İlk 10 dakika. Rakibin bütün hücum opsiyonlarını etkisiz hale getirdi Galatasaray. Hücum prensiplerinde etkiliydi. Sonra, bu sezon gördüğümüz kısa filimi tekrar yaşadık. Kehinde, Alpaslan’ı devre dışı bıraktı. Yaptığı ortayı Muslera çözemeyince, Egho kafayı vurdu. Bir garip gol izledik. Sonuçta, Real Madrid ile oynamıyorsun.

Yediğin golün şoku uzun sürmemeli. Feghouli, al da at dedi Diagne’ye. Kendisi, topu direğe nişanladı. Böyle maçlarda kaçırmayacaksın.

Hollanda işi bir gol izlemek, futbol adına çok güzel. Babel’in Van Aanholt’a pası ve onun kalite dolu vuruşu. Sonrası, önce kaçırıp, ardından direğe takılan Diagne. Bir anda fişi çekebilirdi Galatasaray. Barış’ın oyuna girmesi, hücuma dinamizm getirdi.

Berkan çok koşuyor, mücadele ediyor. Dikine, daha etkili paslar bekliyorum ondan. Sadece çok koşmak yetmez. Barış’ın etkisi, ikinci golü getirdi. Baskılı oyun, hata yaptırır. Bunun karşılığını aldı Galatasaray. Laurenborg, kendi kalesine atarken, iyi oyunun karşılığı böylece gelmiş oldu.

“Top istedi” diye, bir söylem vardır. İkinci golde bunu yaşadık. Son bölümlerde, oyunu, daha çok kendi yarı sahasında kabul eden bir Galatasaray izledik. Böyle yaptığınızda, zaman yavaşlar, sanki. Neyse, önemli olan fiziği ve mücadele gücü iyi olan Randers’ı, geriden gelip elemekti. Van Aanholt’un klas vuruşu direkten dönmese çok iyi olacaktı.