Öyle tuhaf bir dönemde yaşıyoruz ki; bilimsel gelişmeler ne kadar artarsa, bilim dışı ve gerçek olmayan bilgilere de o denli ilgi artıyor. Tuhaf bir paradoks.

Pandemi süreci, bu çelişkiyi çok daha gözle görülür hale getirdi. Bilim dünyasının ortaya koyduğu gerçeklere karşı, hurafeler ve uydurma bilgilerle insanlar kandırılıyor.

İşte böyle bir ortamda Prof. Dr. Mustafa Çetiner, “Bilim Bizi Kandırıyor mu?” isimli kitabında şu iki soruyu soruyor:

Bilgiye en hızlı ve kolay şekilde ulaşabildiğimizi iddia ettiğimiz bir çağda bilimsel düşünmenin ve gerçeğin neresindeyiz?

Ülkemizde bilim okuryazarlığının yüksek düzeyde olmadığı bilinen bir gerçek, peki böyle bir ortamda bilim dışılığı övmek nelere sebep oluyor?

Prof. Dr. Mustafa Çetiner


Günümüzü, günümüz insanının manipüle edilişini, “post truth” kavramıyla anlatan Çetiner, “İnsanlığın bilgi ve teknoloji konularında birikimi arttıkça, sanılanın aksine gerçek, insana pek de yaklaşmadı, hatta Kaf Dağı’nın ardına kaçtı” tespitini yapıp bize şu soruların yanıtlarını anlaşılabilecek en yalın dille anlatıyor:

-Bilim ne kadar özgürdür?

-İlaçlar ve aşılar temel hak ve özgürlükleri kontrol altına alabilir mi?

-Bilimsel gerçekler ve yalanlar nasıl ayırt edilir?

-Modern tıp hep kusursuz ve masum mudur?

-Bilimde ‘çakal yayıncılık’ nasıl yapılır?

-Türkiye bilimselliğin neresindedir?

Bu kadar safsatanın ve şarlatanın olduğu bir dönemde, Prof. Dr. Mustafa Çetiner, Destek Yayınları’ndan çıkan “Bilim Bizi Kandırıyor mu?” kitabıyla gerçek dışılığa ve güdümlü bilim çağına tek tek örneklerle kafa tutuyor ve ekliyor: “Her şeye rağmen tek panzehir bilimdir!”

Taliban’a yumuşak geçiş önerisi


Taliban’a nasihatte bulunanlar, “Lütfen yumuşak geçiş yapın” diyorlar.

Bunu diyenler acaba nasıl bir beklenti içinde?

Misal…

“Kadınları sokakta kırbaçlamayın. Önce evlerinde kırbaçlayın. Yumuşak yumuşak geçiş yapın. Sonra balkonda, sonra bahçede ve nihayetinde yumuşak geçiş yaparak sokak ortasında kırbaçlarsınız” mı demek istiyorlar?

Aynı öneriyi yapanların beklentisi, Taliban yönetiminin kız çocuklarını da eğitimden yumuşak geçişle mahrum etmesi mi acaba?

Misal…

Önce son sınıfta okuyan kız çocuklarını okuldan atmalarını, ardından sırayla alt sınıflara geçip, nihayetinde makul bir süre sonra tüm kız çocuklarını evlerine hapsetmelerini mi bekliyorlar?

Misal…

Yumuşak geçiş önerenler, “Hemen kafa kesmeyin. Yumuşak yumuşak geçiş yaparak kesin. Yavaş yavaş kesin” mi demek istiyorlar?

900 günlük tadilat


SÖZCÜ’den Yusuf Demir’in haberine göre, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde tadilat başlıyor. Garip olan bu çalışmanın 900 gün  yani yaklaşık 3 yıl sürecek olması… Daha da garip olan bunun İstanbullulara henüz duyurulmaması…



Radio Sputnik’ten meslektaşım Serhat Ayan, Twitter hesabından bu tadilatla ilgili çok çarpıcı bir noktaya dikkat çekti. Şöyle yazdı Serhat: “FSM Köprüsü yapımına 4 Aralık 1985 günü başlanmış, 3 Temmuz 1988 tarihinde dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından hizmete açılmış. Yani tüm yollarıyla ve 80’lerin teknolojisiyle 942 günde bitirilmiş. Şimdi 900 günlük bakıma giriyor. Bir tuhaflık yok mu?”

53 günde İstanbul’u fetheden padişahın adının verildiği köprü, 3 yılda tamir edilecek.

Gerçekten çok tuhaf. Fakat bunun İstanbullulara açıklanmaması daha da tuhaf. Bakalım bunun altından ne çıkacak?

Bir hatırlatma


Çabuk unutuyoruz. O nedenle hafızalarımızı tazelemekte yarar var.

Bugün Türkiye’de Taliban’a yumuşak geçiş önerisinde bulunanlar, 18 yıl önce ABD’nin Irak’ı rahat rahat işgal edebilmesi için, Meclis’ten tezkere çıkarmaya çalışmıştı.

O günkü AKP iktidarı, Türkiye’nin Irak sınırını Amerikan askerine açabilmek için Meclis’i ikna etmeye uğraşmış ama oylamada salt çoğunluk elde edemediği için başaramamıştı.

Fakat Erdoğan, milletvekili seçilme yasağının kaldırılıp Başbakan olmasından sadece 5 gün sonra, ABD’ye verdiği sözü başka şekilde yerine getirdi. 19 Mart’ta Meclis’e sunulan tezkere ile ABD uçaklarının Türk hava sahasını kullanmasına izin verildi. Bu izinden beş gün sonra da Amerika, Irak’ı bombalamaya, masum insanları katletmeye başladı.

Hayır yani unutmamakta yarar var. Çünkü bugün “Yumuşak geçiş önerisi” yapılan Taliban iktidarının temellerinde, o gün AKP iktidarının Meclis’ten geçirdiği bu tezkerenin payı büyük.

İmamoğlu’ndan neden korkuyorlar?


CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adaylarının Ekrem İmamoğlu olmayacağını açık açık söyledi.

İmamoğlu da bunun aksine bir açıklama yapmadı.



Fakat özellikle hükümete yakın medyada sürekli Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı yazılıp konuşuluyor. Hemen her gün tuhaf gündemler üretip kara çalma yarışına girişiyorlar.

O da olmazsa, trol grupları sosyal medyada toplu saldırıya geçiyor.

AKP’nin ve medyasının İmamoğlu’ndan bu kadar çok korkması manidar değil mi?

Tribünlerden şüphem var


Bir futbol sevdalısı olarak, Beşiktaş’ı tribünden izlemeyi çok özledim. Nitekim bu sezon tribünler çift aşı olmuş ya da PCR testi negatif çıkan taraftarlara açık.

Fakat iki doz Sinovac aşısı olmasına rağmen, çok sayıda kişinin hasta olduğunu görüyoruz.

Sizce gereksiz bir endişe mi benimki?