dünya ve Avrupa Şampiyonu’ unvanlı sporcularımız ter dökecek.

Beklentiler yüksek tutulursa güreş yine hayal kırıklığına yol açabilir. Mevcut derecelerle atletizmde kürsü, yüzmede ise yarı final ile yetineceğiz gibi görünüyor.

Umarım çok daha iyisi olur. Haydi çocuklar...