Bu maçı kazanmak için nasıl başlamamız gerekirdi? Topu, çok çabuk geri kazanmamız en önemli koşul olarak ön plana çıktı. İyi pas yapıp, Letonya’nın oluşturmaya çalıştığı ritmi, devre dışı bırakmamız lazımdı. Bireysel beceri, bu tür maçlar için anahtar mecburiyet... Ama iyi başlayamadık. Geçişi başlatan ayağa paslarda ağır kalıyoruz. Mevsim değişiyor! Her şeye rağmen, Merih gol atma becerisini çalıştırabilse, 1-0 öne geçebilirdik. Dün geceki maçta ben, oyuna fazla önem vermedim esasında... Nasıl oynarsak oynayalım, Letonya isterse 20 pozisyona girsin, ama yeter ki biz kazanalım. İşte böyle bir maça bile razıydım. İspanya-Fransa maçını seyrettikten sonra, bizim oynadığımız futbol o kadar soru işaretleriyle dolu ki... Çok kötü oynuyoruz! Cengiz, Hakan ve Burak...

MAÇ kazandıran oyuncularsınız. Milli takım için, bu dönemde yoktunuz maalesef...

ORGANİZE olmaya çalışan Letonya karşısında, oyuncularımızın geçişlerde hiç başarılı olamadığını gördük uzun süre... Rakip, pas opsiyonlarımızı kilitledi. Hücumda bu kadar etkisizlik çok şaşırtıcı... Oynadığımız sahada, kaleler sanki yoktu! Ve bu kadar kötü oynarken, golü de Merih’le kendi kalemize attık. Serdar’ın attığı golün adı umuda yolculuk oldu. Sonra biraz çabaladık ama olmadı. Maça böyle başlamamız gerekiyordu. Bir anda göklerden bir penaltı geldi sanki. Her şeyi kapatırken Burak ile golü attık. Kazandık, başka bir şey yazmama gerek yok.