Bir İnci Çayırlı vardı... Türk Sanat Müziği’ni en güzel şekilde icra eden muhteşem sesli bir hanımefendiydi... Aynı zamanda müziğimizin önemli hocalarından biriydi ve Devlet Sanatçısı unvanını gerçek anlamda hak etmiş bir sanatkârdı. Dinleyicilerinin gönlünde taht kurmuştu...

Hafta içinde onu kaybettik...…86 yaşındaydı...…Büyük sanatçının 68 yıllık başarılı sanat hayatı sessiz sedasız sona erdi...…

★★★

İnci Çayırlı ile beni müziğimizin büyük üstadı Prof. Dr. Nevzat Atlığ tanıştırmıştı...

İki yıl önce ben ve eşim Emel, ailede dostumuz olan Yusuf Kenan ile Filiz Hanım’ın, Yalıkavak Marina’daki Sait Restoran’da verdiği davetine gitmiştik...

Hocaların hocası Prof. Dr. Nevzat Atlığ da, 68 yıllık öğrencisi İnci Çayırlı ile gelmişti...

Kibar bir hanımefendiydi.  Nevzat Atlığ’ın, İnci Çayırlı ve sanatı hakkındaki güzel sözlerini hâlâ hatırlıyorum.

“İnci Hanım’ı 1952-1953 döneminde konservatuvar öğrencisiyken tanıdım...… Yalnız benden değil, Münir Nurettin gibi büyük hocalardan da ders aldı, sanat hayatında hızla gelişti, kısa zamanda Türkiye radyolarının assolisti oldu.” diye anlatmıştı.

İnci Çayırlı’nın vefatı, Nevzat Hoca’yı da sarstı:

“Çok değerli bir öğrencim ve yeri doldurulması çok güç bir sanatçıydı. Allah gani gani rahmet eylesin.” dedi.

★★★

Bugün sizlere neden İnci Çayırlı’yı anlatıyorum?

Sanata ve sanatçıya karşı duyduğum saygı, bana bunu emrediyor.

Eksik bilgilerimi, Üstat Nevzat Atlığ hoca ile birlikte, Türk Müziği Araştırmacısı Zeki Yılmaz’dan tamamladım, ikisine de teşekkür ediyorum.

★★★

Türk insanının Asya topraklarından kopup gelen ve Anadolu’da son şeklini verdiği klasik sanat müziğimizin son yüzyılın en önemli icracılarından biri İnci Çayırlı idi.

Küçük yaşlarda iken amcası ünlü bestekâr Fahri Kopuz tarafından keşfedilmiş ve müziğe yönlendirilmişti. İyi bir eğitim alan İnci Çayırlı, 1954 yılında İstanbul Radyosu’na kabul edildi.

İnci Çayırlı, sanat hayatı boyunca doğru olanı yapmaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu, sanatçılara örnek gösterildi... Gerek radyo, gerek özel konserlerinde çok titiz programlar yaptı... İstanbul Radyosu’nda solo programlarının yanı sıra bir müddet sonra klasik koro idaresi şefliğine getirildi.

İstanbul’da verdiği konserlerin dışında Anadolu’nun çeşitli kentlerine de gitti, konserler verdi. Hayatı boyunca para için sahneye, konserlere çıkmadı.

Yurt dışı etkinliklere de katıldı. Pek çok ülkede konserler verdi... Sayısız plâk, kaset ve CD yayınlarında örnek eserleri kendine has üslubu ile seslendirerek ardında bir hazine bıraktı.

Hayatı boyunca örnek çalışmalar yaparak hizmet veren İnci Çayırlı, kendisine çok yakışan bir unvan ile “Devlet Sanatçısı” unvanı ile ebediyete gitti...

İnci Çayırlı, Türkçe tango, türkü, Batı müziği gibi değişik eserleri de seslendirdi, temiz üslubu ve icrası ile herkesin kalbini kazandı. Müziğimizin en önemli temsilcilerinden biri konumunda hayatının sonuna kadar da bu icra tarzından vazgeçmedi...

★★★

Prof. Dr. Nevzat Atlığ “İnci Çayırlı, sözüne sadık, mert bir insandı.” diyor ve şu anısını anlatıyor.

“1970’li yılların başında Ankara’da büyük bir konser vermeye hazırlanıyorduk. Assolistimiz İnci Çayırlı idi. Bazı önemli işleri nedeniyle bizimle birlikte Ankara’ya gelememiş, fakat konsere mutlaka yetişeceğini söylemişti.

Konserin yapılacağı gün kış bastırdı, karlar-buzlar yolları tıkadı. İnci Çayırlı hâlâ meydanda yoktu. “Eyvah” dedim. Bizim konser mahvoldu. Fakat o kış kıyamette, göz gözü görmeyen havada İnci Çayırlı bütün güçlükleri aşıp geldi, konserimizi kurtardı. Onun bu fedakârlığını unutamam.”

★★★

İnci Çayırlı da, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Mediha Demirkıran, Nesrin Sipahi, Gönül Yazar, Emel Sayın ve daha pek çok sanatçı gibi radyo kökenliydi.

Batı, çocuklarına daha ilkokul, hatta okul öncesi eğitiminde müziğin bir sanat olduğunu öğretmekte, bizde ise maalesef belli bir seviyede müzik eğitimi olmadığı için çocuklara doğru ile yanlışı ya da güzel ve değerli olanın hangisi olduğu öğretilmemektedir...

İnci Çayırlı gibi isimler birer birer ebediyete göçtükçe değerleri daha iyi anlaşılıyor.

Ben tüm değerli sanatçılarımıza sahip çıkmamızın şart olduğunu düşünüyorum. Çünkü

Değerlerine sahip çıkmayan uluslar birlik ve beraberliğini de kaybeder!


TEBESSÜM

Papaz efendi âleme verir talkını, kendi yutar salkımı!


Papazlar hakkında bin bir öykü anlatılır...

Onlar, kiliselerde vaazlar verirler, insanları ahlâka davet ederler ama bunlara kendileri (hepsi değil tabii ki ama bir çokları) uymaz...

Bu, işte öyle bir hikâyedir...

Papaz efendi kilisede pazar günü vaaz veriyormuş...

Anlatıyor da anlatıyor... Ahlâktan, ahlâksızlıktan, hırsızlıktan, yolsuzluktan bahsederken lâf dönmüş dolaşmış kadın erkek ilişkilerine ve cinsel suçlara gelmiş.

Papaz, kaşlarını çatıp, yüzüne çok ciddi bir ifade vererek:

“Kimse zina gibi bir günah işlemesin, öyle korkunç bir hata yapmasın” demiş ve devam etmiş:

“Kim zina yaparsa, yedi kat gök, yedi kat yer, zangır zangır titrer... Her yan onun çevresinde deprem gibi sarsılır!”

Papaz kilisede böyle demiş ama bir yandan da kasabanın güzel kadınlarından birini de gözüne kestirmiş... Allem etmiş, kallem etmiş, kadını baştan çıkarıp özel odasına götürmüş...

Ateşli bir aşktan sonra kadın, papaza merakla sormuş:

“Papaz efendi, hani sen zina yapılırsa yedi kat gök, yedi kat yer zangır zangır titrer, demiştin...”

“Evet, dedim tabii…”

“İyi ama biz yaptık, bir şey olmadı. Hiçbir şeyin titrediği filan yok!”

Papaz gülmüş:

“Yavrucuğum, erbabı yaparsa yorgan bile titremez!”

GÜNÜN SÖZÜ

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir (Atatürk)