Sevgili okurlarım, eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın sözleri Türkiye’nin acı bir gerçeğini daha ortaya çıkardı.

İranlı vurguncu ve rüşvet dağıtıcısı Reza Zarrab’la ilişkisi olan ve rüşvet yediği iddia edilen üç eski bakanla kendisinin geçmişte aynı işleme tabi tutulduğunu söylerken, Recep Bey’den yakınıyor ve şöyle diyordu:

“Beni hırsızlarla aynı çuvala koydular.”

17-25 Aralık 2013 operasyonları Türkiye’de çok büyük olay yaratmıştı. Büyük rüşvet ve yolsuzluklara isimleri karışan üç bakan şunlardı:

Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış.

Polis ve savcılık çok kapsamlı araştırmalar yapmış, telefonları dinlenmiş, her şey dört dörtlük belgelenmişti.

İranlı’nın Zafer Çağlayan’a hediye ettiği özel sipariş 700 bin liralık İsviçre özel yapımı kol saati.

Egemen Bağış’a çikolata kutuları içinde gönderilen 100 bin dolarlık rüşvetler...

Ve İçişleri bakanı Muammer Güler’in oğlunun evine yapılan polis baskınında ele geçirilen milyonlarca dolar para, çelik kasalar, para sayma makineleri ve bu beyefendilerin Reza ile yaptığı, polis ve savcılık dinlemesine takılan konuşmalar.

★★★

Sevgili okurlarım, bugüne kadar birkaç kez yazdığım Muammer Güler olayını şimdi yine yazıyorum. Nedenine gelince, bu olay ‘örtülü’ kaldı!..

Halkbank İstanbul Kapalıçarşı şubesinin müdiresi olan S.Ö. müşterilerin dört milyon lirasını dolandırıp zimmetine geçirmiş, Ağır Ceza’da yargılanmış ve 14 yıl hapis cezası almıştı.

Parası buharlaşanlar arasında M.G. isimli bir banka müşterisi de vardı.

Şimdi bu esrarengiz Bay M.G.’nin kim olduğunu biraz daha kurcalayalım!

Geçmişte de birkaç kez yazmıştım.

★★★

17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonları öncesinde Halkbank’ın İstanbul Kapalıçarşı şubesinde ilginç bir olay gerçekleşti. Şube müdürü olan bankacı hanım ve ekibi, bazı müşterilerin hesaplarını sahte belgeler düzenleyerek boşaltıp zimmetlerine geçirdiler.

Bankada mevduatı olan bazı müşteriler şikayetçi oldu,

Savcılık olaya el koydu ve durum incelendi. Olay doğruydu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu konuda iddianame düzenlendi.

Şube müdürü S. hanım ve öteki şube çalışanları hakkında dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik iddiasıyla İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.

(Esas No. 2011/ 7294. İddianame No. 2011/ 664.)

Hesapları sahte imzalar ve düzmece belgelerle boşaltılan banka müşterilerinin tamamı şikayet dilekçesi verip davacı oldular. Şikayetçiler arasında Türk sanat müziği sanatçısı Samime Sanay’da vardı.

★★★

Bütün şikayetçilerin isimleri savcılık iddianamesinde tek tek veriliyordu.

Ancak bir isim vardı ki, onun adı özenle gizleniyor, iddianamede “M.G.” olarak geçiyordu.

Yani açık ismi ve soyadı -her nedense- açıklanmıyordu. Belli ki savcılık, iktidar kesiminden gelen talimat doğrultusunda o şahsı koruma altına almıştı. İlgili bölüm şöyle idi:

“...Banka müşterilerinden M.G. rumuzlu hesap sahibinin kendisi ve aile fertleri adına açılan hesaplardan bilgi ve rızaları olmadan yapılan usulsüz işlemlerle 663 bin TL ile 170 bin ABD doları olmak üzere (o tarihte)  toplam 908 bin TL’nin şüphelilerce (Halkbank görevlileri tarafından) çekilerek zimmetlerine geçirdikleri anlaşılmış olmakla...”

Banka hesaplarının rumuzla değil, açık kimlik bilgileriyle açıldığını bilmeyen olamaz.

★★★

Şimdi bundan sonrasına dikkat ediniz:

Bankadan sahte imzalar ve çeşitli dümenlerle 908 bin lirası çekilen M.G. isimli bu şahıs bankayı öteki mağdurlarla birlikte savcılığa şikayet etmiyor, davacı olup hesap sormuyordu.

Çok ilginç!.. Bu nasıl bir iştir!

Üstelik iddianamede herkesin adı açık seçik yazılırken, bu şahsın adı sadece M.G. olarak geçiyor.

Peki kim olabilir ismi gizlenen bu M.G.?

O günlerin İçişleri Bakanı Muammer Güler olabilir mi!

★★★

Basında bu konuda haberler çıktı. Bu olay Meclis’te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sorulduğunda “Benim haberim yok, bir baktırayım” demekle yetindi!..

Ve yanıt veremedi!

CHP eski milletvekili Umut Oran dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığına soru önergesi verdi. Önerge hasıraltı edildi, yanıt verilmedi!

★★★

Şimdi, o sırada İçişleri Bakanı olan Muammer Güler’e bir kez daha soruyorum. Olay nasıl olsa unutuldu demesin. Arşiv unutmaz.

Yani aşağıdaki sorulara hiç kıvırtmadan açık ve net yanıtlar vermesini istirham ediyorum:

-Beyefendi, Halkbank’ta o günkü parayla tam 908 bin lirası buharlaşan ve iddianamede M.G. olarak geçen şahıs, zat-ı aliniz midir?

Evet mi, hayır mı?

-Yanıtınız hayır ise niçin bu konuda açıklama yapmadınız?

-Evet ise paranızı dolandıranlardan niçin şikayetçi olmadınız?

Bu para büyük para!

Yani Rahmi Koç olsa, Sabancı ailesinin bireyleri bile olsa, vallahi bu parayı dolandırıcılara yedirmez, her vatandaş gibi onlar da hesap sorardı.

Dönemin İçişleri Bakanı olan, 17- 25
Aralık operasyonlarında oğlunun
evinde çelik para kasaları, milyonlarca lira ve dolarla birlikte para sayma
makineleri ele geçirilen şahıs bu sorulara yanıt vermekle yükümlü idi ama hep sustu.

Şimdi aradan yıllar geçti ama suskunluğunu günümüzde de koruyor.

★★★

İki olasılık vardı, şunları söyleyebilirdi:

-“Hayır, Halkbank’ın o şubesinde benim param yoktu, dolayısıyla dolandırılmış değilim. Ben İçişleri Bakanı Muammer Güler, iddianamede sözü edilen M.G. değilim.”

Ya da:

“Evet, o M.G. benim. 908 bin liram buharlaştı ama şikayetçi olmadım çünkü....” Ancak eski Bakan Bey bu “Çünkü” sözcüğünün arkasını doldurmak zorunda idi.

Aksi takdirde insanların aklına yine “Acaba rüşvet parası mıydı” gibi çok kötü şeyler gelecekti!

★★★

Aman Muammer Bey, hiç değilse şimdi konuşunuz lütfen, bu M.G. neyin nesidir?

Geçmişte sorduk, konuşamadınız!..

Aradan yıllar geçti...

O mübarek ağzınızı hiç değilse şimdi açınız, bize bilgi veriniz!

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk olaylarına adı karışan Egemen Bağış bir süre sonra Tayyipgiller tarafından ödüllendirildi ve Türkiye’nin Prag Büyükelçisi yapıldı.

Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’in ne işler yaptığını araştırmaya gerek görmüyorum. Hayatlarını yaşıyorlardır!