AKP’NİN KURULUŞUNDA YER ALAN, 22. DÖNEM MİLLETVEKİLİ DR. TURHAN ÇÖMEZ SÖZCÜ’YE KONUŞTU: 1

Çömez, “AKP’nin serüvenini yakından izliyorum” dedi ve ekledi: Ne yazık ki Türkiye, demokrasinin zedelendiği, hukukun ayaklar altına alındığı bir ülke olarak algılanıyor. Seçimlerden AKP’nin iktidarla ve Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak çıkması mümkün değildir.

Türkiye’nin artık net şekilde seçim atmosferine girdiği, ana muhalefet partisi CHP ilk mitingini Mersin’de kalabalık bir halk kitlesine yaparken AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın da  kendi milletvekillerine sahaya inerek ekonomik uygulamalarını anlatmaları ve seçime yönelik çalışmaları için talimat verdiği şu günlerde yaşanan olayları Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü ve Danışmanı olarak görev yapmış, 2002-2007 yılları arasında 22. Dönem Balıkesir Milletvekili olarak TBMM’de bulunmuş olan Dr. Turhan Çömez’le konuştum.

İNGİLTERE ÖDÜL VERDİ

Turhan Çömez, henüz AKP milletvekili iken partisindeki hataları dile getirdiği, parti yetkililerini ağır şekilde eleştirdiği için 8 Nisan 2008’de partiden ihraç edilmiş, bundan 3 ay sonra 1 Temmuz 2008’de “FETÖ kumpası” Ergenekon soruşturmaları kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılmış ancak o sırada kendisi İngiltere’de bulunduğu için yakalama gerçekleşmemişti. Çömez, o günden bugüne İngiltere’de cerrah olarak çalışmaktadır, kendi kliniğini kurmuş ve 2 Kasım 2018’de Büyük Britanya Parlamentosu tarafından verilen “En Başarılı Doktor” ödülünü almıştır.

“TÜRKİYE’NİN İMAJI ÇOK SARSILDI”

■ Sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye’nin imajı son yıllarda diğer ülkelerin gözünde çok sarsıldı. Türkiye, İngiltere’den bakınca AKP’de milletvekili, Erdoğan’ın özel kalem müdürü ve danışmanı olarak görev yapmış olan size nasıl görünüyor?

Öncelikle ben AKP’nin başından beri yaşadığı serüvenin bütün detaylarını kısmen yaşayan ve çok yakından da izleyen biriyim. Bildiğiniz gibi kumpas davalarına adımın karıştırılması yüzünden 12 yıl İngiltere’de sürgün hayatı yaşadım ve burada kendime yeni bir kariyer inşa ettim. Bu dönem içerisinde AKP’yle ilgili süreci ve buradaki ona dair algıları yakından görme fırsatım oldu. İlk yıllarda AKP ile ilgili pozitif bir kanaat vardı. İnsanlar Türkiye’de İslami karakteri olan ama bir anlamda da modern dünyayla entegre olmuş bir yönetim gibi algıladılar ve ilk yılların ekonomik göstergelerini büyük bir başarı olarak alkışladılar. Aslında bu Türkiye dışından gelen para ve Kemal Derviş’in politikalarıyla ortaya çıkmış bir sonuçtu. Ancak AKP iktidarının ikinci yarısında Türkiye’nin borcu giderek katlandı ve avucunda ne var ne yoksa sattı. Buna rağmen üretime dayalı bir ekonomi yerine sadece inşaata dayalı ve dışarıdan gelecek sıcak para üzerinden yürüyecek bir ekonomi modeli hakim olduğu için bir süre sonra gerçek ortaya çıktı ve bugün biz büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayız.

Turhan Çömez


ERDOĞAN NE KADAR FARKINDA?

Türkiye’ye bakıldığında, ne yazık ki bunu içim acıyarak söylüyorum, demokrasinin büyük ölçüde zedelendiği, hukukun ayaklar altına alındığı bir ülke olarak algılanıyor Türkiye ve AKP iktidarının ilk zamanlarındaki itibarı kesinlikle yok. Benim çalıştığım hastane Birleşmiş Milletler gibi, çok sayıda değişik ülkeden gelen doktor arkadaşlar var, ilk yıllarda bütün doktorlar, çevremizdeki yabancılar saygınlıkla bahsediyordu Türkiye’den ve AKP iktidarından. Ancak şu anda sadece Sudan, Irak ve birkaç Afrika ülkesinden gelen doktor arkadaşlarım olumlu gözle bakıyor Türkiye’ye. Yani buradan baktığımızda AKP iktidarı büyük itibar kaybetti ve güvenilirliğini yitirdi. Öte yandan seçimlerle ilgili Sayın Erdoğan’a bugünkü danışmanları neler söylüyor bilmiyorum ama AK Parti’nin 2002 yılında iktidara geldiği atmosferi çok yakından bilen biriyim, şu anda AKP’nin iktidara geldiği dönemdeki toplumsal heyecan bugün AKP’yi iktidardan göndermek için bir toplumsal heyecana dönüştü. Sayın Erdoğan bunun ne kadar farkında bilmiyorum ama normal şartlarda yaşanacak bir seçim atmosferinden AKP’nin iktidarla ve Sayın Erdoğan’ın da cumhurbaşkanı olarak çıkması mümkün değil.

“ÖFKE VE HAYAL KIRIKLIĞI”

Ben Türkiye’ye çok sık gelen ve toplumla da çok sık görüşen biriyim, büyük bir öfke ve hayal kırıklığı var toplumda ve büyük bir dönüşüm ve değişim arzusu var, bunu AKP’lilerin görmüş olduğunu ümit ediyorum. Ancak 2023 yılında mı olur, daha mı erken olur bilmiyorum, bu seçimden sonra Türkiye yeni bir iktidarla yoluna devam edecek...

ERDOĞAN YEPYENİ BİR HÜVİYETE BÜRÜNDÜ Bir dönem Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Turhan Çömez, “Sayın Erdoğan bugün yepyeni bir hüviyete büründü. Sebebi de tek adam rejimi” dedi.

Bu kadar büyük yetki güç sarhoşluğu yaratır


Erdoğan’daki bu büyük değişimi neye bağlıyorsunuz? Siz, Abdüllatif Şener ve en yakınındaki daha birçok isim onu terk etti, bu onun ve AKP’nin göründüğünden farklı olduğunun parti içinde de çok önceden anlaşıldığı anlamına mı geliyor?

Biz açıkçası yola ilk çıktığımızda AKP’nin gerçekten modern dünyayla entegre olabilecek, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne saygı duyan, Türkiye’ye özgü dış politika ve ekonomi modelleri geliştirebilecek bir parti olduğuna inandık. Ancak biz yakın tanıdığımız için çok erken dönemde bu değişimi ve dönüşümü, hayalini kurduğumuz Türkiye’nin bu AKP ile gerçekleşmeyeceğini fark ettik, o nedenle yollarımızı ayırdık. Ben ilk dönemden sonra bir deklarasyon yayınlayarak artık AK Parti’yle siyaset yapmayacağımı ve bu ekibin içinde olmayacağımı topluma duyurdum. Benden sonra Sayın Şener ayrıldı. Bugün Sayın Erdoğan’ın yola çıktığı birçok arkadaşı artık kendisiyle beraber yürümüyor. Sayın Erdoğan yola çıktıklarıyla, yolda bulduklarını değiştirdi ve bugün yepyeni bir hüviyete büründü. Değişim ve dönüşümün temel sebeplerinden biri de Türkiye’deki bu başkanlık sistemidir, tek adam rejimidir, bir kişiye bu kadar büyük yetki ve güç verilirse bunun o insan üzerinde bir güç sarhoşluğu yaratması, değişim yapması kaçınılmazdır, hele o kişinin içinde gerçek bir “demokrasi ve hukuk inancı” yoksa.

Türkiye, İngiltere’nin 8 asır önce kraldan aldığı yetkileri bugün tek adama verdi


“Türkiye geçtiğimiz dönemde, İngiltere’nin 8 yüzyıl önce Magna Carta Sözleşmesi’yle kraldan aldığı yetkileri bugün modern dünyada yeniden tek adama verdi, bunun varlığını sürdürmesi mümkün değil! Böyle bir anlayışla Türkiye’nin ileriye yürümesi, modern dünyayı yakalaması mümkün değil.

“HALKTA DERİN SIKINTI VAR”

Tek merkezden kontrollü bir havuz medyası kuruldu, bütün üniversiteler ve sivil toplum örgütleri kendi kontrollerinde olsun istendi, bu itibarla Türkiye artık demokrasi kulvarından ayrıldı ve yepyeni bir karakter kazandı. Bugün iktidarın en küçük bir ifadeye dahi ne yazık ki tahammülü yok, büyük bir korku içerisinde yüksek perdeden reaksiyon veriyor. Halkta ortaya çıkan derin sıkıntının farkında değil. Bugün Türkiye derin bir yoksulluk içinde ve ne yazık ki insanlarımız yurt dışını çok yakından tanımadıkları için dünyanın geldiği noktayı bilmiyorlar ve AKP’nin ‘Avrupa bizi kıskanıyor’ yalanlarına bir şekilde inanmak zorunda kalıyorlar.

“ASGARİ ÜCRET FARKI”

Benim şu anda sahibi olduğum klinikte Türkiye’den gelen hemşireler, doktorlar var. Türkiye ile şartları karşılaştırdığınız zaman arada neredeyse 10 katı bir yaşam konforu farkı olduğunu görüyorlar. İngiltere’de bir saatlik asgari ücret, Türkiye’deki bir işçinin bir günlük asgari ücretinden çok daha fazla. Burada bir öğretmen, maaşıyla ayda 500 kilo et alabiliyor ama Türkiye’de bir öğretmen maaşıyla 40-50 kilo eti çok zor alabilir. Bir doktor burada 2 aylık maaşıyla çok güzel bir araba alabilir, Türkiye’de böyle bir şey mümkün değil.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz hafta TÜİK’i ziyaret etmiş ancak içeriye alınmamıştı.

TÜİK’in Kılıçdaroğlu’na kapanan kapısı çağ dışı rejimin fotoğrafı


“Sayın Erdoğan, inatla sürdürdüğü düşük faiz yüksek kur politikasıyla Türkiye’ye değil ama diğer ülkelere büyük fayda sağladı. Londra’da benimle aynı klinikte çalışan bir Türk hemşire durumu şöyle özetledi; ‘Sabah kliniğe gelmek için arabaya bindim, indiğimde maaşım Türk parasıyla 5000 TL arttı. Ben bu artış miktarına Türkiye’de 1 ay çalışıyordum.’

“GÜL’Ü ADAY YAPABİLİR!”

Türkiye bütün bu olayları hak etmiyor. Sanıyorum Erdoğan seçime kadar gerek varlık satışlarından, gerek sıcak para girişinden ve gerekse yurt dışında bulunan kaynağı belirsiz paradan yüklü miktarda bir giriş hesaplıyor ve bununla sağlanacak geçici bir refaha bel bağlıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hamlelerinden biri; muhafazakar kimlikli siyasi partileri kendi tarafına çekmek ve muhalefeti birbirinden ayırmak. Millet İttifakı ile HDP’yi aynı safta göstermek ve PKK üzerinden ittifakı örselemek de yine bilindik planlarından bir başkası. Abdullah Gül’ün muhalefetin adayı olabileceğinden söz eden tartışmaları dikkatle izliyor. Eğer anketler kendisine ümit vermezse Abdullah Gül’ü iktidarın adayı yapıp kendisi de yeniden parlamenter sisteme geçerek başbakan olmayı planlayabilir. Bugün itibarı ile siyasi arenada hiçbir şey imkansız değil.

Geçtiğimiz günlerde ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kamu kurumunun kapısının dışında bekletildi. Onun İstatistik Kurumu’na alınmaması olayına dışarıdan baktığınızda akılda kalan tek şey demir kapılar ve arkasında “İçeriye giremezsiniz” diyen bir memur. Bu görüntü, çağın gerisinde kalmış, bütün kurumların sahibi tek adam rejiminin sembolik bir fotoğrafıdır. Türkiye, bu davranış biçimi ve otokratik görüntüsüyle, kendinden olmayana tahammülsüz kültürüyle hiçbir yere varamaz.”