Türkiye’de ilkokullarda ders zili 80 yıl boyunca, ‘Türküm, Doğruyum, Çalışkanım...’ denilerek, Öğrenci Andı okunduktan sonra, çaldı. Eğitim Bakanlığı, 8 yıl önce gerekçe göstermeden andı kaldırdı. Türk Eğitim Sen ve Eğitim İş Sendikası, ‘yürütmenin durdurulması’ talebiyle Danıştay 8. Dava Dairesi’ne gitti. Mahkeme, Öğrenci Andı’nın okutulmasına 3 yıl önce karar verdi. MEB, üst kurula, itiraz etti. Andımız Davası’nda 8 yıl geride kaldı. Andımız, kaldırıldığında ilkokula başlayan 1.2 milyon öğrenci bu yıl liseli olacak. İdeolojik gerekçelerle, Türk Milleti’nin 10 milyon evladı 8 yıldır derslerine, “Ne Mutlu Türküm Diyene!” cümlesiyle başlayamadı.

NEŞTERSİZ YARALAR

Ülke, 8 gündür Danıştay İdari Dava Daireleri’nin Öğrenci Andı kararına kilitlendi. Cumhuriyet’in eğitim tarihindeki en önemli değişiklikle ilgili mahkeme kararına karşı, Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sustu. Andımız yönettiği okullarda okutulmuyor ya da eğitimi bir başka ‘şahıs’ yönetiyor gibi davranmayı seçti. Siyasilerin, “Pimi çekilmiş bomba.’, ‘Andımızın hangi cümlesinden rahatsızsınız?” meydan okumalarını duymadı. Okul okul gezip, öğrencilerle şakalaştı. Öğrenci Andı’nı okullarında okutan KKTC Eğitim Bakanı’nı, elçileri kabul etti. 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlayıp, Türk Eğitim Sistemi’ndeki köklü yaralanmaya, eğitim profesörü olarak bile neşter vurmadı.

MENFAAT SAVUNMASI

Türkiye’deki 25 bin ilkokulda okuyan 5.5 milyon öğrenciyi ilgilendiren Öğrenci Andı’yla ilgili susan Selçuk, Avusturalya’ dan Japonya’ya salgını anlattı. Selçuk’un bu tavrını anlamak için MEB’in temyize gittiği 23 Ekim 2018’den bir gün sonrası 24 Ekim’e gidilmeli. ‘Andımız’ kelimesini ağzına almadan ilk ve son kez konuştu. “Ateş ederek, tartışma alevlendirmek tabiatım icabı ve eğitimin menfaati icabı değil. Sözlerim, hukuki bir değerlendirme ve bir takım gerekçelere dayanıyor” dedi. ‘Bir takım gerekçeler’ ne olabilirdi? Gerekçeler, MEB’in üst mahkemede iki sendikanın açtığı davalara sunduğu ‘10501’ ve ‘10506’ sayılı dosyalardaki savunmalarda gizliydi.

BİNAENALEYH DANIŞTAY

Savunmaları, MEB Hukuk Müşavirliği hazırlamış olsa da, Bakan Selçuk, onaylamadan Danıştay’a gitme ihtimali yok. Öğrenci Andı’nın kaldırılması talebini “Binaenaleyh” diye başlayarak savunan MEB, önce davacı sendikaların ehliyet yönünden reddini istemiş. ‘Okutulsun’ kararı veren Danıştay 8. Dairesi’ni, “Danıştay, bu kararı ile idareye, ‘Bir yönetmelik yap ve içerisine Andımızı yaz’ demektedir” diyerek, anayasaya aykırı davranmakla suçlamış. Öğrenci Andı’nın yararsız, anakronik yani çağdışı, işlevini yitirdiği, 1930’lu yıllarda ‘ulus bilinci’ için benimsendiği, 21. yüzyıl Türkiyesi’nde, 30’lu yıllar ritüellerinin benimsenemeyeceği sıralanmış...

DERTLERİ OSMANLICILIK

‘Kimlik nedir?” sorusuna cevap aranmış. İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika gibi batılı ülkelerin 19. yüzyılda, ‘ulusal kimlik’ etrafında birleştiği anlatılıp, “Türkler, kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur” denilmiş. II. Abdülhamid’den söz etmeden, dönemindeki din-mezhep temelli, ‘İttihad-ı Anasır’ anlatılmış. Türkçülük düşüncesinin Osmanlıcılık düşüncesine baskın geldiği, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro, siyasal bilincini bu mekfurenin etkisi altında kazanmış” cümlesi savunmaya girmiş. 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına gireceğini ve artık milli kimlik kazandığının kabulü istenmiş.

GERİ ZEKALILIK VURGUSU

“Türkiye’deki okullarda ‘aleni’ hiçbir ideoloji savunulmuyor (!)” cümlesi kurulup, Andımız gibi uygulamaların 1900’lerin başında faşizm, komünizm gibi rejimlerde kullanıldığı anlatılmış. Z kuşağının, düşünce empoze edilmesinden hoşlanmayacağı, davranışçılık fikrinin ve son temsilcisi Skinner’ın 1990’da öldüğü hatırlatılmış. Bireyi, ‘doğuştan boş bir levha’ kabul eden bu yaklaşımın, günümüzde sadece ‘zihinsel geriliği’ olan çocuklarla ilgilenenlerce savunulabileceği söylenmiş. Savunma, “Kafaya vura vura belletme, insanla hayvanın bir farkı olmadığını düşünen davranışçıların uygulaması. Genetik, çocukların dünyaya ‘bir et parçası’ olarak gelmediğini gösteriyor. Öğrenci zihninde ‘ödünç paket’ gibi duran bilgi istemiyoruz. ‘Çalışkanım’ diyerek değil çalışarak, çalışkan olunur” diye sürmüş. Savunmanın kutsallığı kadar Türk Milleti’nin bu savunmayı bilme hakkı da kutsaldır.