Sevgili okurlarım, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz, karşımıza her gün çıkarılan yalanları ve pislikleri ister istemez izlemek zorunda kalıyoruz.

Ama bunlar arasında özellikle biri var ki çok önemli.

Çılgın boyutlara varan fiyat artışları.

İktidar bu konuda çaresiz...

Hadiseye adam gibi değinemiyor, çözüm bulamıyor ve neler yapılması gerektiğini bilemiyor.

Beyefendi geçenlerde İstanbul’daki evine yakın bir markete girdi, kendince sözüm ona alışveriş yaptı...

Medya kuruluşlarına her zaman olduğu gibi önceden haber salınmıştı.

“Beyefendi markette alışveriş yapacak, muhabirlerinizi ve kameralarınızı gönderin!”

★★★

Her şey hazırdı, muhabirler kendisini bekliyordu...

Geldi... Alışveriş arabasını rastgele doldurmaya başladı.

Çıkış zamanı yaklaşırken muhabirleri yanına çağırdı ve izlenimlerini açıkladı:

“Fiyatlar yüksek değil, uygun!”

Bunu nereden çıkarıyordu, acaba nasıl biliyordu!

Yoksa daha önce alışveriş yapan, içinde yaşamakta olduğu sırça köşk sarayından bazen dışarı çıkan, fiyatlar hakkında fikir sahibi olan biri miydi!

Hiç ilgisi yok.

Orada her zaman olduğu gibi şov yapıyordu.

★★★

Siyasetçi belli konularda şov yapabilir. Gerçekleri bilmeyen bazı vatandaşlar da bu gibi yaldızlı sözlere kanabilir.

Ama söz konusu fiyatlar olunca, bu gibi sözleri hiç kimse yemez.

Yutturamazsınız...

Çünkü kim olursa olsun, toplumun en az yüzde 90’ı fiyatlar hakkında bilgi sahibidir.

Geçen hafta aldığı peynirin, domatesin, pirincin fiyatını bilir.

Her gün bütün mallara gelen zamların farkındadır.

Siz fiyatların uygun olduğunu söylerseniz milyonlarca insanımızı sadece güldürürsünüz.

★★★

Sonra sözlerine ekledi...

“Yakın bir zamanda her biri 500 metrekarelik 1.000 (yazıyla bin) market açacağız.”

Bir market alışverişi sonrasında (kısa süreli bile olsa) herkesi güldürmeyi başarmıştı.

Şimdi o marketlerin açılmasını bekleyeceğiz, başka çaremiz yok.

İşte o zaman fiyatlar düşecek, herkes rahat bir nefes alacak, seçimde oylar beyefendi ile partisine oluk gibi akacak!

★★★

Anormal fiyat artışları ve enflasyon konusunda çaresiz kaldıklarını onlar, bizden çok daha iyi biliyor.

Ellerinden bir şey gelmediğini gördüler...

Ve son çırpınışlarına tanık oluyoruz.

Türkiye bu çaresizliği daha önce de yaşamıştı.

Örneğin 1950’li yıllarda Demokrat Parti döneminde bir Milli Koruma Kanunu vardı. Bunun uygulanmasına ben bile küçük yaşlarımda tanık olmuştum.

Fiyatlara narh getirilirdi.

Örneğin hükümet (bugünkü fiyatlarla) karar alır ve bunu her gece radyodan duyururdu:

Domatesin kilosu altı lirayı geçmeyecek. Ekmek iki buçuk liradan satılacak.

Müfettişler ortaya salınır, fiyatlar o yolla güya denetlenirdi. Ancak pek bir işe yaramazdı.

Narh kurallarına uymayanlara hapis ve para cezası getirilmişti.

★★★

Bu kurallar o zaman belki biraz olsun geçerli olabilirdi de, ya şimdi!

Bu iktidar fiyat artışlarını önlemenin kendince çaresini buldu.

Marketleri, bakkalları, manavları ve pazarları Ticaret Bakanlığı müfettişlerine, belediye zabıtalarına denetletip artışları bu yolla
önlemek.


Komik, gülünecek bir olaydır.

Bunlar piyasalarda neyi nasıl denetleyecek?

Her şey tamamen göstermelik.

Ticaret Bakanlığı’nda kaç müfettiş var?

Belediye zabıtası bu oynak fatura işlerinden ne anlar?

★★★

Kaldı ki fiyat artışlarının esas nedeni başka...

Sen her gün hükümet olarak parasızlıktan bitmişsin. Bütçe açıkları arşa yükselmiş. Kendi yetkinde olan ve aklına gelen her şeye zam yapıyor ve yaptırıyorsun.

Akaryakıt, elektrik, doğalgaz, sigara, içki, çimento, gübre...

Ondan sonra da müfettişleri ve zabıtaları fiyatları denetlesin diye piyasaya sürüyorsun.

★★★

Her türlü israf, savurganlık ve yolsuzluk serbest.

Devletin Ziraat Bankası, yandaş medya patronu Erdoğan Demirören’e 750 milyon dolar kredi veriyor ama bir türlü geri alamıyor.

Nedenini soranlara “Ticari sırdır, açıklanamaz” diyorlar!

Sen önce bu olanları önle, esas vurgun buralarda...

Müfettişleri ve zabıtaları domates-patates fiyatları konusunda daha sonra devreye sok!

Neyse işte, bu yüksek enflasyon yakında sona erecek...

Zaten beyefendi söyledi ya...

“Fiyatlar şu anda gayet uygun.”