Son dönemlerde dikkat edin tüm resmi açılışlar, Sayın Cumhurbaşkanı ve Diyanet İşleri Başkanı’nın katılımı ile dualar eşliğinde yapılıyor. Anlaşılan şu ki, günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı sıradan değil çok önemli bir makam olarak öne çıkıyor. Gerçekten de kılıçlı bey Sayın Ali Erbaş, halkımıza diyet konusunda önerilerde bulunmaktan tutun da çeşitli toplantılarda bulunup verdiği fetvalarla da bu makamı hak ediyor.

Ayasofya açılışındaki konuşması olsun, emekli bir hocayı başka bir cami açılışında kürsüye çıkartıp Atatürk’e hakaret edilirken duymazlıktan gelmesi olsun, son dönemlerde de sosyal medyanın hizaya getirilmesi konusunda hükümete destek vererek laiklik karşıtlığı görevinin aktörü olduğunu gösteriyor. Bu nedenle de Cumhurbaşkanlığı protokol listesinde yapılan değişiklikle Diyanet İşleri Başkanı büyük bir atılımla 12. sıraya getiriliyor. Yani Genel Kurmay Başkanlığı’nın iki kademe üstüne!

Yeni adli yıl ve Yargıtay binasının açılışında Sayın Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı ve Yargıtay Başkanı birlikte görüntü verdiler. Diyanet İşleri Başkanı dua etti. Denilen de bu açılışın geleneklerimize uygun şekilde olduğu! Aynı dualı açılış Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet töreninde de askerler arasında da yapılıyor. Bu yapılanlar hani derler ya “eski köye yeni adet” diye, işte o. Resmi törenlerde bu yapılan dualı açışlar Türkiye’de  yapılmak istenen siyasi İslam’ın ayak sesleri !!!

Ülkeyi yönetmeye başlarken Meclis kürsüsünden Laik Demokratik Sosyal Türkiye Cumhuriyeti adına yemin edenlere hatırlatmak istiyorum. Askeri ve Yargı törenleri dua ile açılmaz. Bu laiklik ilkesi ile örtüşmez

Devletin dini olmaz. Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı ne güzel söyledi, “Devletin dini ADALETTİR” diye!..

Vatandaş soruyor, neler oluyor?

Sadat denen kuruluşun başındaki emekli general (bir süre öncesine kadar askeri konularda Cumhurbaşkanı baş danışmanı) yine Diyanet İşleri Başkanı’nın olduğu toplantıdaki konuşmasında açıkça İslami Anayasa hazırlıyoruz diyor… Cumhuriyet’in gerçek bekçileri olan savcılar, “sen ne diyorsun gel bakalım Laik Demokratik bir ülkede nasıl kimden cesaret alarak bu konuşmayı yapıyorsun” diyemedi!

Ama “hudut namustur” diyen gençleri anında toparladılar. Zaten son dönemlerde dikkat edilirse Atatürk ve Cumhuriyet’e ağız birliği etmişcesine hakaretler ediliyor.

Gelelim Taliban’la benzerliğimize!…

AKP Genel Başkanı da açıkça Taliban’la inanç noktasında farklılığımız yok dedi. Bu ülkede yaşayan, inanan tüm kesimler Taliban’ın İslam anlayışını reddediyor. Akıl var izan var bizim onlarla bir benzerliğimiz olabilir mi? Taliban tüm dünyanın kabul ettiği dinci bir terör örgütüdür. Bu ve buna benzer dinci örgütler tüm İslam ülkelerini karıştırmak için Emperyalistlerce yaratılmıştır. Işid’i yarattılar onu yok etme bahanesiyle Suriye’yi parçaladılar ve Suriye’nin doğusunda bir terör devleti kuruyorlar.

Genç Cumhuriyet, İngiliz oyunları ile güçlendirilip İslam adına yapılan isyanlarla az mı uğraştı? Hadi tarih okumazsınız, okusanız da işinize gelmediği için söyleyemezsiniz, şimdi gözünüzün önünde Afganistan’da yaşanan zulme bakın ve örnek alın. Hiç Laik Demokratik sosyal Türkiye Cumhuriyet’ine benzeyen bir görüntü var mı?

Ülkemi, millet adına yönetenler; Bakın ABD oyununa gelerek Suriye’ye girdik 4.5 milyon göçmen geldi. Eğer havaalanı konusunda ısrar edersek, katil sürüsü PKK varken bir de bu Taliban katil sürüsü başımıza bela olacak. Bize düşman olacaklar. Gelen Afganların ne oldukları meçhul, bu kez tüm göçmenleri kullanarak ülkeyi karıştıracaklar.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bile Afganistan’da Taliban’ın gelecekte terörle batıyı tehdit edeceği konusunda Rusya ve Çin’i uyararak destek olunmaması konusunda uyarı yapıyor…

İşte içinde bulunduğumuz NATO ve batılı sözde müttefikler!!!!! NATO üyesi olan ve 40 yıldır PKK denen bebek katilleri ile boğuşan Türkiye’ye bırakın terör desteği vermeyi, gözümüzün içine baka baka her türlü desteği veriyorsunuz.

Yönetenler; bir gün Atatürk’e övgüler yağdırıp, diğer gün laiklik aleyhine söylemlerde bulunup ne yapmak istiyorsunuz? Hep Demokrasi diyorsunuz da, Demokrasinin olmazsa olmazının LAİKLİK olduğu gerçeğini bir türlü anlayamıyorsunuz.

Özü şu; Eleştirdiğimiz, itiraz ettiğimiz, karşı çıktığımız din ya da dini ritüeller değil, dinin siyasette ve devlette kullanılması.

SON SÖZ: “UYUMAK GÜZEL DE, KİTLE HALİNDE UYUYUNCA SIKINTI BÜYÜK OLUYOR.” FERHAN ŞENSOY