TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Ruhat Mengi’ye konuştu...


Baş, “AKP eskiden insanlara bir hayal satıyordu, 10 senedir söylediklerine bakın hangisi gerçekleşmiş? Her gün yoksullaşıyoruz. Ülkeyi getirdikleri nokta bu” dedi


Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı, 27’nci Dönem İstanbul Milletvekili Erkan Baş, doğru bildiğini her şart altında söylemekten çekinmeyen, geleceğe olan umudunu asla kaybetmeyen ve bunun için mücadele eden, yaptığı sert ama haklı konuşmalarla gittikçe daha fazla ilgi çeken bir siyasetçi. TBMM’de ne zaman konuşsa “Meclis karıştı” haberi çıkıyor. On gün önce Meclis’teki bütçe görüşmelerinde uzun taleplerden sonra zorla söz alarak yaptığı ve “Her yerde halkı susturuyorsunuz, bari Meclis’te susturmayın” dediği son konuşmada da durum değişmedi, yine olay çıktı.

AYDINLIKLAR MÜMKÜN

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü mezunu olan, “Hayat sadece nefes alıp vermek değil, yaşamda inat etmektir, karanlığı aydınlığa çevirmek elimizde” diyen 42 yaşındaki Erkan Baş’la bugüne kadarki siyaset macerasını, Türkiye’de yaşananlar ve gelişmeler hakkındaki görüşlerini, yaklaşan seçimde ne yapacaklarını konuştum.

(Erkan Baş, Yugoslavya göçmeni Boşnak bir aileden geliyor. Genç yaşta üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi’ne 29 yaşında Genel Başkan seçildi. 2018 Türkiye genel seçimlerinde HDP’den milletvekili seçildi, daha sonra İşçi Partisi’ne geçti ve Genel Başkan oldu.)

DERTLERİ CUMHURİYETLE

- İktidar partisi yıllardır ve hâlâ “2023 davamıza hizmet ediyoruz” diyor. Nedir sizce bu dava?

Hayal görüyorlar. Cumhuriyetle bir hesaplaşma var Adalet ve Kalkınma Partisi’nde, cumhuriyetin bütün temel değerleriyle hesaplaşma. Somut olarak ne yapacaklarını bilmem ama sonuçta AKP cumhuriyeti “80 yıllık reklam arası” diye tarif ediyordu, cumhuriyetin tüm temel değerleri; devletçilik, laiklik, bağımsızlık, bunların hepsiyle AKP’nin bir derdi var. Aslında bir de 2071 var. AKP eskiden insanlara bir hayal satıyordu, 10 senedir söylediklerine bakın hangisi gerçekleşmiş? Milli gelir şöyle çıkacak, böyle zenginleşiyoruz filan, her gün yoksullaşıyoruz. Bütçe tartışmalarında gördüğüm net rakam, 2023’te hedef şu; ne işte, ne eğitimde olan gençlerin oranını yüzde 20’ye indireceğiz diyor. Hedef olarak koydukları şey bu. Türkiye’deki gençlerin yüzde 20’sinin okula ve işe gitmediği bir toplum hayalleri var. Ülkeyi getirdikleri nokta bu!

O İHALELER İPTAL OLACAK

- Yoksulların korunması, yolsuzlukların bitirilmesi gibi konularda Sayın Kılıçdaroğlu ile de görüşleriniz benzer değil mi?

İktidara karşı söylemlerde benzerlikler var ama biz ezilenlerin, emekçilerin ve yoksulların çıkarını savunacak bir politika benimsiyoruz, Kemal Bey ya da genel olarak sosyal demokrasinin bakışı şudur “işçiyle patronu eşit görelim.” Ama bunlar eşit değil, biri Sumo güreşçisi, diğeri tüy sıklet boksör, biz bunlara eşit mesafede duralım olmaz. Eşitlik sağlayacaksanız ezilenden yana olacaksınız. Mesela kamu-özel iş birliği ihaleleri –bu 5’li çeteye verilen ihalelerle ilgili- bizim net bir tutumumuz var; bütün bunlara el konulmalı, kamulaştırılmalı ve halka iade edilmelidir. Kemal Bey  “parasını verip alacağız” diyor. Biz başka bir şey iddia ediyoruz; zaten bu ihalelerin çoğu haksız biçimde verilmiş ve parası da fazlasıyla ödenmiş durumda, halk yıllardır bunlara çalışıyor, tamamen bitecek. Böyle farklılıklar var.


İSTEDİĞİMİ YAPARIM ANLAYIŞINA İSYANI TEMSİL EDİYORUZ BİZ


- Meclis’te ne zaman konuşsanız “Meclis karıştı” diye haber oluyor. 10 gün önce bütçe görüşmelerinde de “5 dakika konuşmak için mücadele veriyoruz” dediğiniz kısa konuşma sırasında olay çıktı ve siz iktidar partili milletvekillerine “Hepiniz yargılanacaksınız”, “Lale Devri nasıl bittiyse sülale devri de bitecek” diye bağırdınız. Gerçekten bütün yanlışların hesabının sorulacağına inanıyor musunuz?

Hayatım boyunca inanmadığım hiçbir şey söylemedim. Esas olarak o kürsüdeki söz mücadelesinin arkasında bu var. O kürsüde bu memleketteki milyonlarca yoksulun konuşturulmadığını düşünüyorum. Biz de “Benim sayım çok, istediğim her şeyi yaparım” anlayışına karşı bir isyanı temsil ediyoruz aynı zamanda. Ülkede de böyle, Meclis’te de böyle. O gün konuşsaydım şunu anlatacaktım; Bir bütçe yapıyorsunuz ve bu bütçe Sarayı ve bu memleketin bir avuç zenginini gören, bunun dışında toplumun hiçbir kesimini hedef olarak önüne koymayan bir bütçe. Tam anlamıyla yoksuldan alıyor, bütçenin yüzde 65’i doğrudan yoksulların vergilerinden oluşuyor. Sonra siz alıyorsunuz bu parayı 5’li çeteye, Saray’daki şatafata harcıyorsunuz, buna isyandı. İkincisi, madem halkın bütçesini konuşamıyoruz, bize de söz hakkı vermiyorsunuz, o zaman 5 dakikada gelin sizin bütçenizi konuşalım; Saray ve etrafının, bakanların ve ailelerinin bütçesini konuşalım.

SÜLALE DEVRİ BUDUR!

Şöyle bir şey olabilir mi; THY’na Bilal Erdoğan’ın arkadaşı İnsan Kaynakları Müdürü olarak atanmış, 49 akrabasını işe almış ve hepsi böyle. Bakan ise yanına müsteşar olarak kardeşini alıyor, diğeri Dışişleri’nde bir göreve gidiyor filan. Sülale devri dediğim şey bu aslında. Herkes memlekete baktığında işsizlik, yoksulluk, açlık görüyor, “neden” sorusunu sorup bunun nedenini açıklamak lazım. Bunu yapmadan yoksulluğu önlemek mümkün değil.


İstanbul seçiminde yenildiler halk daha büyük bir tokat attı


Gezi’yi de neredeyse bir darbe olarak görüyorlar, ne dersiniz?

Gezi’de 13 milyon insan sokağa çıkmıştı ve bu iktidarın verdiği bir rakamdır, bu kadar insan baskılara ve sahip olduğu değerlerin yok edilmesine tepki olarak direnmişti. Türkiye’de “seçim darbesi” diye bir kavram üretildi, seçim yoluyla iktidarı devirmek darbe suçlamasının konusu oldu. Ne oldu şimdi soruyorum; hani “Hiçbir şey olmadıysa da bir şey oldu, çünkü çaldılar”, bunlar daha 2 sene önce konuşulan laflardı, 3 ay sonra seçim yenilenince halk daha büyük bir tokat attı. Böyle devam etsinler daha büyük bir tokat yiyecekler.

İmamoğlu’na oy verdik diye terörist ilan edildik


“Gezi direnişi bu ülkede bir haysiyet ayaklanmasıydı. İnsanların ‘bu iktidarın bize biçtiği deli gömleğini giymeyeceğiz, onların istediği gibi değil, halk olarak kendi istediğimiz gibi yaşayacağız, doğamızı, çevremizi, özgürlüğümüzü koruyacağız’ demeleriydi. Gençlere dönük üniversitelerdeki baskıyı, liselerde sınav sorularını çalarak insanları geleceksizleştirmeyi reddetmeleriydi. Bu iktidarın zarar vermediği herhangi bir toplumsal kesim yoktu ve hepsi Gezi’yle birlikte bir araya geldiler. Gezi’de 15 gün yaşadım, polis yokken hiçbir olay olmadı! Gezi’de oturduğumuz yerde polisin gazına, copuna, şiddetine maruz kaldık, bir de terörist ilan edildik. Ekrem İmamoğlu’na oy verdik diye hepimiz terörist ilan edildik. Sandıklarda görev yaptık diye hepimiz terörist ilan edildik, bu iktidar böyle bir iktidar, kendinden olmayan herkes terörist.”

Üçüncü bir ittifak olmalı


- TİP olarak seçime girmek için ittifak yapmanız gerekecek değil mi?

Biz, iki büyük ittifak dışındaki tüm toplumsal güçlerin, bu ittifakın kapsayamadığı tüm partiler –HDP de dahil buna, onlara da bu çağrıyı yapıyoruz, diğer sol, sosyalist partilere de bu çağrıyı yapıyoruz- sendikalar, meslek örgütleri, toplumsal mücadele platformları, kadın örgütleri, gençlik örgütleri, bunların hepsinin yan yana gelmesiyle bir üçüncü ittifakın bugünden başlayan, seçimleri de gören ama seçimden sonrasında da devam edecek şekilde oluşmasının kesinlikle gerekli olduğuna inanıyoruz.

YARIN: TİP, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını destekleyecek mi?