Market fiyatlarını tartışıyoruz.

Gündemde hangi ürünün hangi markette hangi fiyatla satıldığı polemiği var.

Oysa. Meselenin şu yönü hiç gündeme getirilmiyor:

Ucuz ya da pahalı alınan ürünler ne kadar sağlıklı? Örneğin gıdalar...

Sağlıksız gıdalar birçok kronik rahatsızlık sebebi...

Besinler yetiştirilirken veya muhafaza edilirken kullanılan kimyasallar, yanlış veya uygun olmayan ortamlarda yetiştirme, uzak bölgelerden yanlış transport, fabrikalarda uygunsuz işlenme, yanlış saklama ve pişirme yöntemleri, raf ömrünü uzatmak için meyve ve sebzelere sıkılan sprey ilaçlar, besinlere fazla şeker ya da tuz gibi zararlı ilaveler yapılması bağışıklık sistemi zayıf insanlarda risk oluşturuyor.

Bilim insanları, 10-15 yıl sonra süpermarketlerde paketlenmiş olarak satılacak besinlerin yaklaşık yüzde 80’inin günümüzde piyasada olmayan gıdalar olacağını öngörüyor. Genetik müdahaleler, tohumlardaki değişiklikler, fazla ilaç kullanımı ve diğer birçok faktörden dolayı bu gidiş baş döndürücü ilerliyor. Bunlar nelere yol açıyor?

Enflamasyon, vücudun zararlı maddelere karşı gösterdiği tepki ve hasar gören bölgedeki iyileşmeyi sağlamak için gerekli.  Fakat:

Enflamasyon, kısa vadede hayat kurtarıcı olsa da kronik olduğunda diyabetten kansere birçok hastalığı tetikliyor.

İşte... Günümüzde kronik enflamasyon hastalıkların artmasının ana sebebi bağışıklık sisteminin zayıflaması yani sağlıksız beslenme...

Bağışıklık sistemimizin ne kadar önemli olduğu COV-19 ile daha iyi anlaşıldı. Aslında günlük yaşamınızda her an sizi hasta edecek mikroorganizmalarla karşılaşırsınız. Eğer bağışıklık sistemimiz iyi çalışıyorsa çoğu kez maruz kaldığınız mikroorganizmalara karşı verdiğimiz savaşın farkında bile olamazsınız!

KESİLMEMİŞ SEBZE


Beslenme konusunda bilgi sahibi olmak zorundayız. Mesela:

Parmak izi gibi her insanın metabolizması da birbirinden farklıdır. Bu yüzden

genel beslenme önerilerinden uzak durmak gerekir; temelde her bireyin beslenmesi birbirinden farklı olmak zorundadır.

Bu farklılıkların bir sebebi; bireysel bağırsak florası...

Ayrıca ne kadar enzim üretildiği ve vitaminleri aktif forma dönüştürme oranı da kişiden kişiye değişir. Bu nedenle bireysel farklılıkları hesaba katmayan beslenme çalışmaları veya tavsiyeleri uygulanmamalıdır.

Ama genel doğrular da var. Mesela:

Yemeğe başlamadan önce açlığınızın fiziksel mi, duygusal mı olduğuna dikkat etmeniz şart. Fiziksel açlık yavaş yavaş ortaya çıkıyor, duygusal açlık ise bir anda ortaya çıkıp agresif yeme isteği uyandırıyor. Vücudunuzu dinlemek, akıllıca ve dengeli beslenmek için şart.

Doğal beslenmek tek başına yeterli değil. Örneğin:

Sebzeleri önceden kesilmiş formda satın almayın ve çok uzun süre saklamayın; ışık, oksijen, ısı daha hızlı bozulmaya, besin kaybına neden oluyor. Ayrıca ananas, muz, papaya veya avokado gibi birçok gıda, dünyanın diğer ucunda olgunlaşmamış olarak hasat ediliyor. Bu gıdalar, ağaç yerine depoda olgunlaşıyor, böylece ürettikleri aminler ile sağlığa yararlı etkileri epey azalıyor...

HANGİ SU


Yukarıdaki bilgileri Prof. Hüseyin Nazlıkul’un yeni kitabından aldım:

“Anti Enflamatuar Beslenme Rehberi/Zehirsiz Beslenme.”

Gıdalar-ilaçlar konusunda iki kitap yazan biri olarak bu kitaptan da yeni bilgiler öğrendim.

Ertuğrul Özkök “günde ne kadar su içilmelidir” polemiği başlattı. Tartışmada bir eksiklik oldu: Hangi su?

Marka ismini kastetmiyorum. Sözü Nazlıkul Hoca’ya bırakayım:

-“Su, hidrojen ve hidroksil moleküllerinden oluşan H2O bileşiğidir. Bu kimyasal yapının proton ve elektron yükleri hızlı reaksiyon kapasitelerinden dolayı sürekli hareketlidir. Suyun tüm dinamik moleküllerde olduğu gibi elektromanyetik alanı vardır. Yani iletim ve taşıma yeteneği vardır, su canlıdır. Teknolojik tıp yöntemleri ile biliyoruz ki suyun canlılığı, plastik kapların içerisinde kısa bir süre sonra (ortalama 1-4 saat sonra) ortadan kalkıyor ve ölü su haline geliyor...

Canlı su ise, kinetik olan (akarsu, dere, doğal çeşme...) ve cam ya da toprak kaplarda saklanan sudur. Canlı su, hayattır! İhtiyacımız olan günlük su kilo başına ortalama 40 ml’dir...”

Demem şu ki:

Gıda fiyatları önemli konu kuşkusuz. Ama satın alınanların ne kadar sağlıklı olduğu fiyatlar kadar önemli...

Bu kadar kronik hastalık çığ gibi neden arttı sanıyorsunuz?

Prof. Nazlıkul’un kitabını okumanız öneririm...