Gazeteci dostumuz Can Pulak, dokunsanız ağlayacak gibiydi...

5 gündür gece-gündüz Bodrum’daki yangın bölgelerinde bir itfaiye eri gibi çalışıyor, elinde su hortumuyla alevlerin üzerine yürüyordu.

Yorgun, bitkin ve perişan bir halde:

“Ülke olarak dibin de dibindeyiz!” dedi ve anlattı:

“Yangın yerinde millet, özel sektör araçları, belediyeler, herkes vardı ama devlet yoktu!

Benim devletim nerede?

Plan yok, program yok, uçak yok... Ee, ne olacak? Yangın ne zaman sönecek?

Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün’ün dediği gibi “Ağaçlar yanıp bitince mi yangınlar sönecek?”

Duyarlı vatandaşlar inanılmaz bir seferberlik halindeydi.

Muğla ve Bodrum belediyeleri ile birlikte çevre il ve ilçelerden koşup gelen belediyeler olağanüstü çalıştı, büyük çaba gösterdi. Bu belediyelerin hepsi CHP’li belediyelerdi...

Peki, AKP’li belediyeler nerede? Neden iktidar partisine ait tek belediye bile yoktu? Bu vatan onların vatanı değil mi?

H H H

“Yangında, ey devletim neredesin?” diye haykırdığını söyleyen Can Pulak, ıstıraptan sesi titreyerek devam etti:

“Benim askerim, benim ordum nerede?

Yangın bölgelerinde trafikçi jandarmadan başka bir tek asker yoktu.

Oysa eski yıllarda asker her felâkete koşar, daima milletin yanında yer alırdı.

Bu iktidar nedense orduyu devre dışı bıraktı.

Yangın bölgesine çok yakın olan Aksaz Askeri Üssü’nde yangın söndürme gemileri vardı. Bu gemiler 600 metreye kadar su fışkırtabiliyordu. Siyasi iktidar, askerin yangında kullanılmasını istemedi, yanan ormanları, köyleri seyretmeyi tercih etti!

Ülkenin felâketlerine koşmayacaksa, sellerde, yangınlarda kullanılmayacaksa, biz bu kadar büyük orduyu neden besliyoruz?”

H H H

“Benim siyasetle, partilerle hiçbir ilgim yok.

Ben yangında devletimi aradım!

Millet inanılmaz bir seferberlik içindeyken, devlet kurumları (başta Orman Bakanlığı) ne yazık ki, sınıfta kaldı!

Memleket bir an önce bu hantal ve yorgun kadrolardan kurtulmalıdır!”

Can Pulak böyle diyor ama nasıl kurtulacağız?

Bence tek kurtuluş yolu, “Erken değil acil seçim”dir! Yaşanan acılar ve sıkıntılar milletin canına tak dedi. Gereken cevabı sandıkta verecektir!

Anayasa yalanlıyor!


Bir haftadır Türkiye’yi kasıp kavuran orman yangınlarda insanlar çırpınıyor, canlarını-mallarını kurtarmaya çalışıyor.

Bu arada Orman Bakanı Pakdemirli, kendi sorumluluğunu unutup suçu belediyelere yüklemek gayreti içinde!

Krizi yönetemeyen Orman Bakanı “İktidarımız saraylar yaptırmaktan ormanlarımızla ilgilenmeye fırsat bulamadı” diyemediği için mi böyle yapıyor, bilemiyoruz!

Ona Anayasa’mızı okumasını tavsiye ederiz.

Anayasa’nın “Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi” başlıklı 169’uncu maddesi şöyle diyor:

“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir.”

Demek ki neymiş?

Anayasa gayet açık! Ormanların korunması devlete aitmiş...

Orman Bakanı şimdiye kadar okumadıysa okusun ve öğrensin!

Sorumluluktan kaçmaya çalışmak ona bir şey kazandırmaz! Gerçek
odur ki, yangın için gerekli tedbirler alınmadı, söndürme çalışmaları da çok yetersiz kaldı.

Bu arada Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçaklarının bir inat uğruna hangarlarda çürümeye terk edildiğini belirtelim!

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan konuşacak kadar bilgili, susacak kadar akıllı olmalıdır!