Muhalefetin erken seçim çağrısına yönelik AKP’den gelen “Seçimi kazansanız bile iktidarı alabileceğinizi mi sanıyorsunuz?” çıkışını değerlendiren Kocasakal, “Türk milletinin ve seçmenin iradesini gasp edemezsiniz, ipotek koyamazsınız...” dedi.

Siyasette, gazete ve televizyonlarda, bulunduğumuz hemen her yerde aynı konuların konuşulduğunu, tartışıldığını görüyoruz. Olayları doğru anlamak ancak konuları en iyi bilen, ülkemizin en deneyimli uzman isimlerinin ve siyasetçilerinin görüşlerini almamızla mümkün olabilir. Bugün; “Muhalefet partileri gerçekten kapatılabilir mi”, Devlet Bahçeli neden “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyor, “Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na yeniden Metin Feyzioğlu seçilebilir mi” gibi soruları, siyasetçilerin yaptığı tehditleri ve daha birçok konuyu Galatasaray Üniversitesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Ümit Kocasakal’la konuştum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önce “Muhalefet, ülke yönetmeye talip olmazsa, onlar için daha hayırlı olur” dedi, o arada “Bu millet size bu devleti teslim eder mi” dedi. Bu iki cümleyi çok deneyimli bir hukukçu olarak nasıl yorumluyorsunuz?

BU SÖZLERİN ANLAMI OLAMAZ

Buna bir şey daha ekleyelim, Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu da bundan bir süre önce “Seçimi kazansanız da iktidarın size teslim edileceğini mi zannediyorsunuz” gibi bir ifade kullanmıştı. Şimdi bakın, mevcut muhalefetin yeterliliği veya yetersizliği ayrı şeyler, bunları tartışabilir, eleştirebilirler ama bir hukuk devletinde Cumhurbaşkanı’nın ve Bakan’ın söylediği bu tür sözlerin hiçbir anlamı olamaz. O zaman bir siyasi partinin varlık sebebi nedir? Siyasi partiler bir dernek, vakıf gibi bir yapı mı? Zaten Siyasi Partiler Kanunu uyarınca bir siyasi parti kurulmuşsa, bir programı varsa doğal olarak bunun sonucu iktidara talip olmaktır.

Orada “Onlar için daha hayırlı olur” kısmı önemli değil mi, muhalefete bir tehdit ifadesi gibi algılandı. “Bu millet size bu devleti teslim eder mi, bunlar daha iyi günleriniz” gibi sözler zirveden söylenince toplum geriliyor.

ARTIK KULAKLARIMA İNANAMIYORUM Kocasakal, İçişleri Bakanı Soylu’nun, “Muhtarlarımız metruk binaları mahkeme kararı var diye yıkamıyormuş. Siz yıkın, mahkeme kararı arkadan gelsin” sözlerini değerlendirirken, “Ben artık hakikaten kulaklarıma inanamıyorum. Hukuksuzluğu tavsiye ediyor” dedi.


CİDDİ KUŞKU YARATIYOR

Israrla tekrar söylüyorum, başta Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni getiren Anayasa Referandumu olmak üzere, halen o seçimlerin tamamıyla şaibelerden uzak şekilde yapıldığı konusunda ciddi kuşkular devam ediyor. Yaşananları dikkate aldığımızda, neredeyse son saatte verilen kararla “mühürsüz oyların kabulü”, çöplerden çıkan oylar vs. Bakın bir ülkedeki en büyük kıyametlerden biri yapılan seçimlerin tamamıyla şeffaf, dürüst şekilde yapılıp yapılmadığından emin olunmamasıdır. Bu aslında milletin iradesine karşı bir kalkışmadır. Daha önce yaşananlarla bu söylemler yan yana getirildiğinde seçimlerin güvenliği, adil bir biçimde yapılıp yapılmayacağı, daha ilginci Yüksek Seçim Kurulu’nun (çünkü benim için YSK da bu anlamda sabıkalıdır) bağımsız ve tarafsız hareket edip edemeyeceği yan yana getirildiğinde bu söylemlerin “İktidarın anayasal sistem içerisinde Anayasa’ya ve demokrasiye uygun bir biçimde devredilip devredilmeyeceği” hususunda ciddi bir kuşku yarattığını görüyorum. Muhalefetin ne kadar yeterli olup olmadığı kararını verecek olan, iktidar değildir, seçim sandığında millettir ve seçmendir. Siz bu yaklaşımlarınızla Türk milletinin ve Türk seçmeninin iradesini gasp edemezsiniz, ona önceden ipotek koyamazsınız. İktidar bu şekilde kendi bindiği dalı da keser ve kendi meşruiyetinin sorgulanmasına da yol açar, bunlar yanlış işler.

Feyzioğlu TBB’yi iktidarın etkisi altına soktu


Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlık seçimi 4-5 Aralık’ta Ankara’da yapılacak. Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan bu seçimde 2013 yılından beri TBB Başkanı olan Metin Feyzioğlu’nun karşısında aday olacağını açıkladı. Sizce bu seçim nasıl sonuçlanır?

TBB hiçbir zaman iktidarların gölgesi altında kalamaz ve hiçbir siyasi partinin arka bahçesi veya uzantısı olamaz. Mevcut Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın, TBB’nin kurumsal saygınlığına zarar verdiğini, iktidarın etkisi altına soktuğunu, bu nedenle artık o görevde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu kişisel değil, ilkesel bir yaklaşımdır. Çünkü TBB, barolar ve avukatlar, hukuk devleti bakımından büyük öneme sahiptir.

AYM’ye hakaret, tehdit, hukuk devleti için kıyamettir!


Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan; Yasama ve Yürütme mensuplarının yargıyı etkilemeye veya itibarsızlaştırmaya yönelik söz, tutum ve davranışlardan uzak durması gerektiğini söyledi. “Cübbeyle siyaset olmaz ama cübbesiz yargılama yapmak da olmaz” dedi. Sizin yorumunuz nedir?

Anayasa’mız, 138’inci maddede açıkça “Kimse yargıya, hakimlere emir, tavsiye, telkin, talimat anlamına gelecek bir söylemde bulunamaz” diyor. 153’üncü madde de “Anayasa Mahkemesi kararları herkesi ama herkesi; yargıyı, yürütmeyi, yasamayı her türlü kişi ve kurumu bağlar...” Ama biz Türkiye’de bırakın tavsiyeyi telkini, ne görüyoruz; AYM Başkan ve üyelerine karşı açıkça hakaret, tehdit… Bu bir hukuk devleti için kıyamettir, kıyamet. Başka ne görüyoruz? Ben inanamıyorum, bir ağır ceza mahkemesi, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar beni bağlamaz” deyip buna aykırı karar veriyor, tavır alıyor. Bu bir hukuk devletinde olabilir mi? Ve bunu söyleyen kişi terfi ettirildi. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan, dolayısıyla aslında Anayasa’yı tanımayan bir hakim ancak arkasında HSK veya siyasi iktidar varsa bunu yapabilir, zaten olduğunu da çok net görüyoruz. Hukukçular oturup bilimsel olarak AYM kararlarını eleştirebilirler ama özellikle nüfuz edebilecek konumda olan siyasilerin mümkünse Anayasa Mahkemesi kararları hakkında hiçbir şekilde konuşmamaları lazım. Bırakalım hakimler serbestçe karar versinler, enselerinde boza pişirmeyelim.

“CHP seçime girmesin” demek Türkiye’nin akıldan ne kadar uzaklaştığının göstergesi


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “CHP’nin Türkiye’nin geleceğinde olması artık imkansızdır” sözü ve saraya yakın bir gazeteci olan Mehmet Barlas’ın “Bir sabah kalkmışız CHP kapatılmış, seçime girmesi yasaklanmış” cümleleri arka arkaya geldi. Bir de Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” ısrarı var. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sorunuzdaki bütün söylemleri Türkiye’nin akıldan ve izandan ne kadar uzaklaştığının göstergesi olarak görüyorum. İşte bakın akıldan, mantıktan ve hukuk devleti ilkelerinden ve talebinden uzaklaştığınızda geleceğiniz nokta bu. Anayasa Mahkemesi ile ilgili eleştirileriniz olabilir, her şeyini kabul etmek zorunda değilsiniz ama mevkiiniz ne olursa olsun bir şeyde zorunlusunuz; yüksek mahkemeyi tehdit edemezsiniz ve onun hukuk devleti bakımından varlığını inkar edemezsiniz. Anayasa Mahkemesi’nin olmadığı bir devlete hiçbir yerde “hukuk devleti” demezler. “AYM kaldırılmalıdır, kapatılmalıdır” şeklindeki talepleri akılla, izanla, hukukla hiçbir şekilde bağdaştıramıyorum, sadece mevcut Anayasa Mahkemesi’ne karşı duyulan bir öfkenin tezahürü olduğuna inanmak istiyorum, çünkü kabul edilebilir bir yaklaşım tarzı değil.

KURUMSAL KİMLİĞE SALDIRI

Mevcut CHP yönetimine benim de eleştirilerim var, ama iki şeyi birbirine karıştırmayalım, CHP’nin kurumsal ve tarihsel kimliği başka bir şeydir, mevcut yönetimi başka bir şeydir. Mevcut yönetime birçok eleştiriniz olabilir, kaldı ki bunların da edep, adap ve nezaket kuralları içerisinde olması lazım ama CHP’nin kurumsal kimliğine yapılan hiçbir saldırıyı kabul etmiyorum ve şiddetle kınıyorum. CHP’nin dünyada eşi, benzeri yok. Bu parti durup dururken bir grup insanın bir araya gelip kurduğu bir parti değil. Milli Mücadele döneminde Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyetlerinden doğmuştur ve bizzat kurucusu olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, partinin doğum tarihini Sivas Kongresi olarak belirtir. CHP o kadar büyük ve köklü bir çınardır ki gölgesinde herkese yer var. Bu ülke 80 milyon ise o 80 milyonun her bir kimsesinin CHP’de 80 milyonda bir hissesi var. Bütün bu gerçekleri bir yana bırakıp onun kurumsal kimliğine saldırmak aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarına ve felsefesine saldırmak anlamına gelir, bunu herkes bilsin.