Sevgili okurlar...

Bugün, Danıştay’ın önceki yıllarda görev yapan ünlü başsavcılarından olan Tansel Çölaşan’dan aldığım bir e-postayı (biraz kısaltarak) sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Çökertilmekte” olan...

Türkiye...

Vatanımız...

Cumhuriyetimiz...”

diyen Tansel Çölaşan şunları yazıyor:

★★★

“İktidarın, “2023’e kadar seçim yok” sözü mecburiyetten söylenmiş bir sözdür. 19 yıllık iktidar, ülkemizi, geriye dönülmesi çok güç, ağır bir buhrana, her yönü ile yıkıma sürüklemiştir.

Bu şartları yaratan iktidar, kendi açısından da ağır bir yıkım sorunu yaşamakta ve yasal zeminde yapılacak bir seçimde kaybedeceğini bilmektedir.

Aslında Cumhurbaşkanı, mevziini kaybetmek istememekte, partiyi de arkasında sürüklemektedir.

★★★

2023’te, yani olağan zamanında yapılacak olan seçimde Cumhurbaşkanı’nın 3’üncü kez başkanlığa aday olması Anayasa’ya göre mümkün değildir. Görevini bırakmak zorundadır.

Anayasamız, Meclis’in 2023 öncesinde bir erken seçim kararı alması halinde, Cumhurbaşkanı’na 3’üncü kez aday olma hakkı tanıyor.

Seçmen gözünde eski yerini kaybettiğini gören Cumhurbaşkanı, Anayasa’daki seçilme şartını (50+1) sağlayamayacağı bir seçime girmek istemiyor.

(50+1) i kaldırmak istemesi de karşılık bulmadı.

Düşen oyları yükseltmek için Seçim Yasası’nda yapmayı düşündükleri değişikliği Meclis’ten geçirebilseler de, bu değişiklik, üzerinden bir yıl geçmeden uygulanamayacak. Oysa zaman sınırlı.

Ayrıca ekonomik kriz öncelik kazandı. Açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm ettikleri halkın boğazından geçecek son lokmaya da göz dikerek kur üzerinden aldıkları son ekonomik kararlar beklenen sonu hızlandırdı.

Muhalefet erken seçim için çağrı mitingleri düzenleme kararı aldı.

Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı’nın, elindeki kozu daha erken devreye sokacağını düşünmek yanlış olmaz.

Nitekim son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kurulu kararında;

“Türkiye’nin ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ve ‘tehditler’ de değerlendirilmiştir...” denilerek, adı konmasa da, ekonomik durum ilk kez “Milli güvenlik sorunu” diye kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanı’nın “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz.” sözleri sonrasında MGK’nın bu kararı verdiği de biliniyor.

CHP’nin Mersin mitingini engelleme çabaları, merhum Alpaslan Türkeş’i anma törenine saldırı da, ülkede muhtemel bir kaosun ayak sesleridir!

★★★

Güzel ülkemiz, Cumhuriyet 100’üncü yılına girerken, son Anayasa değişikliği ile getirilen “Tek adam rejimi” ile hızla demokrasiden uzaklaşmış, her alanda çökme noktasına gelmiştir.

Yeniden bir “kurtuluş savaşı” verme noktasında olduğumuz doğrudur. Ama bu savaş iktidarın, tüm başarısızlıklarına karşın iktidarı bırakmama savaşı değil, “HALKIN YAŞAM SAVAŞIDIR.” Ulusun Cumhuriyetimizi her türlü saldırıdan koruyarak yeniden inşa etme savaşıdır bu... (Tansel Çölaşan E. Danıştay Başsavcısı)

TEBESSÜM

İş küçük, ödül büyük olursa?


Cumhurbaşkanlığı döneminde Demirel’e “Halkın yüzde 70’i sizi çok seviyor” demişlerdi.

Demirel “Yüzde 30, yüzde 40 daha sağlıklıdır. Yüzde 70’te bir yanlışlık, bir hile sezerim.” demiş ve şu fıkrayı anlatmıştı:

Bir kedi, delikteki fareye, ağzında tuttuğu peynir dilimini göstererek:

“Oradan çıkıp şu karşıdaki deliğe girersen sana bu peyniri veririm.” demiş.

Fare biraz düşündükten sonra kedinin teklifini reddetmiş:

“İş küçük, ödül büyük, bunda bir sahtelik, bir hile var demek ki!”

GÜNÜN SÖZÜ

Böcek olmayı kabul edenler ezilince şikâyet etmemelidir! (Schiller)