Çömez, “Her yıl virüs kendini yenileyecek ve bu yenilenen virüsün genetik koduna göre yeni aşılar üretilecek. Sonunda doğa kendi içinde dengeyi oturtacak” dedi.

Sevgili okurlar, dün ilk bölümünü okuduğunuz AKP 22’nci Dönem Milletvekili ve genel cerrahi uzmanı Dr. Turhan Çömez’le yaptığım röportajın ikinci bölümünde bugün “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre vaka sayısı Türkiye’de de artmakta olan CovId-19 ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’yı hızla etkisi altına alarak alarma geçiren son varyantı Omicron” ile ilgili önemli açıklamaları, merak ettiğiniz birçok sorunun cevaplarını bulacaksınız.

Kasım 2018’de Büyük Britanya Parlamentosu tarafından  “Yılın En Başarılı Doktoru” ödülü verilen Sayın Turhan Çömez, Londra’da Türk ve İngiliz doktorların birlikte çalıştığı özel bir kliniğin sahibidir ve bu klinik CovId-19 hastalarının tedavisinde etkin bir faaliyet göstermiştir.

OMICRON ÇOK FAZLA BULAŞICI

Şu sıralarda Avrupa, Omicron varyantı nedeniyle panik içinde ve hastanelere başvuru artmış. AB’nin gündemi zorunlu koronavirüs aşısı, birçok ülke yeni kısıtlamalar ve yasaklar getiriyor. İngiltere’de bir gün içinde Omicron vaka sayısının yüzde 50 artış gösterdiği açıklandı. Kendi içindeki gerçekleri pek net öğrenemeyen Türk halkına ne önerirsiniz?

Dünyanın herhangi bir köşesinde bir varyant ortaya çıktığında yavaş yavaş bütün ülkelerde ortaya çıkıyor, Türkiye’de olmaması da mümkün değil. Yeni mutant nedeniyle ölüm olayı henüz duyulmadı ama bulaşıcılığı çok fazla. Omicron mutasyonları hastane tedavisi gerektirecek hale gelirse önümüzdeki haftalarda zannediyorum Omicron’u çok daha fazla konuşuyor olacağız. Virüs sürekli kendini yeniliyor ve genetik yapısında değişiklik yaparak varlığını sürdürmek istiyor.

İngiltere’de 2 veya 3 aşılı insanların da virüsten etkilendiğini çok görüyorum ancak onlar hiç aşılanmamışlar kadar risk altında değiller. Hastalığı çok ağır geçirmiyorlar, burada da gözlemlediğimiz o, bilimsel yayınlar da bunu gösteriyor. Aşının etkinliği yüzde 95, yani aşı yapılan herkeste tam bir bağışıklık oluşmuyor. İkincisi, tam bir bağışıklık oluşsa bile aldığınız virüs miktarına bağlı olarak hastalığın yeniden oluşma ihtimali var. Fakat vücut aşı sayesinde virüsü tanıdığı için virüse karşı savaşması daha kolay oluyor ve aşılanıp da hayatını kaybedenlerin sayısı hemen hemen sıfıra yakın. O sebeple aşı konusundaki spekülasyonları lütfen toplum dikkate almasın ve aşıya itibar etsinler.

TEMEL KURALLAR VE AŞILANMA

Ülkelerde aşı zorunluluğuna ve kısıtlamalara karşı gösteriler yapılıyor. Aşılanma da bitmeyecek, 4 kez aşılananların bile devam etmesi gerekecek gibi görünüyor. Bu konuda görüşünüz nedir?

Son Omicron varyantında çok büyük bir mutasyon söz konusu. Bu savaş daha birkaç yıl devam edecek, her yıl virüs kendini yenileyecek ve bu yenilenen virüsün genetik koduna göre yeni aşılar üretilecek ve sonunda doğa kendi içinde dengeyi oturtacak. Her yeni gelen virüs daha az öldürücü ama daha fazla bulaşıcı olacak. Toplumu uyarmak istiyorum, ne olursa olsun maske, mesafe, hijyen bizim temel kurallarımız ve aşılanma da çok önemli. Bunlardan vazgeçersek virüsün bulaşıcılığı bir o kadar hız kazanır, aşılı olanları öldürmeyebilir ama onlar da hastalanabilirler. Aşısı olmayan veya vücut direnci iyi olmayanlarda ise öldürücü olma tehlikesi biliniyor zaten.

Turhan Çömez hekimlik mesleğine İngiltere’de devam ediyor. CovId-19 ile mücadelede de görev alıyor.

COVID-19 atlatılsa bile geriye kalan hayatınızı etkileyebilir


■ Aşı olmayanlar ve olmamakta ısrar edenler genellikle “Bana nasılsa bir şey olmaz, kurtulurum” düşüncesiyle aşıdan kaçıyorlar. Oysa COVID-19, yakalananlarda ciddi etkiler bırakıyor. Sizin bu konudaki deneyimleriniz nedir?

COVID-19’da kısa dönemli en önemli ve temel sorunlardan biri pıhtı atması. Vücuttaki bütün organlara, kalpten bağırsaklara, bacaktan akciğere kadar pıhtı atabiliyor. Bu da gerçekten yıkıcı ve ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

Uzun dönemdeki etkilerine gelirsek... Aşılanmamış kişiler hem hastalığı daha ağır geçiriyor hem de hastalık geçse bile bazı önemli semptomlar kalıcı olabiliyor. Öncelikle akciğerlerde kronik sekeller (hasarlar) kalabiliyor ve hayat boyu kuru öksürük, nefes darlığı çekebiliyor bu kişiler. Kronik yorgunluk, halsizlik bir diğer önemli sorun. Öte yandan konsantrasyon bozukluğu, düşünme yeteneğinde yavaşlama, genel vücut ağrıları, kas ağrıları, baş ağrısı, uyku problemleri, kalp ritim bozuklukları, depresyon gibi şikayetler de az değil. Dolayısıyla COVID-19 geçse bile, tüm sistemleri etkilediği için kişinin kalan hayatını etkileyebiliyor.

■ Hastaların entübe edilmesi çok riskli değil mi? Entübe edilenlerde geri dönüşün çok zor olduğu ve çoğunun kurtulamadığı bir durum var gibi görünüyor, İngiltere’de de öyle mi?

Burada da öyle, o sebeple entübasyon konusu çok tartışıldı ve İngiltere çok mecbur kalmadan hastaları entübe etmiyor. Çünkü zaten virüs akciğerlere inip orada yaygın bir tahribat oluşturduğunda, dışarıdan verdiğiniz hava ve oksijen, yüksek basınçla akciğerlerde biraz daha fazla tahribat oluşturuyor. Tabii bu bir fayda-zarar dengesi, yani entübe edilmeden de hastanın kaybedilmesi şüphesiz söz konusu ancak erken müdahale, erken oksijen ve diğer tedavilerin başlamasıyla entübasyon riski büyük ölçüde azalıyor. Son dönemlerde birçok ilaç da geliştirildi İngiltere’de ve diğer ülkelerde, bunlar virüsün ölümcül etkilerine karşı vücudu koruyan ilaçlar, zaman içinde koronavirüs de grip gibi atlatılan bir hastalık haline gelebilir.

AB’den Türkiye’ye hasta kabul etmek çok büyük risk


■ Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin ihtiyaç halinde Avrupa’dan COVID-19 hastalarını alabileceğini söylemiş, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Dr. Kruger de ona teşekkür etmişti. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

Salgınla mücadelede bu yaklaşım asla bilimsel değil, tamamen siyasal ve popülist bir yaklaşım tarzı. Bir salgın başladığında bunu orada sınırlamak, salgınla mücadelede temel esaslardan biri. Birçok varyantın buluşma noktası haline gelmiş Avrupa’dan hastaları Türkiye’ye taşırsanız, ülkeye yeni varyantlar, yeni mutantlar getirirsiniz. Bu hem sağlık çalışanlarını hem de Türk insanını büyük ölçüde riske etmek demektir. Son varyant Güney Afrika’da ortaya çıktı, bütün dünya kapılarını kapattı, neden? Çünkü varyant gelirse toplum yepyeni bir virüsle tanışacak, nasıl etki göstereceğini kestirmek mümkün değil, aynı zamanda sağlık sistemi üzerine de büyük bir yük ve risk getirecek. Daha önce bazı Türk vatandaşları, COVID sebebiyle özel ambulansla Türkiye’ye gitmek istedi ama İngiltere’deki sistem müsaade etmedi.

128 milyar, keşke toplum yararına kullanılabilseydi


■ Siz genel cerrahsınız, COVID-19 salgını sırasında İngiltere bir ara hayatını kaybedenlerin sayısı bakımından ilk sıradaydı. O dönemde bu konuda siz de uzmanlaştınız mı?

Şüphesiz, çünkü her ne kadar benim alanım genel cerrahi de olsa sürekli COVID hastalarıyla karşılaştık, hem kendi servisime gelen hastalar oldu, hem de pandemi döneminde bu virüsle mücadele konusunda eğitimler aldık. Dolayısıyla bir anlamda bizim de uzmanlık alanımıza girdi. Kendi çalıştığım özel sağlık merkezinde de devamlı bu hastalarla karşılaştığımız için ciddi bir deneyimimiz oldu. Şunu da eklemek isterim; İngiltere o süreçte evinde oturan herkesin maaşlarını ödedi, esnafa büyük ölçüde uzun vadeli sıfır faizli krediler verdi. Ekonomik olarak, finans olarak toplumu destekledi. Türkiye’nin de bunu yapabilecek kaynakları vardı ama toplumun tamamını desteklemek ve ayakta tutmak yerine müteahhitlerini desteklemeyi tercih etti. Ayrıca Hazine’den kaybolan 128 milyar doların da akıbetini hala bilmiyoruz, keşke bu para toplum yararına kullanılabilse ve her kuruşun hesabı verilebilseydi.