Güneşi parmağınızla göstermenize gerek yoktur.

“Güneş balçıkla sıvanmaz” sözü bundan söylenmiştir.

“Uçuyoruz” “Şahlanıyoruz” sözleriyle, bozuk ekonomimizi düzeltmek mümkün değildir.

Ülkemizin her yanında çöküş, yoksulluk ve çaresizlik var. 20 milyon insanımız açlık sınırında yaşıyor, “Şahlandık” “Şahlanıyoruz” sözleri karın doyurmuyor.

★★★

19 yıl boyunca övündüler... Ay’a iniş yapmaktan, uzaya gitmekten filan bahsettiler.

Sonuçta ne oldu?

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yoksulluğu, açlığı, Bakara suresinden ayet okuyarak anlatmaya çalışıp “Biz dünya hayatını bir imtihan olarak gören insanlarız. Rabbimiz, Kuran-ı Kerim’de ‘Muhakkak ki, sizi biraz korku ve açlıkla, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele.” dedi.

Bu durumda Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin bugünkü sıkıntılı durumunu ve insanlarımızın hazin yoksulluğunu “Allah’ın kullarını imtihan etmesi” olarak kabul ediyor demektir.

O zaman akla şu soru geliyor:

Allah sadece yoksulları, çaresiz insanları mı imtihan eder? Saraylarda, konaklarda, bir eli yağda, bir eli balda, lüks içinde yaşayanları imtihan etmez mi?

HHH

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk bu konuda bir açıklama yaparak özetle şöyle dedi:

“Öyle anlaşılıyor ki, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyguladıkları ekonomi politikasının halkı yoksullaştıran sonuçlarını Allah’ın kullarını sınaması olarak değerlendirmektedir.

Aslında bu, AKP iktidarının sınavda başarılı olamadığının itirafıdır!

Başarılarıyla her zaman övünen Erdoğan, uyguladıkları ekonomi politikalarının, özellikle toplumun dar ve sabit gelirli kesimlerini geçim sıkıntısına düşüren, bir bölümünü açlık sınırına yaklaştıran sonuçlarını Allah’ın takdiri olarak gördüğüne göre, siyasi iktidar olarak kendilerinin görevinin ne olduğunu da açıklaması gerekir.

Aksi takdirde bu ‘İşimiz Allah’a kaldı’ demektir!

Demokratik çare bellidir. İktidar değişikliği için seçimleri öne alma zamanı gelmiştir.”

Tansel Fikri’nin mektubu


Kıbrıs davamıza ihanet mi ediliyor?

Türkiye “Garantörlük hakkından” vaz mı geçiyor?

İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın bu konudaki, sorularına Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu neden hâlâ cevap vermedi?

Kıbrıs’tan kötü kokular geliyor maalesef...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eski Maliye Bakanı Tansel Fikri’den bir mektup aldım. Özetle şöyle diyor:

- Türkiye’nin garantörlüğünün ve Ada’daki askeri varlığının 500 asker gibi sembolik bir seviyede sınırlanması asla müzakere konusu dahi yapılamaz!

- İki egemen devlet ve eşit iki uluslararası kimlik temelinde varılacak herhangi bir anlaşmada tarafların uluslararası egemenliği ve uluslararası alanda eşit devlet statüsü kayıtsız şartsız korunmalı ve devam etmelidir.

- Kıbrıs Türk halkı, Rumlar’la uluslararası eşit hak ve statünün dilencisi durumuna asla sokulamaz ve sokulmaması için her türlü uluslararası güvencenin sağlanması şarttır.”

TEBESSÜM

“Kurtaran yok mu?”


Kafayı iyice çeken Temel gece yarısı yolda bir çukura düşer. Başlar bağırmaya:

“Ulan kimse yok mu be? Kimse yok mu? İmdaaat!”

Sesi duyan biri yanaşır:

“Bak ahbap, seni kurtarırım ama bana söz ver: Bundan sonra rakı-şarap içmeyeceksin, çapkınlık yapmayı bırakıp gece sokaklarda dolaşmayacaksın.”

Temel bunları duyunca yeniden bağırmaya başlar:

“Başka kimse yok mu? Başka kimse yok mu?”

GÜNÜN SÖZÜ


Dürüst basın, yanan mum gibidir, halkı aydınlatırken kendisini tüketir!