Sevgili okurlarım, bildirimler günler öncesinde yapılmaya başlanmıştı.

Kabine 1 Mart Pazartesi günü toplanacak ve salgınla ilgili alınacak yeni kararlar cumhurbaşkanı tarafından açıklanacaktı.

Adına korona denilen öldürücü virüs bütün toplumu ilgilendiren bir sorun olmuştu...

Bakalım bu konuda hangi önlemler alınacaktı...

Milyonlarca insan televizyonlarını saatler öncesinden açtı ve Recep Bey tarafından edilecek lâfları dinlemeye hazırlandı.

★★★

Bekle Allah bekle, beyefendi ortaya çıkmıyor.

En sonunda çıktı...

Konuşması başladı ama yeni korona önlemleri dışında her şeyi söylüyordu...

28 Şubat olayını uzun uzun anlattı.

Çeşitli alanlarda iktidarlarının nasıl başarılara ulaşmış olduğunu da anlatmaya koyuldu...

Ve sıra geldi yasakların kaldırılmasına.

Saat tutmadım ama ekran başında bir saate yakın beklemek zorunda kalmıştık.

Önce 28 Şubat, sonra iktidarının kalkınma ve başarıları edebiyatı...

Karşısında doğal olarak kimse yoktu.

Soru sormak falan asla öz konusu değildi.

Ekranları kullanarak canlı yayınlarda propaganda yapma çarkı bir kez daha hızla dönüyor, milyonlarca insanımız ise asıl ve en önemli konuya gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu.

★★★

Bu tek taraflı nutuk atma olayını her zaman, bazen günde iki veya üç kez yaşıyoruz!

İktidar kendince muhteşem bir propaganda çarkını ekranlarda döndürüyor.

İktidar deyince sadece Recep Bey’i anlıyoruz.

Geri kalanlar hesapta hiç yok.

Onun dışında, konuşma talimatı verilen başka AKP’li yetkililer arada sırada boy gösteriyor ama...

Ne varsa beyefendide var!

Tek adam ne derse, ne isterse o oluyor!

İyi de bütün bunlar olurken topluma biraz olsun saygı göstermesi bekleniyor.



Sevgili okurlarım, 1 Mart itibarıyla Türkiye’de ilginç bir gelişme oldu. Sanırım pek kimse bu olayı önemsemedi, ya da üzerinde durmaya değer bulmadı.

Vatan Partisi ilginç bir yapı.

Aslında Türk siyasetinde hiçbir ağırlığı ve önemi yok.

Rağbet gören bir siyasi yapıya sahip değil.

Seçimlere giriyor ama binde bir’lerle ölçülen sembolik bir oy oranından yukarı çıkması mümkün olmuyor.

Oysa biz geçmiş yıllarda bu partiyi (küçük bile olsa) solcu olarak bilirdik...

Hatta bazıları “Komünist” bilir ve çok kızardı!

Çin’e yakın, Çin’in adeta Türkiye temsilcisi ve sözcüsü olarak görev yapan bir parti!

★★★

Vatan Partisi son yıllarda ilginç bir çizgi değişikliği yaptı...

Ve AKP-MHP ortaklığının en büyük yandaşı, destekçisi oldu.

Kendi çapında, aynen MHP gibi, muhalefete karşı muhalefet sergilemeye koyuldu.

Özellikle de CHP, İYİ Parti ve HDP’ye...

★★★

Partinin iki yayın organı var.

Gazete olarak Aydınlık.

Televizyon kanalı olarak Ulusal Kanal.

Aydınlık’ın günlük satış rakamı sadece 1.800 dolaylarında.

Ulusal Kanal derseniz, medya piyasasında herhangi bir ağırlığı yok.

Vatan Partisi parası olmayan, çalışanlarına ödeme yapmakta bile zorlanan bir parti...

★★★

Türkiye 1 Mart Pazartesi gününden başlayarak yeni bir sürprize tanık oldu!

Ulusal TV, Digitürk 52. kanalda yayına başladı.

Bizim bildiğimiz kadarıyla Digitürk’e girişin ve sürekli yer sahibi olmanın yıllık ücreti 500 bin dolar.

Arkasında güçlü sermayeler ve holdingler olan yayın kuruluşları bu parayı elbette verebilir de Vatan Partisi’nin (ya da Ulusal Kanal yönetiminin) nereden ve nasıl bulduğu merak konusu.

Arkalarında hiçbir büyük ekonomik gücün yer almadığı Tele-1, Halk TV, KRT gibi kanallar bu yıllık aidatı ödemede büyük zorluklarla karşılaşırken, demek ki Vatan Partisi parayı bir yerlerden bulmuş!

Yardım kampanyasıyla bulduklarını söylüyorlar.

Elin ağzı torba değil ki büzesin, öbür yanda ise ortaya bir sürü söylenti çıkıyor.

O kadar ki, bazıları bu 500 bin doların Ulusal Kanal’a Vatan Partisi güçlensin diye örtülü ödenekten verildiğini ve Digitürk’e o yolla ödeme yapıldığını bile iddia ediyor.

★★★

Siyasi yaşamında nice çileler çeken, uzun yıllar boyunca hapishanelerde yaşamak zorunda bırakılan Doğu Perinçek benim çok uzun yıllardan beri arkadaşım.

Eşim Tansel Çölaşan’ın Ankara Hukuk Fakültesi’nden sınıf arkadaşı.

Birbirimizi sık göremesek de isimlerimizle hitap edecek kadar yakınız.

Benim tanıdığım Doğu’nun ülkemizi yönetmekte olan AKP-MHP ikilisine (normal koşullarda) böylesine yakınlaşması, onların çizgisinde yer alması asla söz konusu olamazdı.

Ne oldu, köprülerin altından hangi sular geçti de bu inanılmaz iktidar yandaşlığı gerçekleşti, doğrusunu isterseniz bilemiyorum...

Ve çok merak ediyorum!