Sevgili okurlarım, Türkiye’deki cezaevlerinde şu anda yaklaşık 290 bin kişi yatıyor. İçlerinde her türlü, her suçtan tutuklu ve hükümlüler var.

Cezaevleri koğuşları suçlular ve suçsuzlarla tıklım tıklım dolu.

Memleketin dört bir yanındaki cezaevlerinden her gün en az iki mektup alıyorum. Çok ilginç mektuplar geliyor ama hepsine yer vermek ne yazık ki mümkün olmuyor.

★★★

Bugünkü ilk mektup pilot yüzbaşı Ali Emre Destegül’den...

F-16 pilotu.

Eğitim ve öğretimi için milyonlarca dolar harcanan, sonra TSK’dan ihraç edilen yüzlerce pilotumuzdan biri.

Harp Akademisi’nde kurmaylık eğitimi görürken eğitimin bitmesine sadece bir hafta kala 15 Temmuz olayı gerçekleşiyor.

Bu ilginç mektubu size iletiyorum:

★★★

“Saygıdeğer Emin Çölaşan, 2 Ekim 2021 tarihli yazınızı okudum.

Ben de 2016 yılında (15 Temmuz darbe girişimi esnasında) o zamanki ismiyle Harp Akademisi’nde kurmaylık öğrencisi olan bir pilot yüzbaşı idim.

19 Temmuz 2016’dan beri özgürlüğümden mahrumum. Silivri 1 no.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndayım.

Harp Akademileri davasında yargılandım. Yargı süreci (verilen kararlar) şu an Anayasa Mahkemesi’nde.

Anayasa Mahkemesi’ne 292 sayfalık, baştan sona hukuksuzluk ve adaletsizlikleri açıklayan başvurumu anlatarak sizi sıkmayacağım.

‘Sen o darbe gecesi ne yaptın’ diye merak ediyorsunuzdur.

Genelde pilotum deyince ‘O gece uçtun mu?’ sorusuyla karşılaşıyorum.

Normal şartlarda darbe planlanmış olsa ‘Pilot ne yapar?’ sorusuna insanlar kendi kafalarında haklı olarak böyle karar verdiklerinden olsa gerek, uçmuş olmam gerektiğini düşünüyorlar.

Ama ne hikmetse ben (o gece) ne uçtum, ne uçağı olan bir birliğe gittim ve ne de başka bir birliğe gittim.

Yıllardır terörle mücadele görevlerinde amirlerim nasıl beni mesai saatleri dışında çağırıp mesaide hazır ettiyse, yine aynı reaksiyonla ‘Mesaiye gel’ dediler ve gittim.

‘Bekle’ dediler, bekledim.

Sonra maalesef uydurma tahkikat raporlarıyla tahmine ve ihtimale dayanarak ‘Darbe başarılı olsaydı yardım edecekti, o yüzden fonksiyonel olarak destek sağlamıştır’ gibi zorlama bir yorumla müebbet hapis cezasına çarptırıldım.

Şimdi diyeceksiniz ki ‘Kardeşim, çobanken askere gelip 300 yıl ceza alanlar var. Harbiyeliler var, uzman çavuşlar, erler ve astsubaylar var...’

Doğrudur.

★★★

Pilot yüzbaşı mektubunun bu bölümünde rütbesi general olan iki amirinin isimlerini veriyor. O isimleri yazmıyorum.

Ama bizim davada beni mesaiye çağıran general de vardı!

Tüm birliği neredeyse hallaç pamuğu gibi dağılmış, belki de dağılmasına izin vermiş bir başka general daha vardı.

Bu komutanlarım yargı kararıyla tahliye oldu.

Tabii ki bu komutanlarımın suçlu olduğunu söylemiyorum ama hangi vicdan bu adaletsizliği kaldırır, çok merak ediyorum.

Siz de 400 satırda dört satır ‘Sadece erler, Harbiyeliler ve muhtelif rütbede askerler mağdur oldu’ diye geçiştirebilirsiniz. Belki hiç kayda da almayabilirsiniz.

Ama birkaç satır da olsa duruşunuzdan dolayı siz ve sizin gibi ülkesini gerçekten seven yazarlarımız, bu sisli günlerin aydınlatıcısı olacaksınız. Ellerinizden öpüyorum.

Ali Emre Destegül.”



Dün aldığım ikinci mektubu yazanın adını ve yatmakta olduğu cezaevini ise açıklamıyorum.

Bakın cezaevlerinde, hiç bilmediğimiz o alemde neler oluyormuş!

“Selamınaleyküm Emin abi. Nasılsınız? İnşallah iyisinizdir.

Ben 45 yaşındayım. Yedi senedir ceza yatmaktayım. 10 yaşından beri yetim ve öksüzüm. Bir de .....  adında bir oğlum var.

Burada her koğuşta SÖZCÜ Gazetesi mutlaka bulunuyor. Ben de gazetenizi ve köşe yazılarınızı okuyorum.

Size arkadaşlarımın da tavsiyesiyle kısa ve öz aynı zamanda samimi duygularımı bildirmek istiyorum.

Cezaevinde dört senedir meydancılık yapmaktayım. (Sil süpür, çay demleme, çamaşır yıkama gibi ayak işleri.) Oğlumla ilişkilerimiz güçlensin diye kazandığım parayla ona yiyecek içecek yaptırıp koliyle gönderiyordum.

Fakat bunu cezaevi kurumu ve PTT yasakladı.

Ben de bu sebeple oğlum için sigara biriktirip bilgisayar almak istedim. Tahliye olan bir arkadaşıma 20 karton Parliament sigarası verdim. O da buna karşılık oğluma bilgisayar gönderecekti.

Şimdi kendisine ulaşamıyorum. Anlayacağınız kandırıldım.

Ben kendim için bir şey istemiyorum. İlkokul 5. sınıfa giden oğlum için. Yeni olmasına gerek yok, sizden bilgisayar desteği rica ediyorum.

Siz büyüğüm oğlumun işini kolaylaştırırsanız Allah’ta sizin işlerinizi kolaylaştırsın. Saygılarımla.”

Bir yanda darbe gecesi uçmayan, silahlı herhangi bir askeri birliğe gitmeyen, kurmaylık eğitiminin bitmesine bir hafta kalmış F-16 pilotu yüzbaşı, uğradığı haksızlığı dile getiriyor ve sonuna kadar haklı.

Öbür yanda ise oğluna bilgisayar alabilmek için teslim ettiği 20 karton sigara ile ortalıktan kaybolan, mektup sahibini dolandıran koğuş arkadaşı!..

Cezaevleri gerçekten ilginç bir âlem!