Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında 28 Şubat 1997’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 8 saat süren toplantısından sonra alınan ve hükümete tavsiye edilen kararlar 18 maddeydi. Dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, kararların uygulanması için bakanlıklara yazı gönderdi. 18 Haziran 1997’de Erbakan istifa etti. Yaşananları, olayların perde arkasını, ifadeleri “Belgelerle 28 Şubat” kitabımda yazmıştım.

O dönemde en çok üzerinde durulan 8 yıllık eğitime geçişle imam hatiplerin orta kısmının kapatılması ve türbandı. O dönem alınan ve hâlâ tartışılan kararların bugün hiçbir maddesi uygulanmıyor. Zaten 8 yıllık eğitim dışındakiler de hiç uygulamaya konulmamıştı. Bugün çekilen sıkıntıların kaynağına MGK 24 yıl önce dikkat çekmişti.

HANGİSİNE KARŞISINIZ?

28 Şubat kararları sıkça gündeme gelir ama bunların neler olduğunun pek üzerinde durulmaz. Onlardan bazılarını hatırlatalım:

- Lâiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı.

- Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmeli.

- Genç nesiller Cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi konusunda bilinçlendirilmeli ve çeşitli mihrakların etkisinden korunmalı.

- Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı.

- Mevcudiyetleri yasa ile men edilmiş tarikatların faaliyetlerine son verilmeli.

- İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yı dine karşıymış gibi göstermeye çalışan yayınları kontrol altına alınmalı.

- TSK’ne aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşlarda,  yargı kuruluşlarında da uygulanmalı.

- Aşırı dinci kesimin Türkiye’de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak çok tehlikeli faaliyetleri yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmeli.

- Silah ruhsatları verilmesinde kısıtlamaya gidilmeli, pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmeli.

- Denetimden uzak, rejim aleyhtarı, örgüt ve kuruluşların kurban derisi toplanmasına mani olunmalı.

- Büyük Kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemeli.

BUNLAR YAŞANMAZDI

Ne oldu? 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ’ye ait okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi. Eğer, o dönem MGK kararları dikkate alınsaydı, 15 Temmuz darbe girişimine bile kalkışamayacaklardı. Silah ruhsatlarına sıkı denetim getirilseydi, İnterpol’ün aradığı kişilere bile silah ruhsatı verilmezdi. Pompalı silah satışları patlamaz, bunlarla cinayetlerin önüne geçilirdi.

Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmezdi. Toplum bu kadar kamplaştırılmazdı. Yargıya dinci yapıların sızması önlense, kararlar cemaatten gelen emirlere göre verilmez, yargıya güven dibe vurmazdı. Sonuçta 4 bini aşkın yargı mensubu meslekten çıkarıldı.

SÖYLENMEMİŞ OLAN

14 emekli komutan, bir dönemin sorumlusu diye ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. O dönemin önemli isimlerinden Çevik Bir, SÖZCÜ’ye “Biz, hükümetin verdiği görevleri yerine getirdik” demişti. Genelkurmay’ın çeşitli kademelerinde en uzun süre görev yapmış emekli Orgeneral Çetin Doğan da sohbetimizde şunları söyledi:

“Ben söylenmemiş olan bir şeyi söyleyeyim: 18 Haziran 1997’de Erbakan istifasını verdi. Erbakan, Cumhurbaşkanı’na istifasını sunarken, ‘Şimdiye kadar bana gösterdiğiniz yakın ilgiyi, alakayı, yardımı Tansu Hanım’a da verin. Tabii o kendi seçeceği kimseye ipotek konulmasını istemediği için ‘Yenisi kurulana kadar hükümetin göreve devam etmesini’ istedi. 30 Haziran’a kadar, yani yeni hükümet kurulana kadar devam etti.

ÇOCUKLARINA MİRAS

‘Darbe yaptığı söylenen bizlerden bir kısmı ağustosta benim gibi emekliye ayrıldı. Yani nereden tutsan elinde kalan bir dava. İnsanın üzüldüğü nokta bu.  Kimse, zahmet edip de o iddianamelerde, gerekçeli kararda yer alan ifadelere  bakmadı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini gerekçeleriyle ortaya koyduk. Ben şunu söylüyorum: Bu dava bugün bizi bağlıyor. Ama davaya karar verenlerin de çocuklarına miras olacaktır.

‘Hatalarınız oldu mu?’ diye soruluyor. Varsa gösterin. Görevde de her fırsatta demokratik cumhuriyete bağlılığımızı dile getirdik. Darbelerden en büyük zararı Silahlı Kuvvetler gördü.”

Başka komutanlarla da konuştum. Birisi, “İçimiz rahat”; bir başkası, “Dava açmak için Erbakan’ın ölümünü beklediler. Çünkü, ortada darbe olmadığını en iyi bilen isim Erbakan’dı. Erbakan yaşasaydı, böyle bir dava bile olmayacaktı” dedi. Bir komutanın son sözü ise “Bizler, darbeyi sıralandaştırmakla suçlandık. Meşrutiyetten bu yana yapılan darbelerin bile sorumlusu olarak bizi gösterdiler. Başka ne diyeyim?” oldu.

Kuşkusuz o dönemin hataları da oldu. Ama bir dönemin sorumlusu olarak 14 kişiyi mahkum etmek de vicdana sığır mı? Yorumu siz yapın.


CHP’den ne istediler?


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, illeri dolaşıyor. Akşener ağırlıklı olarak esnaf ziyaretleri gerçekleştirirken, Kılıçdaroğlu da o ziyaretlerin yanı sıra iş insanlarıyla, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle, imamlarla, yörenin kanaat önderleriyle basına kapalı toplantılar yapıyor.

Van’da toplantının basına kapalı olarak yapılmasının nedeni de basın önünde çoğu kişinin konuşmaktan çekinmesinden kaynaklanıyor. Basına kapalı olunca kendilerini daha rahat ifade ediyorlar, söylenmesi gerekenleri de çekinmeden aktarıyorlar. Her toplantıda notlar alınıyor, sonraki günlerde bu toplantıların yansımaları derlenip genel merkeze aktarılıyor.

CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, Van izlenimlerini Saygı Öztürk’e anlattı.


TEDİRGİNLİĞİ ARTIRIYOR

CHP, Doğu ve Güneydoğu’yu ihmal etmişti. CHP, bu yörelere ağırlık vermeye başladı. Kısa sürede 30’a yakın il; Genel Başkan tarafından ziyaret edilecek, toplantılar yapılacak. Yakında Kırklareli, Bursa ve Kars’ta yapılacak toplantıları, yeni iller izleyecek. Toplantılar da şöyle planlanıyor: Bazı milletvekilleri, toplantı tarihinden 10-15 gün önce o ile gidiyor. Kentin ana sorunları belirleniyor. Hazırlıklar, davetler il yöneticileriyle birlikte yapılıyor.

CHP’nin yıllardır ‘olmadığı’ illerden birisi de 1 milyon 230 bin nüfuslu Van. Göç alan, yabancı uyrukluların da sınırı delerek geldikleri bu ilimizin sorunları büyük. Birçok ilimizde olduğu gibi Van’da da ekonomi bitik vaziyette. İşsizlik alabildiğine artmış. Yabancı ülkelerden gelenlerin Van’da kalması ve çalışması, var olan işsizliği daha da artırıyor. İran üzerinden Türkiye’ye giren gençlerin ne amaçla geldiği konusunda değişik söylentiler var ve bu durum yörede tedirginliği artırıyor.

İçişleri Bakanı, sınırlarımıza tam olarak hakim olduğumuzu belirtiyor, sınırların ‘kevgire döndüğünü’ yazanlara, konuşanlara hakaret ediyordu. İyi de sınırlarımız için, “Kevgire döndü” sözü gerçeği yansıtmıyor mu? Daha önce aynı bölgede görev yapan komutanlar, böyle kalabalık gelişlere tanık olmadıklarını anlatıyor.

YABANCILAŞMA VAR

CHP Milletvekili Ensar Aytekin, partinin gençlik kollarından yetişmiş. Van’daki toplantıyı organize eden isimlerden. Kılıçdaroğlu’nun, aralarında 63 kanaat önderi, Kürt kökenli din adamıyla (mele), iş insanlarıyla 2.5 saat süren sohbetinde, yöre insanıyla daha önce iletişim kurmamanın sonucu bir yabancılaşma olduğu anlaşıldı. Kılıçdaroğlu’nu dinleyenler onun gerçekçi ve inandırıcı olduğu görüşünde.

Sivil toplum örgütleri, oda, dernek temsilcileriyle yapılan ayrı toplantılarda da yörenin sorunları ele alınıyor. Van’da sıkça gündeme getirilen konu, Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilgili konularda CHP’nin daha cesaretli olması, bu konuda inisiyatifi ele alması da sıkça dile getirilen konu oldu. Nitekim Kılıçdaroğlu da bunun çözüm yerinin TBMM olduğunu belirtiyor.

ADALET İSTENİYOR

Van’da yapılan toplantı çok yararlı bulundu. CHP Milletvekili Ensar Aytekin’den bu toplantılarla ilgili izlenimini dinliyorum:

“En çok dile getirilen konulardan birisi de adalet vurgusuydu. Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasına dayanılarak Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamudan çıkarılanlarla adım başı karşılaşıyorsunuz. Kişi, mahkemede beraat etmiş ama mesleğine dönemiyor. Yani, mahkeme tarafından suçsuz olduğu anlaşılan kişinin dönememesi büyük haksızlık ve adaletsizliktir. ‘Herkes için adalet’ inancının gittikçe arttığına tanık oluyoruz. Açıkçası, adalet kavramı, işsizlik kadar Van’ın gündeminde.

Erzurum’un Karayazı ilçesinde bir esnaf, milletvekili olduğumu öğrenince kolumdan tutup çay içmeye davet etti. Daha önce böyle bir yakınlık görmüyorduk. İçeride çayımızı içerken “İnancın temeli adalettir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun adalet talebini doğru buluyorum. Herkes için adalet talebini doğru buluyorum” dedi.”

Böyle THK Başkanı olur mu?


Kayyum tarafından yönetilen Türk Hava Kurumu’nun (THK) içine düşürüldüğü durumu örneğin Trabzon yönetiminde bulunan kişiyi anlatırsak mesele anlaşılmış olur. Medya61 sitesinde Hakkı Emiroğlu şunları yazıyor:

“Trabzon’da THK şube başkanlığına atanan kayyum, siyasete soyunmuş. AKP’den Trabzon Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi ve Ortahisar Belediyesi Başkanvekili olunca, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında attığı tweette ‘Ermeni dölü’ yazmış, tepki görünce de silmek zorunda kalmıştı. İşte böyle bir kayyumun yönettiği şubeden, onu atayan genel merkez yönetimden bir şey beklemek tabiri caizse tam bir ahmaklıktır.”