“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diye diye ekonomide dibe battık!

Türkiye’yi büyük bir çöküşün eşiğine getiren AKP için “yolun sonu” göründü gibi!

Bilime inanmayan, ekonomi ilminin kurallarını uygulamayan yönetim Türkiye’yi adım adım çöküşe götürüyor.

Bundan sonra kötü gidişin fren tutması için bir mucize lâzım! Oysa mucizeler devri çoktan geçti. Günümüzde artık mucize yok. Bilgi var, bilim var, gerçekler var!

Gerçeğin izinden yürümeyenlerin kafaları duvara çarpıyor!

★★★

Dolar kurunun hızla yükselmesi, Merkez Bankası Başkanı’nın Saray’ın gözüne girmek istemesi sonucudur.

“Söz dinlemeyen bir başkan” olursa, öncekiler gibi kapıya konulacağını biliyor. Oysa koltuk çok tatlı. Bu nedenle Başkan Şahap Kavcıoğlu, kendi makamını korumak için Türk Lirası’nı feda etti.

Şimdi TL’nin değeri yerlerde sürünüyor. Afrika’daki kabile devletlerinin paraları bile bizimkinden daha değerli hale geldi.

Dolar arttıkça millet daha da yoksullaşırken, zenginler daha da zengin oldu!

Halkımız böyle bir zulmü hak ediyor mu?

★★★

Doları bilerek yükseltiyorlar sanırım. Ortaokul çocuklarının bildiği bir gerçeği, koskoca Merkez Bankası’nın anlı şanlı başkanı ve müdürleri
bilmez mi?

Paramız 9 ayda yüzde 47 değer kaybetti.

“Saray böyle emretti” diye faizleri düşürüp, doları yükselterek hepsi vebal altına giriyor.

İnsanlarımız yoksullaşıyor ve ülkenin geleceği kararıyor. Kimse bunun farkında değil mi?

Saray’ın 3-4 maaşlı ekonomi danışmanları ne işe yarar?

Bu kadar cahil olmaları mümkün değil tabii ki... Her şeyi biliyor ama söylemeye cesaret edemiyorlar! Uyarıda bulunsalar bile dikkate alınmayacaklarını biliyorlar ve “En iyisi, biz keyfimize bakalım.” diye düşünüyorlar!

Fakat... Bu gidişin devam etmesi asla mümkün değil!

Tek çözüm yolu, milletin hakemliğine gitmektir. Başka çare yok!

İsrailli çift ve zehir hafiyeler!


İstanbul’u gezmeye gelen İsrailli çiftin başına gelenler “komedi” filmlerine konu olur.

İsrail vatandaşı Mordi ve Natalia Oknin, 10 Kasım günü İstanbul Çamlıca Kulesi’ne çıkmış... Herkes çıkıyor... İki turist seyir terasından İstanbul’un fotoğraflarını çekerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çamlıca’daki evinin de fotoğrafını çekmişler... Herkes çekiyor!

Kuledeki görevlilere “Zehir Hafiye” olmuşlar, İsrailli karı-kocayı “Casus” diye yaka paça götürmüşler... Mahkeme de tutuklayıp hapse atmış!

Bugün uzayda dolaşan uydular, neredeyse burnumuzun kılının fotoğrafını bile çekebiliyor. Kuleden resim çekmekle casusluk yapılır mı?

Neyse, iki İsrailli hapiste çok tutulmadan serbest bırakıldı da dünyaya daha fazla rezil olmadık.

Turist karı-kocanın İsrail hükümetinin kiraladığı bir jetle ülkelerine dönerken bile şaşkınlık içinde “Bizi neden hapse attılar, hâlâ anlamış değiliz.” dedikleri belirtiliyor.

TEBESSÜM

“Devri hürriyet!”


Bugün ülkemizde büyük sorunlar yaşıyoruz.

Hem ekonomi, hem siyasette “Her yer karanlık” şarkısını söyler gibiyiz...

Bizim kaderimiz galiba hep böyle... Benzeri sorunlar günümüzden 120 yıl önce de vardı.

1846 – 1912 yılları arasında yaşayan ünlü hiciv üstadımız Şair Eşref, o günleri şu dizelerle anlatıyor:

Devri istibdatta söz söylemek memnu idi (yasaktı)

Ağzını açsan ağlatırdı hükümet ananı,

Devri hürriyetteyiz, değişti kaide,

Söyletirler evvela, sonra öperler ananı!

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat, bir merdiven gibidir, kimi yukarı çıkar, kimi de aşağıya iner!